10 Eylül 2021:
"Fahiş fiyat artışının önüne geçeceğiz, fiyat artışı yapanlara bu ülkeyi dar edeceğiz."
1 Aralık 2021:
"Stokçulara, fahiş fiyat artışı yapanlara bu ülkeyi mezar edeceğiz."
24 Aralık 2021:
"Fahiş fiyat yollarına tenezzül etmeyin, bunların sonuçları ağır olacaktır."
4 Ocak 2022:
"Vatandaşlarımızı fahiş fiyat yükü atında ezdirmemeye kararlıyız."
15 Ocak 2022:
"Fahiş fiyatların milletimizi bunalttığını biliyoruz, onlar cezalarını çekecek."
Bunlar bazı örnekler, bu sözlerin hepsi Tayyip Erdoğan'a ait, buna benzer daha pek çok ‘fahiş fiyat edebiyatı' var, yine kendisine ait.
Hatta, daha da ileri gidiyor, marketlere, pazarlara, kasaplara "denetçiler" gönderiyor, telefonlarla şirket yöneticileri aranıyor, "fiyatları indir" zorlamasına gidiliyor.
‘Fahiş fiyat, fahiş fiyat..." derken...
Yönetmelik
Her yönüyle şirazesinden çıkmış, hiçbir söylemin hiçbir kararla bütünleşmediği bu ülkede huzurlarınızda yeni bir örnek.
Ticaret Bakanlığı bir yönetmelik değişikliği yapıyor.
"Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği'nin" bir maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Buna göre:
"Döviz fiyatından etkilenmediği halde, haksız yere fiyat artışı yapmak, aldatıcı ticari uygulama olmaktan çıkartılıyor."
Daha net bir Türkçe ile:
Bir satıcı, bu market olabilir, kasap olabilir, manav olabilir, ev eşyası, şu, bu satan biri olabilir, sattığı mal ile dövizin hiçbir ilişkisi yok, buna rağmen, fiyat artışı yapıyor. Yani, son aylarda Erdoğan'ın dilinden düşürmediği:
"Fahiş fiyat artışı..."
Dövizle bağlantısı yok, dolayısıyla:
"Haksız fiyat artışı."
Yönetmelikteki değişikliğe göre, artık "aldatıcı bir uygulama değil."
Yine net bir Türkçe ile:
"Fahiş fiyat serbest!.."
Ne demişler:
"Söz uçar, yazı kalır!.."
Al sana, uçan bir söz daha!..
Yüzde 60
Türk - İş'in yaptığı son araştırma aslında yaşadığımız pek çok hukuksuzluğu, skandalı, çeşitli iddiaları aydınlatıyor.
İfade özgürlüğünün neden kısıtlandığını, ağzını açanın neden tutuklandığını, Trabzon'da bir çocuğun siyasete neden alet edildiğini, telefonların neden dinlendiğini, MOBESE kameralarıyla insanların neden izlendiğini, muhalefete neden sürekli hakaret edildiğini, neden sürekli gerginlik yaratıldığını, gerçek habercilik yapan TV'lere neden ceza yağdığını, v.s. hepsini anlatıyor:
"Yıllık gıda enflasyonu yüzde 60!.. Yüzde altmış!.."
Yarın TÜİK açıklıyor, ne açıklarsa açıklasın, siz ona şimdiden boş verin, TÜİK Başkanı yeniden bir kez daha boşuna değişmiyor, işte bu verilerin gizlenmesi için değişiyor.
Devamı var, Türk -İş'e göre:
"Dört kişilik bir ailenin ocak ayı açlık sınırı 4.249 lira 95 kuruş."
Artan asgari ücret ki, daha dün yeni ele geçiyor, 4.253 lira 40 kuruş.
Asgari ücretten açlık sınırı çıktığında, asgari ücretten geriye kalan:
"3 lira 45 kuruş!.."
3 lira 45 kuruşla elektrik faturaları, doğalgaz faturaları ödenecek, ulaştırma, haberleşme, giyim masrafları karşılanacak!...
Dört kişiden üçü
Türk -İş'e göre, aynı araştırmada:
"Yoksulluk sınırı 13 bin 844 lira."
Hesap basit.
Dört kişilik ailede, üç kişi asgari ücret alıyorsa:
"O üç kişinin toplam geliri, yoksulluk sınırının yine de altında kalıyor."
Meydanlar artık sessiz
İnsanlar geçim derdiyle boğuşurken, artık kimsenin masal dinlemeye ihtiyacı yok.
Yine son örnek, Trabzon'dan. AKP toplantısı yapılıyor, "katılan öyle az ki, bir salonda düzenleniyor".
Erdoğan buna tepki gösteriyor, "başka yer yok muydu" diye, hayır artık yok!..
Kimsenin umurunda değil artık!..
Daha sonra halka seslenmek üzere, düzenlenen mitingde:
"Cılız tepkiler, o da bindirilmiş kıtalardan!.."
Köylere masallar
Kendisi de, farkında, iktidar altından kayıyor.
Koltuğa tutunmak için her çareye başvuruyor. Son çare yine tipik masallardan biri.
Söylenen o ki:
"AKP yanlıları köylerde dolaşarak, enflasyonun, doğalgaz kesintilerinin, zamların arkasında ‘dış güçler' olduğunu anlatıyor."
Doğrudur, şaşmam!..
Köylerde yaşayanların da, artık buna inanmadıklarına şaşmadığım gibi!..
Meydanlar bunun kanıtı.