14 Haziran 2016

Feridun Yazar: Bir barış güvercini uçtu

1977’den günümüze uzanan, hiç kesilmeyen bir dostluğun tadı damağımda...

Önce “kafese” konuyor. Daracık bir yer, ite kaka, insan içinde iki büklüm, kıpırdaması imkansız, daha elini, kolunu nereye, nasıl sığdıracağını bilmeden, arka arkaya sopalar iniyor, neresine gelirse.

Kafesteki adam CHP Şanlıurfa Belediye Başkanı Feridun Yazar.

Sopa faslı bir süre devam ediyor. Sonra kafesin kapısı açılıyor, bir asker Yazar’ın sırtına biniyor, diğerleri kahkahalar atarken, “koş, koş ulan, koş” naralarıyla, bacaklarına sopa indirmeye devam ediyor. Sırtta asker, hapisane avlusunda bir kaç tur atıyor.

Burası Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül darbe günleri. 12 Eylül döneminde en ağır işkencelerin yaşandığı cezaevi.

Cezaevine doğrudan Kenan Evren tarafından atanan cezaevi müdürü Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran koşmanın bittiğini işaret ediyor, “onu şimdi banyoya götürün” diyor.

Banyo?.. B.k çukuru.

Askerler tutukluların ayaklarından tutuyor, onları baş aşağı sarkıtıyor ve doğu b.k çukuruna. İğrenç ötesi, insanlık dışı, o cezaevinde işkenceden işkence beğen.
 

"Terörle çözülmez"
 

Feridun Yazar iki gün önce aramızdan ayrılıyor. Yakalandığı amansız hastalığı ile uzun süredir uğraşıyor, biliyorum.

Feridun Yazar’ı 1977’de Urfa’da tanıdım, o sırada orada belediye başkanı, CHP’den.

O tarihte başlayan dostluğumuz kesintisiz bugünlere kadar geliyor. Zaman zaman siyasi görüş farkları saklı kalmak üzere, karşılıklı olarak, birbirimizi hiç incitmeden.

Diyarbakır Cezaevi'nde yaşadığı işkenceleri bizzat kendisinden dinledim. Sakin, derin ve üzüntülü bakışlarıyla anlattıktan sonra:

“Kürt sorununun bugünlere bu haliyle gelmesi, PKK’nın eylemleri ve bu kadar büyümesi boşuna değil, bunların altında öncelikle Diyarbakır Cezaevi gelir. Orada Kürtlere yapılan işkenceleri insanların unutması mümkün değil. O cezaevinden her Kürt müthiş bilenerek çıktı.”

Peki, Feridun Yazar?

“Ben tarihe bırakıyorum, yaşananlara çok üzülüyorum, bir yanlış bir başka yanlışı beraberinde getiriyor, bu iş terörle çözülmez.”
 

"İçimde kin yok"

 

Feridun da bir Kürt ama, ne terör, ne bölünme, ne ayrılıkçı bir siyaset, bunların hiç birinde yok.

Şanlıurfa Belediye Başkanı iken, 12 Eylül’de, hiç bir siyasi vukuatı yok. Ama suçlu, 1970’li yıllarda Devrimci Doğu Kültür Ocakları üyesi olarak kısa bir süre tutuklanıyor.

12 Eylül bunu bahane ediyor ve Şanlıurfa’daki sıkıyönetim komutanının itirazına rağmen, CHP’li Belediye Başkanı Feridun Yazar tutuklanıyor ve Diyarbakır Cezaevi'ne gönderiliyor.

Orada yapılan ağır işkencelere rağmen:

“İçimde en küçük bir kin yok ama, bizlere reva görülen bu işkenceler, sanki biz Kürtleri bizim ülkemizden sürgüne göndermek için hazırlanmış bir senaryo, hem Türklere, hem Kürtlere yazık ediliyor.”

Bu görüşü sadece o günlerele ait değil. Ne zaman konuşsak, aynı görüşünü her sefer dile getiriyor:

“Çözüm barışta, barış olmadan bu sorun çözülmez. PKK’nın silahlarının da, ordunun silahlarının da susması gerek. Bunu bizimkilere hep anlatıyorum ama, dinleyen ne yazık ki, pek yok.”
 

