02 Ocak 2020

"Elin parasıyla düğün yaptık"

Meclis tutanaklarında ve Halk TV’de kalmaması ve kayıtlara geçmesi açısından, Kesici’nin iki konuşmasındaki verileri buraya aktarmak istiyorum. Ülkenin nerede bulunduğunu, nereye sürüklenmekte olduğumuzu görmemiz için olağanüstü önemli açıklamalar

İlhan Kesici, CHP milletvekili, iktisatçı, Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlarından... Son yıllarda hemen her bütçede kürsüye çıkıyor, en anlaşılabilir dilde, ekonominin fotoğrafını çekiyor.

2020 bütçesinin CHP adına son konuşmasını yine İlhan Kesici yapıyor. Gerek bütçe konuşması, gerekse daha sonra Halk TV’de çıktığı programda ekonomiye dönük verdiği bilgiler, yine onun deyimiyle, "Kıştan sonra bahar olmuyor, bazen karakış oluyor, ama karakış artık hafif kalır, nükleer kış geliyor" diyerek, bizi nasıl ürkütücü günlerin beklediğini bilimsel verilerle sergiliyor.

Kesici bu sunuşu bazen halk deyişleriyle, bazen esprili bir dille süslüyor, özünde:

- Nasıl yıldan yıla aldatıldığımızı, rakamların nasıl çarpıtıldığını,

- Nasıl sömürüldüğümüzü,

- Nasıl ekonominin rekabet gücününün kaybolduğunu,

- Nasıl özellikle genç işsizlerin toplum için büyük tehlike yarattığını,

- Nasıl olağanüstü bir israfla karşı karşıya olduğumuzu,

- Nasıl, buna karşılık, IMF dahil, her türlü uyarıyı AKP iktidarının hâlâ kulak arkası ettiğini net biçimde anlatıyor.

Meclis tutanaklarında ve Halk TV’de kalmaması ve kayıtlara geçmesi açısından, Kesici’nin o iki konuşmasındaki verileri buraya aktarmak istiyorum. Ülkenin nerede bulunduğunu, nereye sürüklenmekte olduğumuzu görmemiz için olağanüstü önemli açıklamalar.

İki ayaklı ekonomi

AKP’nin uyguladığı ekonomi iki ayaklı. Biri büyüme modeli, diğeri sıcak para, düşük kur, yüksek faiz politikası.

Büyüme modeli, 'inşaat'a dayanıyor. Elde tuttuğu belediyeler üzerinden imar planları değişiklikleriyle arazileri ranta açıyor, üzerine AVM, konut, vs. konduruyor. 'Sanayi' nerede? Sanayi yok!

Peki, büyüme ne kadar? İlk aldatıldığımız yer burası. AKP milli gelir serileriyle oynuyor, büyümeyi yüksek göstermek adına.

1946 ile 2002 arasında Türkiye’de yıllık ortalama büyüme yüzde 5.1. AKP döneminde yüzde 4.7. Ne var ki, seri ile oynayarak, bunu çıkara çıkara ancak yüzde 5.3’e çıkarabiliyorlar. Sonra da, "Kişi başına gelir üç kat arttı" diyerek aldatıyorlar. Oysa, düzgün bir hesapla on yedi yılda kişi başına gelir bir kat bile artmış değil.

Bu noktada Cumhurbaşkanı Yardımcısı kantarın topuzunu iyice kaçırıyor, "On yedi yılda en düşük memur maaşı yüzde 846 arttı" diyebiliyor. Bu ücretlerde yılda yüzde elli artış anlamına geliyor. Kesici şöyle diyor:

"Keşke böyle olsaydı, o zaman millet sabahtan akşama davul zurna çalardı."

Aylıkların yüzde dört, yüzde beş arttığı, oranın oynanmasına rağmen, enflasyonun yüzde 14-15’lerde seyretmesi karşısında hangi yüzde 846?

Ayıptır ayıp. Sadece, algı operasyonu. On yedi yılın özeti, zaten algı operasyonu, gerçeği farklı göstermek, gerçeği saklamak üzerine oturuyor.

