27 Ekim 2020

Bu yönetimle "eve ekmek götürmek!.."

Bu kadar ciddiyetten uzak, bilgiden mahrum, ne yapacağını bilmeyen bir yönetim, hepimizi buraya getiriyor.

O sırada Başbakan, Binali Yıldırım. Dolardaki yükseliş kendisine sorulduğunda, "Başbakan (!)" Yıldırım gülüyor, dalga geçiyor, sözüm ona ciddiye almıyor:

"Dolar da, dolmaz da!.."

İşte, "dolar" dün aylardır devam etmekte olan "dolma kapasitesini" iyice aşıyor, yeniden "doluyor" ve sabah saatlerinde 8 liranın üstüne çıkıyor.

Arasan, kolay bulunmaz bir Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise, kendisine dolardaki yükseliş sorulduğunda, "kur bizim için önemli değil, ben oraya hiç bakmıyorum, kur artık bizim elimizde" yanıtını veriyor.

Bu sözü söylediğinde, dolar 7.80 TL. O günden sonra yükselişini sürdüren dolar dün sabah 8 liranın üstüne çıkınca, anlaşılıyor ki, "dolar Berat Albayrak’ın elinde!.."

Döviz cinsinden bütün özel ve kamu borçları ile ithal malları fiyatları da, bu durumda:

"Albayrak’ın elinde."

Hepsi artıyor, hep birlikte daha çok borçlanıyoruz!..

Bunu benzin, doğalgaz, elektrik fiyatlarındaki artışın izlemesini, o artışın hızıyla, her türlü yatırım malı, ara malı ve tüketim malları fiyatlarında artışın izlemesini beklemek normaldir.

Ne de olsa, Bakan Bey "kura bakmıyor!.."

* * *

Binali Yıldırım usulü, ciddiyetten bu kadar uzak bir yönetim, onun devamında Albayrak usulü bilgiden uzak, kötü yönetim hepimizi buraya getiriyor.

Faiz politikası çuvalladı

Bir "faiz takıntısı" var, ekonomi bilimi ile uzaktan yakından ilgili olmayan, hepimiz o ideolojik takıntının kurbanı olarak, bugün doların 8 liraya yükselişini izliyoruz.

O takıntı uğruna bir gecede Merkez Bankası Başkanı görevinden alınıyor, "faizi düşürmediği" için. "Emre itaatsizlikten!.."

Ekonomi sanki asker kışlası!..

Son olarak Merkez Bankası faizi yine sabit tutuyor ve dolar işte bildiğiniz gibi!.. Deneme yanılma yoluyla da, öğrenemiyorlar.

* * *

Bilgiden uzak, kötü bir yönetim hepimizi buraya getiriyor.

Suudi boykotu

Suudi Arabistan Türk mallarını boykot ediyor. Boykota diğer Arap ülkeleriyle, Kuzey Afrika ülkeleri de katılıyor.

Bizimkiler ne diyor boykot karşılığında:

"Gülüp geçiyoruz!.."

Ne?.. "Gülüp geçiyorlar mı?.."

"Gülüp geçmek!.."

Hiç de, gülünüp geçilecek bir durum olmadığı bir yana, üzerinde uzun uzun düşünülecek, gülmek yerine üzülünecek, gülmek yerine dış politikanın gözden geçirilmesi gereken bir durum olduğu ortada.

Buna rağmen...

* * *

Bu kadar ciddiyetten uzak, bilgiden mahrum, ne yapacağını bilmeyen bir yönetim, hepimizi buraya getiriyor.

Uzaktan eğitim

Ya eğitimde?..

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk uzaktan eğitim konusunda önce:

"Uzaktan eğitimde Çin’den sonra, dünyada ikinciyiz."

Pek öyle görünmüyor ama... Derken... Uzaktan eğitim fena halde aksıyor.

On beş milyon öğrencinin yaklaşık yarısı uzaktan eğitime ulaşamıyor, ya tableti yok, ya Interneti yok ya da başka bir nedenle... On beş milyon öğrencinin yaklaşık yarısı!..

Aynı Ziya Selçuk bir kaç gün sonra:

"Uzaktan eğitimi öğreniyoruz. Sorun var, evet garanti veremem, sorun her zaman olur, bundan sonra da olur, yine olur."

Sayıştay Raporuna göre, 2019 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 80’i personel, yüzde 11’i mal ve hizmet alımı, yüzde 6’sı sermaye giderlerine harcanıyor.

Bütçenin dışında, AB fonları başta, çeşitli dış kaynaklardan elde edilen paralar var. Aynı rapora göre:

"Ancak, Bakanlık bütçesi ile ilişkilendirilmeden, bankalarda açılan özel hesaplarda yönetilen çeşitli kaynaklardan elde edilen gelirler ile bu gelirlerden yapılan harcamalar bulunmaktadır. Bu hesapların sayısına, türlerine ve büyüklüklerine ilişkin bir veri yoktur." (CHP Adana milletvekili, Orhan Sümer).

Önce "Çin’den sonra dünya ikincisiyiz, sonra garanti veremem, her zaman sorun olur!.." Oluyor zaten.

* * *

Ciddiyetten bu kadar uzak, bu kadar kötü bir yönetim bizi buraya getiriyor.

Hangi tarım

Ya tarım?.. O da, aynı yolda.

Berat Albayrak: "Tarımsal büyümede Avrupa ikincisiyiz..."

Bu muhteşem bilgiyi Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli tamamlıyor:

"Tarımsal üretimde Avrupa’da lider, dünyada ilk on ülke arasındayız."

Onun için AKP iktidara geldiği gün Türkiye dünyada gıda açısından kendine yeterli yedi ülkeden birisi iken, bugün:

"- Hollanda büyüklüğünde tarım arazisi kaybeden,

- 128 ülkeden tarım ürünü ithal eden,

- Köy nüfusu toplam nüfusun yüzde 35’i iken yüzde 7’ye düşen bir ülke haline geliyoruz."

Bu nüfusla hangi tarımsal üretim?.. Tarımsal arazilerin taş ocaklarına açılmasıyla hangi tarımsal üretim?.. Ve hala "tarımda Avrupa’da lider, dünyada on ülke arasında" masalı.

* * *

Ciddiyetten bu kadar uzak, bu kadar kötü bir yönetim bizi buraya getiriyor.

"Eve ekmek götürmek"

İki gün önce Malatya’da Tayyip Erdoğan bir esnafla sohbet ederken, esnaf "eve ekmek götüremiyorum" diye yakınıyor. Erdoğan:

"Bu laf bana çok abartılı geldi, al bu keyif çayını iç."

Çin’den sonra ikinci... Avrupa’da birinci... Dolara bakmıyorum...

Muhtemelen Tayyip Erdoğan’a sorunları böyle anlatıyorlar.

Karşısına çıkan bir esnaf "eve ekmek götüremiyorum" dediğinde de, şaşırıyor!..

Yazarın Diğer Yazıları

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..