Babam öldürdüğü adamın arkasından “çok iyi oldu, bunları teker teker öldüreceğiz” dedi. Ben “öldürme” sözünü duyunca, korkuyla kenara çekildim.
Benim gözlerimdeki korkuyu okuyunca, babam yanıma geldi, “ne biçim erkeksin, öldüreceksin, gel, sana da öğreteceğim”.
7 yaşındaydım, o günden sonra bana her gün otomatik silahla atış talimi yaptırdı. Otomatik silahtan çıkan her kurşun, sanki benim yüreğime saplanıyordu, benim yaşımdaki bir çocuk için ağır bir yüktü. Ben isteksiz davrandıkça, babam kızıyor ve “düşmanlarını tanı” diyerek, elime silahı yeniden tutuşturuyordu.
Bir gün babam evde yoktu, ben de annemle birlikte TV izliyordum, film birden yarıda kesildi. Dünya Ticaret Merkezi’ne silahlı saldırı düzenlenmiş, on dört kişi öldürülmüş.
Daha bu cümle bitmeden, TV’de aniden babamın ismini ve resmini gördüm.
Doğru bu benim babam, El Sait Nasır. Saldıranlardan biri de, babammış.
Ölüm tehditleri
O günden itibaren babamı bir daha hiç görmedim. Ama, kara gözlüklü birileri ikide bir, eve geliyor, bize sorular soruyor, bizi sürekli rahatsız ediyordu.
Çaresiz, bir başka yere taşındık ama, o insanlar yine geliyor, yine benim hiç anlamadığım sorular soruyordu. “Babamın arkadaşları kimlerdi, bize kimler gelip gidiyordu, ne konuşuyorlardı”. Benim bunların hiç birinden haberim yoktu, yedi yaşında bir çocuk ne bilecek.
Saklanmak çok zordu. Sonunda adımı ve soyadımı değiştirdim. Bana şimdi herkes Zak Ebrahim diyor. Oysa, benim gerçek adım Zak Ebrahim değil.
İsmimle birlikte, tam yirmi kez adres değiştirmek zorunda kaldık. Babamın gölgesinden kaçmak için.
Orta doğu
Bugün 29 yaşına geldim, Orta Doğu’da şiddeti gördükçe, eski günlerim aklıma geliyor.
Şiddet ortamında büyümüş bile olsam, barışı seçebileceğimi düşündüm.
O yaşa kadar herkesten gizlediğimden hikayemi kız arkadaşıma anlatınca, rahatladım. Kız arkadaşım bana daha çok anlatmamı önerdi.
Şiddet insanlık dışı bir olay. Orta Doğu’da yaşanan trajedi akıl alacak gibi değil, tam bir çıkmaz. O şiddeti yapanlar, insanları öldürenler aslında kendilerini öldürüyor, babam gibi.
Yaşadığım şiddet beni barışa biraz daha inandırdı.
Filme çektiler
Ben yaşadıklarımı daha geniş arkadaş çevresine anlatınca, günün birinde, bir TV kanalından geldiler ve dokümanter bir film çektiler.
“Babası terörist, ama oğlu barışa inanıyor”.
O filmde hep aynı şeyi söyledim, barış için çalışacağım, daha da ötesini söyledim:
“Her türlü anlaşmazlıklarda, şiddeti mutlaka dışlamak şart. Benim bundan sonraki hayatım, dinsel, etnik başta, her türlü anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek amacına dönük olarak geçecek. Kendimi barışa adayacağım”.
Çok acı çektim
İlk günlerde hikayemi anlatırken biraz utandım ve çekindim. Küçükken çok acı çektiğim için olsa gerek, anlatırken de, başlangıçta acı çektim.
Sonra benim hikayemi dinleyenlerin etkilendiklerini, daha da önemlisini şiddetten kaçındıklarını görünce, anlatma gücüm arttı, sıkıntılarımı geride bıraktığımı gördüm.
Bu gerçek
Yukarıdaki sözler, genç adamın söylediği gibi, bütünüyle gerçek.
Babası El Sait Nasır Amerika’da önce bir Musevi liderini öldürüyor. Sonra, Dünya Ticaret Örgütüne 1993’te ilk saldırıya katılıyor, on dört kişiyi öldürüyor. Nasır tutuklanıyor ve idam ediliyor.
Ya geride kalan aile? Ve yedi yaşındaki oğlu. Anlattığı gibi, evini ve ismini değiştirmek zorunda kalıyor.
Bu arada çarpıcı bir değişimden geçiyor, şiddet ortamında büyüyen ve kendisine şiddet aşılanan çocuk bütünüyle barış elçisine dönüşüyor.
Çekilen dokümanter film sonrasında, kitap yazması gerektiğini düşünüyor. İnsanları şiddetten uzak tutmak amacıyla, kendi yaşadıklarını anlatmak. Başkaları bu hikayeyi okursa, barışa daha çok inanır, terörden vazgeçer düşüncesiyle.
Teröristin oğlu
Zak Ebrahim sonunda kitabını yazıyor, “Teröristin Oğlu” başlığı ile. Kitap şu anda Amerika’da en çok satanlar listesinde.
Zak hem yaşadıkları, hem kitabı ile Amerika’da bir anda popüler hale geliyor, TV’lere çıkıyor.
Geçen akşam ben de, kendisini CNN International’da bir sohbet programında izliyorum. Bu anlattıklarım, onun TV’de anlattığı öyküsünden aktarma.
Genç yaşına rağmen, etkileyici ve inandırıcı konuşuyor. Karşımızda şiddet ortamında büyüyen, kendisini barışa adamış bir insan var. Terörden kendisini kurtarma başarısını gösteren, çocukluğu ölümler ve acılarla geçen bir insanın barışa tırmanışı.
Acı onu olgunlaştırıyor, olgunluk onda barışın altyapısını oluşturuyor.
Huzurlarınızda Zak Ebrahim, genç bir barış elçisi, bugün Amerika onu alkışlıyor.