“They have the force, we have the reason”.
Tarihe geçen sözlerden biri.
1973’de askeri bir darbe ile devrilen ve çarpışarak hayata veda eden, Şili’nin sosyalist Devlet Başkanı Allende’nin sözü:
“Onlar güçlü, biz haklıyız”.
Dünyanın pek çok ülkesinde devrimcilere rehber olan söz.
Bu sözü tarihe mal eden, ünlü bir ideolog ve sosyalist düşünce adamı, Fransız asıllı Regis Debray.
Allende’nin darbeyle devrilmesinden iki yıl önce, Debray 1971’de Allende ile uzun bir söyleşi yapıyor. O söyleşi, Debray’in kaleminden “Allende Anlatıyor” başlığı ile bizde de, yayınlanıyor.
Şimdi Debray anlatıyor
Sosyalist, devrimci, pratikte ve teoride devrim üzerine tezleriyle ünlü Debray’in bizde en çok bilinen bir başka kitabı “Devrim İçinde Devrim” ya da “Devrimde Devrim”.
77 yaşına basan Debray çok verimli bir yazar, yaklaşık yetmişe yakın kitabı var.
Son kitabı ise, şimdilerde yayınlanıyor, bir otobiyografi olmak üzere:
“Bilan de faillite”.
Yani:
“Başarısızlığın Bilançosu”.
Başarısızlık?..
1960’larda ve 70’lerde sosyalizmin dünya çapında yükselmesinin ardından, 1990’da Sovyetlerin dağılması üzerine, bizlerde bir rüyanın sona ermesi.
Belki o yıllarda çok farkında olmayabiliriz, ancak, sosyalizmin sonunun getiren Stalin’in faşizmi, zulmü, diktatörlüğü, işlediği binlerce insanlık suçu, “sosyalizm” adına.
Debray yeni yayınlanan, Türkçeye henüz çevrilmeyen otobiyografisinde daha çok “Latin Amerika” deneylerini anlatıyor.
Onun asıl deneyi Latin Amerika.
Castro’nun verdiği görev
Küba’da sosyalist devrimi gerçekleştiren Fidel Castro o sırada Bolivya’da çarpışan Che Guevara’ya yardım etmesi, onu koruması amacıyla Debray’ı Bolivya’ya gönderiyor.
Debray orada CIA tarafından tutuklanıyor ve dört yıl hapis yatıyor.
Debray’in Guevara’nın yanına gitmesi, edebiyat ve siyaset dünyasında Andre Malraux’nün De Gaulle’ün yanında bulunmasıyla eş anlamlı görülüyor.
Debray daha sonraki yıllarda hapishanedeki yaşamını anlatan da, bir kitap yazıyor.
Sırt çantasıyla And dağlarında
Debray’in anılarında aktardığına göre:
“Guevara Bolivya ormanlarında kurduğu kampta bir kütüphane açmak istiyor. Gerillalar hem savaşacak, hem okuyacak”.
Guevara’nın kütüphanede görmek istediği kitaplardan biri de, dünyaca ünlü klasiklerden Gibbons’ın “Roma İmparatorluğunun Yükselişi ve Düşüşü”.
Gerçekte müthiş bir kitap, orijinali üç cilt.
Ancak, Debray o sırada kitabı bulamıyor.
60’lı yıllarda Güney Amerika...
Debray’a göre, “sosyalist devrime en yatkın kıta, hele de Küba Devrimi sonrasında”.
Debray bu düşünceden yola çıkarak, sırt çantasıyla kendini And dağlarına atıyor.
And Dağları...
Venezuela’dan başlayan, Kolombiya, Ekvator, Peru, Bolivya, Arjantin ve Şili’yi kapsayan, Pasifik Kıyılarına paralel, 8 bin 900 kilometre uzunluğunda dünyanın en büyük sıradağlar zinciri.
“Devrimin bu kıtada havasını teneffüs etmek üzere çıktım And dağlarına, 20. yüzyılda bu kıtanın sosyalist devrimle yüceleceğine inandığım için”.
Ama, olmuyor.
“Başarısızlığın bilançosu” burada ortaya çıkıyor.
Devrim Latin Amerika’da tam “kırlardan kentlere” uzanacak iken, Sovyetlerin feci marifetleri bir bir ortaya dökülüyor, Debray’in tezine göre ki, haklı ve doğru.
Umarım bizde yayınlanır
Kitabı ben henüz okumadım.
Batı basınında özetlerini görüyorum.
Umarım bizde çevrilir ve yayınlanır.
Regis Debray gibi, pratikten ve teoriden gelen bir devrimcinin, bir düşünürün anılarını ve kendisiyle hesaplaşmasını okumak, çok öğretici olsa gerek.
Sosyalizm... Bir serap gibi orada, uzakta duruyor.
Yine de, öğrenecek çok şey var, hele de ömrünü sosyalizme adamış, böylesine deneyli bir filozoftan, devrimin pratiğini yaşamış engin bir bilgeden.