1950: Kore Savaşı.
1954: Guatemala Çıkarması.
1958: Endonezya Çıkarması.
1959: Küba Domuzlar Körfezi Çıkarması.
1965: Belçika Kongosu’na Müdahale.
1965: Vietnam Savaşı.
1967: Guatemala’ya Yeniden Müdahale.
1969: Kamboçya Savaşı.
1980: İran’da Hükümeti Devirme Girişimi.
1981: El Salvador’a Müdahale.
1981: Nikaragua’da Çatışma.
1986: Libya’ya Müdahale.
1989: Panama Krizi.
1995: Bosna Krizi.
1998: Sudan’a Müdahale.
1999: Sırbistan’a Müdahale.
2001: Afganistan Savaşı.
2003: Irak Savaşı.
Bazı eksiklikleri olabilir, bu tarihler ve ülkeler İkinci Dünya Savaşı sonrasında “Amerika Birleşik Devletleri’nin karnesi!..”
Buna “Büyük Orta Doğu Projesi’ni” eklemek gerek, bölgedeki tüm dengeleri altüst eden, bölge ülkelerini allak bullak eden projeyi.
Güney Amerika’dan Afrika’ya, Orta Doğu’dan Uzak Asya’ya kadar dünyanın pek çok yerinde savaş çıkartıyor, askeri müdahalelerde bulunuyor, “dünya jandarmalığına” soyunuyor.
Son altmış yılın en büyük emperyal gücü. Yanında başka ülkeler de var elbette.
Bunlar hem silahlarıyla geliyor hem sermayeleriyle. Geldiklerinde de, ne sanayi bırakıyor, ne ağaç, ne toprak. Gittikleri ülkelerde mutlaka işbirlikçi yerli sermaye ve işbirlikçi siyasal iktidarlar buluyor.
Buna karşılık, onlara direnen bir halk var.
Amerika neden bu kadar saldırgan?..
ABD Başkanlarının sözleriyle, “Savaş Amerikan Halkının refahını arttırıyor, Amerikan ekonomisini büyütüyor!..”
Türkçesi:
Dünyada insanlar öldükçe, Amerikalı daha rahat yaşıyor!..
Ergin Saygun paşa
Amerika ile derin krizler yaşayan ve o krizlerden birinde iktidardan düşürülen İsmet Paşa’nın tarihi sözünü herkes biliyor:
“Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer”.
Bir süredir Türkiye aynı tecrübeyi yeniden yaşıyor. Çeşitli ticari tıkanıklıkların ötesinde, S - 400’ler, F - 35’ler, Doğu Akdeniz’de doğalgaz aramaları, Kıbrıs, Ege, Suriye ve Irak’ın Kuzeyi Türkiye ile Amerika arasında temel sorunlar dizisi.
Bu ortamda, bundan yirmi gün kadar önce emekli Orgeneral Ergin Saygun Washington’da “Türk Mirası Vakfı’nda” bir konferans veriyor.
Ergin Saygun Genelkurmay İkinci Başkanlığı, Birinci Ordu Komutanlığı görevlerinden sonra Balyoz Davasında tutuklanıyor, on sekiz yıl hapse mahkûm oluyor, sağlık sorunları nedeniyle tahliye ediliyor.
Görevde iken, Amerika ile ilişkileri askeri yönden bilen bir komutan.
Orta Doğu’da ABD önceliği
Saygun verdiği konferansta “Türkiye ile Amerika arasındaki sorunlar S - 400 probleminden çok daha fazlası, S - 400’ler bana kalırsa, küçük bir konu” diye söze giriyor, ardından:
“Amerika Türkiye’nin bölgede bir güç olmasını istemiyor, S - 400’lerde anlaşırsak, eminim yeni talepleri olacaktır. İran’la anlaşma yapma, buna ‘evet’ dersek, Suriye’nin kuzeyinden Kürt Devleti kuracağız, buna ‘hayır’ dersek, ‘Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama hakkınız yok’ diyecektir”.
Saygun’a göre, Amerika’nın ve Batı’nın Orta Doğu’da iki önemli konusu var:
1-İsrail’in güvenliği.
2-Enerji kaynaklarının güvenliği.
İsrail’e düşman ülkeler tek tek eleniyor, Irak ve Suriye gibi. Saygun “sırada Türkiye var” diyor.
Silah kilitlemek
Saygun bir tecrübesini daha aktarıyor ki, hayati önemde:
“Amerika’dan silah alırsanız, bunun kaynak kodlarını alamıyorsunuz. Amerika gizli tutuyor. Eğer, kullanmanızı istemiyorsa, sahip olduğunuz her silahı kilitleyebilir”.
Nutuklara ve törenlere gelince, “dost ve müttefik ülke”, ancak fiili ilişkilerde durum Saygun Paşa’nın özetlediği gibi.
Ergin Saygun bu konuşmayı Washington’da Amerikan yönetiminden yetkililerin de hazır bulunduğu bir konferansta yapıyor.
Bu sözleri Amerikalılar dinliyor ve not alıyor. Bana kalırsa, asıl Türkiye’yi yönetenlerin dinlemesi gerek. Her ne kadar Türkiye’yi yönetenler kendilerinden başka kimseyi dinlemeseler bile!..