Üç haftadır sümen altında, bir türlü çıkmıyor, çıkması için Ahmet Davutoğlu’nun görevden alınması bekleniyor. Perde arkasında kalan, Saray'la Davutoğlu arasındaki anlaşmazlıklardan biri de bu yasa, üç gün önce sabah 06.30’da Meclis’te kabul edilen Elektrik Piyasası Yasası.
Bazı maddeleri anayasaya açıkça aykırı, o aykırılıklar bir yana, asıl büyük aykırılık, yaklaşık 36 milyon elektrik tüketicisini ilgilendiren yanı. Öne çıkan o yön “elektrikteki kayıp ve kaçaklarla ilgili düzenleme.
“Kayıp ve kaçak bedellerini vatandaşlara iade etmeyi önleyen” bir düzenleme ki, tam 33 milyar lira tutuyor. Senin, benim hakkım olan 33 milyar lira elektrik dağıtım şirketlerinde kalıyor.
Aslında bu konu seçim öncesinde sık sık dile getiriliyor, ama o zaman, “Bunu çözecek yasa seçim sonrasına kalsın” formülü ile erteleniyor. Ne de olsa, insanların cebinden 33 milyar lira almışsın, onu vermeyeceksin, seçim öncesi olur mu hiç, olmaz, en iyisi seçim sonrasına kalsın.
Zaten öyle oluyor. Seçim sonrasında ise, Davutoğlu direniyor, o hallediliyor, yasa da üç gün önce çıkıyor.
Enerji Bakanı olarak, sırtını Saray'a yaslayan Damat Bey'in elektrik şirketlerine ikramı.
Gizli anlaşmalar
Enerji alanı AKP iktidarı döneminde hep soru işaretleri ile dolu. İşte örnek:
“TEDAŞ’ın on bir şirketinin özelleştirilmesinde yaşanan yolsuzluk Sayıştay raporlarına yansımış, ihaleleri alan altı şirketin kasasına bir milyar doların üzerinde kaynak aktarıldığı ortaya çıkmıştır.
(...) Bakanlık adına TEİAŞ ile özel şirketler arasında bağıtlanan anlaşmaların tümüne gizlilik hükmü konulmuştur. (...)
Yap-işlet-devret modeliyle yapılan santralların hiç birinde ihaleye çıkılmamıştır” (Bedia Özgökçe Erten, Van Milletvekili, 3 Haziran 2016 tarihli Meclis Tutanağı, s. 70).
Bu anlaşmalar neden gizli? Nesi devlet sırrı? Üstelik, Sayıştay raporlarıyla sabit, şirketlere kaynak aktarılıyor. Gizlilik, yolsuzluk iddialarını kaçırmak için mi?
Bu raporlar ortada iken, yeni yasa buna bir ek daha yapıyor, daha sağlama alıyor.
Elektrik üretimi, dağıtımı, iletimi, ticareti alanında çalışan kamu kurumlarının bu faaliyetleri İhale Yasası kapsamı dışına çıkartılıyor.
Bundan sonra elektrik üretimi ve dağıtımını istediği şirkete verecek, kimseye sormadan, başka teklif almadan, istediğine.
Ne hukuk devleti kalıyor, ne serbest piyasa, ne rekabet, hepsinin ortak etiketi var, “keyfilik”.
Kabarık faturalar
Elektrikte ithal payı yüzde 62.6 gibi çok yüksek bir oran, AKP’nin on dört yılda getirdiği yer burası. Rüzgâr ve güneş enerjisi dururken, ayrıca nükleer sevdası.
Türkiye, satın alma gücüne göre, en pahalı elektriği üreten altı ülkeden biri.
O pahalı fiyatı sen, ben, hepimiz ödüyoruz. 2007’de dört kişilik bir ailenin aylık elektrik faturası 36.4 lira iken, 2015 Ekim’inde 90 liraya yükseliyor. İki buçuk kat artış.
Her özelleştirmede yeni bir kazık daha giriyor hepimize. Bize kazık girerken, şirketler bayram yapıyor.
Kazığın ana noktalarından biri kayıp-kaçak bedelleri. Yasanın sanki ana amaçlarından biri buradaki yeni düzenleme.
33 milyara su içmek
Elektrikte kayıp-kaçak oranı yine dünya ortalamasının çok üstünde. Dünyada ortalama kayıp-kaçak oranı yüzde 8.1 iken, örneğin Almanya’da 4.2, Amerika’da 6.2, bizde yüzde 14. Yani, çok kayıp var, çok kaçak var kullanım var.
Buradaki temel sorunlarından biri şu.
2006-2014 arasında kayıp-kaçak bedeli olarak senden, benden, hepimizden 33 milyar lira toplanmış, 33 milyar lira.
Şimdi kabul edilen yasa ile sen, ben, hepimiz 33 milyar liranın üstüne su içiyoruz. Mahkemeye gitmiş olsak, davayı kazanmış olsak bile, fazla para ödemiş olduğumuz mahkemece sabit olsa bile, kabul edilen bu yasadan sonra, o parayı bize kimse ödemeyecek.
