"İncirlik Üssünü ziyaret etmek istiyoruz”.
Bu Almanya’nın talebi.
Bu talebi Almanya Ankara’ya çeşitli kanallardan pek çok kere tekrarlıyor.
Dışişleri kanalıyla, kurumsal olarak iletiyor, olmuyor.
Alman Dışişleri Bakanı Sigman Gabriel bizim Bakan Mevlut Çavuşoğlu’na iletiyor, olmuyor.
Yine Gabriel geçenlerde bir zirvede görüştüğü Başbakan Binali Yıldırım’a iletiyor, olmuyor.
Deniyor ama, Ankara’dan ziyaret izni bir türlü çıkmıyor.
Talebin nedeni
İncirlik’te 260 Alman askeri var.
Ayrıca, Alman Hava Kuvvetlerine ait Tornado savaş uçakları ile havada ikmal yapılmasını sağlayan tanker uçakları bulunuyor.
Almanların ziyaret talebi iki maddeden oluşuyor:
1-Alman askerlerinin durumu,
2-IŞİD’e karşı mücadelede hangi aşamaya gelindiğinin belirlenmesi.
Alman askerleri ya da savaş uçakları doğrudan savaşa katılmıyor. Onların asıl görevi lojistik destek ve istihbarat paylaşımı, yani Türkiye’ye istihbarat veriyorlar.
Bu iki nedeni bizim Dışişlerine ve diğer yetkililere aktarıyorlar.
Her seferinde duvara çarpıyorlar.
Binali Yıldırım da, Sigmar Gabriel’e “şu anda mümkün değil” diyor ve bütün kapıları kapatıyor.
Geçen yıl aynı kriz
Almanya ile geçen yıl da, benzer bir kriz yaşanıyor. Alman milletvekilleri İncirlik’i ziyaret etmek istiyor, önce yine izin çıkmıyor.
Alman Savunma Bakanı gelmek istediğini bildiriyor, ona izin çıkıyor, ardından Alman milletvekillerine de benzer izin veriliyor.
Ancak, bu sefer hiç bir rica Ankara’yı ikna etmeye yetmiyor. En azından şu ana kadar.
Merkel’in arayışı
Alman Başbakanı Merkel dün çok sert tepki gösteriyor:
“Türkiye’nin bu yaptığı asla kabul edilemez. Biz IŞİD’e karşı mücadele etmeleri amacıyla, İncirlik’e asker ve uçak gönderdik. Uluslararası geleneklere göre, orada ne olup bittini öğrenmek ve yerinde görmek bizim en doğal hakkımız.
Kaldı ki, Türkiye bizim NATO’da müttefikimiz. Terör örgütlerine karşı ortak mücadele ediyoruz. Ancak, Türkiye günlerdir talep ettiğimiz izni vermiyor ve her sefer bizi geri çeviriyor.
Bu durumda biz bölgede üslenmek için bir başka ülke aramak zorundayız”.
Üç muhtemel ülke
Merkel’in “başka ülke” dediği ülkeler arasında şunlar var:
Ürdün, Güney Kıbrıs ve Kuveyt.
Bununla birlikte, Merkel’in bir cümlesi daha var:
“En uygun öneri Ürdün’den geldi, askerlerimizi ve uçaklarımızı kısa süre içinde belki Ürdün’ü taşırız”.
Belli ki, Almanların bir başka ülke arayışı yeni değil.
Neden hayır
Dünkü Alman Basınının tamamı bu konuyla ilgili haberlere yer veriyor. Ankara’ya eleştiriler ve öfke ile.
Alman Medyasının tamamı Türkiye’nin red gerekçesini şu nedene bağlıyor:
“Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra binlerce asker ve sivil kişi ya hapse atıldı ya görevden alındı ya da kamudaki görevlerinden ihraç edildi.
İhraç edilen ve tutuklanmak istenenler arasında darbe tarihinde Almanya’da bulunan sivil ve asker görevliler var. Onlar içinden 48 kişi Almanya’ya iltica talebinde bulundu. Türkiye de, o kişilerin kendisine verilmesini istedi.
Ancak, insan hakları ve uluslararası anlaşmalar gereği, Alman Hükümeti ve Alman yargısı Türkiye’nin istediği kişileri vermedi ve onlara iltica hakkı tanıdı.
Ankara şimdi buna karşılık, İncirlik iznini vermeyerek, Berlin’e rest çekiyor.
Tükiye ile son aylarda değişik nedenlerle ortaya çıkan siyasal kriz şimdi daha da büyümüş bulunuyor.
Bunun sonucunda, Alman Hükümeti kendisine başka bir ülkede yer arıyor”.
Hiç bir ülke vermedi
Alman Hükümeti kaynaklı bu haberler, istenen kişilerin geri verilmeyişini, “uluslararası geleneklere ve anlaşmalara” bağlıyor.
Alman Medyası bir başka konu üzerinde daha duruyor:
“İstenen kişilerin geri verilmeyişine Ankara kızıyor ve uluslararası diplomaside yeri olmayan tepki gösteriyor.
Ancak, Alman istihbaratına göre, Türkiye’nin kendisine verilmesini istediği kişilerin hiç birini, hiç bir ülke geri vermiyor. İki tipik örnekten biri Amerika, diğeri Yunanistan.
Türkiye bakanlarını Amerika’ya gönderiyor, çeşitli kanallardan denemelerde bulunuyor ancak, Amerika asıl Fethullah Gülen’i vermiyor”.
Bu haberler “iltica hakkı tanıyan sadece Almanya değil” anlamını taşıyor.
Tek başına bir ülke
Almanya’ya karşı Türkiye’ye “kısasa kısa” uyguluyor. Türkiye şunu söylemeye getiriyor:
“Madem benim istediğim kişileri vermiyorsun, hatta onlara iltica hakkı tanıyorsun, ben de sana İncirlik iznini vermiyorum”.
Böyle giderse, bunun sonucu pek iyiye alamet değil:
Türkiye’yi uluslararası alanda iyice yalnızlığa mahkum edebilecek bir tavır.
Sadece Almanya ile ikili ilişkilerde değil.
Daha ötesi, NATO’da ve Avrupa Birliğinde.
Pek çok anlaşma ile bağlı bulunduğumuz “Batı ittifakı topluca” tepki gösterirse, buna şaşmamak gerek.
Uluslararası diplomaside “kısasa kısas” hiç bir zaman geçerli olmaz ve bunun faturası çıkar.
NOT: Bu yazıdaki bilgileri ve iddiaları, Alman Der Spiegel dergisi ile Die Welt ve Die Zeit gazetelerinin dünkü Internet sitelerinden derledim.