İşitme ve konuşma özürlü yelkenci Varol Hepağuşlar Balkan Yelken Şampiyonası'nda Yunanlı rakibi yanlış rotaya sapınca, onu uyarıyor ve yarıştan kopmasını önlüyor.
Konya Derbentspor kalecisi İsmet Karababa takımının küme düşmesi pahasına, rakip takımın attığı golde tereddüt eden hakemi uyararak, kendisine faul yapılmadığını söylüyor.
Akdeniz Bisiklet Turnuvası'nda bisikletçi Ömer Ali Erikçi vitesi arızalanan Yunanlı rakibine kendi bisikletini veriyor.
Ve...
1996’da Türkiye ilk kez katıldığı Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Hırvatistan’a karşı oynadığı maçta Alpay Özalan gole giden rakibini düşürerek engelleyecek durumda olmasına rağmen düşürmüyor, Hırvatistan 86. dakikada attığı bu golle bizi 1 - 0 mağlup ediyor.
Aktardığım örneklerde adı geçen sporcuların hepsi "Fair Play" ödülüne layık görülüyor. "Fair Play" ne demek?
Dürüst oyun, her konuda kuralları dürüstçe ve saygıyla uygulamak, rakiplere her anlamda saygı göstermek, kişisel çıkar ve hırsları bastırmak...
1981’den bu yana uluslararası alanda konulan Fair Play ödülleri, aynı yıldan itibaren bizde de uygulanıyor.
Rakibe saygıyla, hırsa kapılmadan, öfkelenmeden oynamak, oynamak ötesinde öyle yaşamak... Hayatın her alanında...
Her kavgada Alpay
Bir zamanlar Beşiktaş’ta, sonra Fenerbahçe’de oynayan Alpay milli takımın savunmasında defalarca forma giyiyor. 1996’daki o hareketiyle, gol yeme pahasına, rakibini düşürmeyerek, Fair Play ödülü kazanan sporcular arasına giriyor.
Alpay son seçimde AKP’den milletvekili seçiliyor.
Meclis’te muhalefet milletvekilleriyle AKP arasında ne zaman kavga çıksa, ne zaman küfürler havada uçuşsa, ne zaman yumruklar konuşsa, Alpay hep ön sırada, kavgaya karışanların başında geliyor, önceki gün olduğu gibi.
Öfkeli, her an kavgaya hazır, göğsünü AKP’ye siper ediyor.
Rakibe saygılı davranan, hırsını kontrol ederek Fair Play alan bu Alpay mı, yoksa bu Alpay başka Alpay mı? Yok yok, bu Alpay o Alpay!
Öfke ve hırs kontrolu, saygı göstermek çoktan geride kalıyor. Demek siyaset insanı bazen "sporculuktan kavgacılığa" taşıyabiliyor. Elbette "bazılarını"!
AKP pek yok
Meclis’te bütçe görüşmeleri sürüyor. TV’ylere yansıyan kavgaların dışında ilgi çeken fotoğraflar var. On yedi yıl sonra ilk kez:
- AKP milletvekilleri bütçe görüşmelerine pek itibar etmiyor. Kendi bakanları, kendi gruplarından bir üye kürsüye çıktığı zaman bile, dörtte üçe yakın çoğunluk genel kurula girmiyor, kuliste oturmayı tercih ediyor.
- Son örnek önceki gün. Ekonomiden sorumlu damat Berat Albayrak kürsüde, kimsenin inanmadığı pembe tablolar çiziyor, kendine göre programlar, rakamlar açıklıyor, genel kurul salonunda AKP sıraları bomboş.
Kuliste otururken ne konuşuyorlar? Dışarıya konuşmaya gelince, mangalda kül bırakmasalar da, gerçekte tedirginler, işlerin yolunda gitmediğini onlar da görüyor. Kendi aralarında paylaştıkları bu kaygı, yüzlerinden okunuyor.
Davutoğlu ve Babacan’ın kuracakları partilerin, ayrıca zaten ekonomik krizin, iç ve dış politikada aleyhe dönen havanın AKP’yi iyiden iyiye yıprattığını onlar da görüyor.
Yeniler ön safta
Meclis’te muhalefete laf atmak mı? Kavga çıkarmak mı? Kendini göstermeye çalışmak mı? İşine gelmeyince sıralara vurmak mı?
O durumlarda yeni seçilen AKP milletvekilleri iş başında! Kavgada da onlar var, hakaretlerde de onlar var. Bir kaç dönemdir milletvekili olan AKP’liler kavga gürültüyü geriden izliyor. Onların büyük çoğunluğu bütçe görüşmelerine ya da herhangi bir bileşime zaten katılmıyor.
İnançlarını yitirmiş olarak.
Bazıları için Fair Play nasıl tarihte kaldıysa, deneyimli AKP milletvekilleri için de, "AKP iktidarı da tarihe karışıyor" havasında.