Üstelik, bu yasa ile daha önce açılan davalar geçersiz sayılacak.
Siz hiç böyle yasa gördünüz mü? Sosyal devlete, hak arama özgürlüğüne, anayasaya açıkça aykırı bir yasa. Gerçi, ilk değil ama, hepimizin canını fena acıtıyor.
Birisinin moda deyimiyle, “eyyy” diye başlayan nutuklardan ilham alarak, “eyy, AKP’ye oy veren vatandaşlar, bu kazık aynı zamanda sizedir.”
Şirketlere kıyak
Bu yasa ile şirketler kayıp-kaçak yönünden hiçbir sorumluluk üstlenmiyor ama, piyasa yine de onlara bırakılıyor. 33 milyar lira ile ilgili mahkeme kararı olduğu halde, o para iade edilmiyor. Yasanın Meclis’te görüşülmesi sırasında muhalefet partilerinin bu paranın tüketiciye iade edilmesi için verdikleri önergeler AKP oylarıyla reddediliyor. Bu can alıcı nokta Meclis’te dile getiriliyor:
“Bu yasa yirmi bir dağıtım şirketini kurtarma yasasısıdır. Bu yasa ile kendi üzerinde yük olan bu yirmi bir şirketin normalde gereken hatlarda yenileme yapmadan, kayıp-kaçak düşürülmeden, yaratılan rant şirketlerin cebine inmektedir.
Sadece 2013 yılında kayıp-kaçak bedeli olarak halktan 5.85 milyar lira toplanmış, dağıtım maliyeti 3.5 milyar lira çıktıktan sonra, kalan 2.35 milyar lirayı dağıtım şirketleri cebe indirmiştir”. (Mahmut Toğrul, HDP milletvekili, 3 Haziran 2016, Meclis Tutanağı, s.99).
Yüzde 48 vergi
Sana, bana, hepimize elektrik üstünden atılan kazığın haddi hesabı yok.
Ödediğimiz elektrik faturalarının yüzde 48’i vergi, böyle bir fatura dünyanın hiçbir yerinde yok. Dolaylı vergi olduğu için elektriği kullanan herkes ödüyor, herkes elektrik kullandığına göre, herkes kazık yiyor. Dolaylı vergi olduğu ve herkes ödediği için de, çok adaletsiz. Zengini de, yoksulu da, aynı vergiyi ödüyor.
Eyyy, AKP’ye oy veren vatandaşlar... İyi misiniz, şimdi?
Elektrik faturalarında yüzde 48 vergi içinde sayaç okuma, sistemi kullanım bedeli, dağıtım bedeli, enerji fonu, tüketim vergisi, KDV, belediye payı, TRT payı var.
TRT'ye 41.5 kere püf püf
CHP “TRT payını kaldıralım” diyor, AKP bu öneriyi geri çeviriyor. Nasıl çevirmesin, şu tabloya bakın:
1-30 Ekim tarihleri arasında, yani seçimden önceki bir ay içinde TRT’ye çeşitli program ve haberlerde AKP’den 37 konuk çağrılıyor, 37 konuk TRT’de 1.501 dakika, yani 25 saat konuşuyor. Aynı süre içinde CHP, MHP ve HDP’den çağrılan konuk sayısı sıfır.
TRT tam arka bahçe. Devamı var. Yine aynı tarihler arasında, yani seçimden önce:
Ahmet Davutoğlu TRT’de 2.490 dakika, 41.5 saat konuşuyor. Kemal Kılıçdaroğlu 381 dakika, 6.4 saat, Devlet Bahçeli 70 dakika, bir saat on dakika, Selahattin Demirtaş 18 dakika konuşuyor.
Ne eşitlik ama, ne tarafsızlık ama.
Davutoğlu 41.5 saat, 41.5 kere Maşallah, aman nazar değmesin. Düşürürler mi hiç TRT’nin payını bu koşullarda, hatta artırmaları gerekir.
Hayırlı olsun
Sadece bunlar mı? CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın değerlendirmesine göre:
-Nükleer santral kurmak için kıyılar, zeytinlik alanlar, askeri arazilere girmenin önü açılıyor.
-Çevre mevzuatına aykırı yapılaşmalarda belli şirketlere 2019 yılına kadar cezadan muafiyet getiriliyor.
-Yenilenebilir enerji gözardı ediliyor.
-Alışkanlık haline gelen “acele kamulaştırma” kapsamı genişletiliyor. (3 Haziran 2016 tarihli Meclis Tutanağı, değişik sayfalarda).
Son yılların halka doğrudan yansıyan en ağır yasalarından biri ile karşı karşıyayız. “Eyyy” halkımız, yine moda deyimle, “hayırlı olsun”.
Kazık dediğin böyle kallavi olur. Bundan sonra oylar AKP’ye eminim, daha çok gider.