Yok Böyle sömürü

Artık aramızda bulunmayan AKP’nin Maliye Bakanlarından Kemal Unakıtan’ın bir sözü var:

"Bu yabancılar bizi gelirken de öpmüşler, giderken de öpmüşler!"

Bu 'öpüş' AKP’nin uyguladığı ekonomik modelin ikinci ayağı, 'sıcak para', tam sömürü.

Yıllar yılı AKP 'düşük kur, yüksek faiz' uyguluyor. Elin oğlu 100 dolarla geliyor, kur düşük ya, TL’ye çeviriyor, yüksek faize yatırıyor. Yüksek faizle katladığı parayı, yine düşük kurdan dolara çeviriyor. Getirdiği 100 dolar, oluyor 246 dolar.

Oturduğu yerde, elde ettiği böyle bir sömürü dünyanın hiç bir yerinde yok. Hele de, 2007’lerde.

O yıllarda dünya "Aman AKP, canım AKP, Türkiye çok parlak gidiyor" davulları çalıyor. Çalar! Oturduğun yerde, böyle bir kazanç elde etsen, sen de çalarsın!

Oysa, o davullar çalınırken, IMF’nin raporu var, "dünyadaki en kırılgan dört ülkeden biri Türkiye". Kim dinler? Algı operasyonu almış başını gidiyor.

Saatte 2.8 milyon dolar faiz

Kesici sözü daha sonra dış borçlara, ihracat-ithalat dengesine getiriyor.

1923 ile 2002 arasında Türkiye 131 milyar dolar borçlanıyor ve o borçla sanayi yatırımları yapıyor.

Dış borç şu anda 447 milyar dolar, yedi yıllık döneminde AKP 316 milyar dolar borç alıyor. Buna 173 milyar dolar faiz ödüyor. Bu faiz 115 tane Atatürk Barajı ediyor.

2020’de ödenecek toplam dış borç 139 milyar dolar, saatte 2.8 milyon dolar borç ödemesine denk düşüyor.

Yirmi milyon insanımızın ödediği toplam vergiler bu borcu ödemeye yetmiyor.

Kesici’nin "Nükleer kış geliyor" dediği noktalardan biri de bu.

Bir trilyon 50 milyar dolar açık

Yine on yedi yıllık AKP döneminde, şimdi sıkı durun:

İthalat ile ihracat arasındaki fark, yani dış ticaret açığı tam bir trilyon 50 milyar dolar, akıl alacak gibi değil. Dünyada hiç bir ülkede böyle bir açık yok.

Dış ticaret açığının bizi getireceği yer, cari işlemler açığı. İthalat ve ihracat dışında, döviz kazandırıcı faaliyetlerin tamamını dahil edersek, ortaya cari işlemler açığı çıkıyor. Bu açık on yedi yılda toplam 575 milyar dolar.

On yedi yıl boyunca, AKP bir yandan sömürüye kapıları açarken, diğer yandan hiç bir biçimde bizim olmayan, bizim kazanmadığımız parayı harcıyor.

Halkın dilinde daha kaba bir deyim var, nezaket dahilinde ise, "Elin parasıyla düğün yaptık" diyor İlhan Kesici.

İsraf almış başını gidiyor

Ya bütçe açıkları?

Yıllık bütçe açığı 2019 için hedef 80 milyar lira iken, gerçekleşen 125 milyar lira. Buna Merkez Bankası'ndan alınan 40 milyar liralık ihtiyat akçesi eklendiğinde, bütçe açığı 160 milyar liraya tırmanıyor.

Ne bütçe disiplini var, ne harcama hesabı. İsraf almış başını gidiyor. Nereye gidiyor bu paralar? Lükse, tantanaya, ziyafetlere, halka hiç bir getirisi olmayan harcamalara...

Bir de işsizlik var ki, hele de genç işsizler ordusu; gençleri ülkesine küstürüyor, onların hayallerini yok ediyor. Oysa okumuşlar, etmişler, meslek sahibi olmuşlar, ama iş yok!

On yedi yılda geldiğimiz nokta bu. Sizce bu AKP bir daha seçim kazanabilir mi? Geçiniz bir kalem.

Aklınla bin yaşa İlhan Kesici!

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"