Aktif siyaset

 

12 Eylül’den sonra Feridun Yazar yine aktif siyasetin içinde, bu kez Kürt Partisi Halkın Emek Partisi (HEP) Genel Başkanı olarak.

Erdal İnönü’nün SHP listelerinden Meclis'e taşıdığı Kürt milletvekilleri Pariste bir Kürt toplantısına katılıyor, İnönü’nün uyarısına rağmen. O milletvekillerinin SHP ile ilişkisi kesiliyor. SHP’den ayrılanlar bir Kürt partisi kuruyor, HEP. Genel başkan kısa süre Fehmi Işıklar, sonrasında Feridun Yazar.

O yine sakin, yine barışçı, yine diyalogdan yana.

Ancak, siyaset dur durak tanımıyor, HEP kapatılıyor. Kürt siyasetine bir tokat daha.

Feridun Yazar’a bunu sorduğumda, o:

“Ben artık iyice kanaat getirdim, Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerle barış istemiyor, bizi hep dışlıyor, bu siyasetini bir türlü değiştirmiyor. Değiştirmedikçe de, bu ülkede daha çok kan dökülür.”

Büyük hayal kırıklığı içinde mesleği olan avukatlığa dönüyor.

Siyasetten aktif olarak kopsa bile, elbette hep olaylarla haşır neşir, sık sık HDP’liler ile bir araya geliyor, günlük siyasetin içinde gözüne çarpan yanlışları söylemekten çekinmiyor. Kürt siyasetinde saygın bir isim.
 

2011 CHP deneyi
 

2011 seçimlerinde yeniden CHP’den Şanlıurfa adayı olmayı düşünüyor.

CHP orada çok zayıf, yıllardır Şanlıurfa’dan milletvekili çıkartamıyor. Feridun Yazar “ben seçilebilirim” düşüncesinde.

Kemal Kılıçdaroğlu kendisini arıyor, adaylık üzerine bir süre sohbet ediyorlar, Yazar’ın izlenimine göre, sanki anlaşmışlar gibi, ancak ne hikmetse, aday yapılmıyor. Buna çok üzülüyor:

“Bizde siyaset böyle bir şey, listede neden yer almadığımı anlayamadım.”

Son bir yıl içinde artan terör olaylarında her sefer HDP Genel Merkezi'ne giderek, parti yetkililerini uyarmak gereğini hissediyor:

“Kanın durması gerekir, PKK’ya bunu anlatmak gerek, AKP iktidarına da aynı yolda telkinde bulunmak gerek. Ama, ne dağdakiler dinliyor, ne Ankara.”

Hep barış, hep barış. O bir barış insanı. Kürt siyasetinde ağırlığı var ama, olaylar barış çizgisini çoktan geride bırakmış.
 

Son buluşma

 

Ben Ankara’ya ne zaman gitsem, o İstanbul’a ne zaman gelse, mutlaka buluşuyoruz.

Sık sık telefonlaşıyoruz, son olarak, geçen yıl 7 Haziran seçiminden birkaç gün önce Şanlıurfa’da buluşuyoruz, HDP için çalışmak amacıyla orada, memleketinde.

Yemek yerken, aniden fenalaşıyor. İki yıl önce by-pass geçirmiş, zaman zaman fenalaşıyor, hastaneye koşuyoruz, tıbbi müdahale, sorun atlatılıyor. Ama, sağlığı parlak değil.

Ve önceki gün, ne yazık ki...

Türkiye bir barış güvercinini yitiriyor, ben güvenilir bir dostumu. 1977’den günümüze uzanan, hiç kesilmeyen bir dostluğun tadı damağımda.

Dün toprağa veriliyor. 

Cenaze çok kalabalık, polis müthiş güvenlik önlemi alıyor. Peki, cenazede HDP üst yönetimi nerede? Nerede eş genel başkanlar, çok saygın ve önemli bir yoldaşınızı kaybediyorsunuz, ortada yoksunuz. Sadece Osman Baydemir ile Sebahat Tuncel var.

Nasıl bir vefa, nasıl bir saygı bu?

Feridun, değerli dostum, biliyorum, sen o engin hoşgörünle onları affedersin.

            

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"