24 Nisan 2018

Akşener: Katiyen çekilmem

Abdullah Gül çok garantici bir kimlik. Adaylık için onun ikna edilmesi pek çok etkene bağlı

Cumhurbaşkanı adayı o kadar kesinleşmiş ki, hatta o aday için dönemin komutanları, başta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olmak üzere, o akşam o aday için özel bir yemek düzenliyor.

Neden komutanlar?

Çünkü, adayı çok yakından tanıyor ve beş yıldır birlikte çalışıyorlar.

AKP’nin, dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı o sırada Milli Savunma Bakanı olan Vecdi Gönül.

Komutanlar Vecdi Gönül’ün adaylığını kutlamak için onunla bir yemekte buluşuyor. Gönül artık kesin aday, bir iki gün içinde adaylığının açıklanması bekleniyor.

Yıl 2007.

Gül devrede

Ama, o da ne?

Beklenmedik bir atak geliyor Erdoğan’ın kankasından.

O sırada Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’den. Gül Bakanlıkta acele bir basın toplantısı düzenliyor, Vecdi Gönül’ün adının açıklanmasına fırsat tanımadan, ön alıyor ve “Cumhurbaşkanlığına ben adayım” diyor.

Ardından, Anadolu’da bir iki ile gezi düzenliyor, miting gibi toplantılar ve Ankara’ya dönüşte, “meydanlar beni istiyor” diyor.

İpler orada koptu

Erdoğan çaresiz.

Kendisi 2002 seçimlerinde Meclis dışında kaldığı zaman, AKP iktidara geliyor, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e çıkarak, “Abdullah Gül’ü Başbakan olarak görevlendirmesini” rica ediyor.

Araları o kadar iyi. AKP’yi kuran üç kişiden ikisi Erdoğan ve Gül, üçüncü isim Bülent Arınç.

Abdullah Gül’ün “ben adayım” diye emrivaki çıkışı karşısında, Erdoğan ister istemez, onu aday gösteriyor.

Meclis’teki AKP Gurubunda “Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül” diyerek.

Ancak, “kardeşim Abdullah Gül” ile de, ipler orada kopuyor.

Bir daha da hiç düzelmiyor. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde, yedi yıl ikilinin uyum içinde çalıştığını söylemek güç.

O kadar güç ki, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı dönemine sona erince, “Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak, ben de yeniden Başbakan olacağım” diye düşünürken, Erdoğan ona sırtını dönüyor.

Çeşitli konularda fikir ayrılıkları çıkıyor, bunların bazıları kamuoyuna yansıyor.

Şimdi ikilinin karşı karşıya gelmesi, birbirlerine rakip olmaları olasılığı var. Büyük rekabet, kızgın bir yarış olasılığı.

CHP'de durum

CHP’de Cumhurbaşkanlığı için üç isim öne çıkıyor.

İlhan Kesici...

Yılmaz Büyükerşen...

Muharrem İnce...

İlhan Kesici denilince, akla ilk gelen ekonomi kurmaylığı. Ekonominin berbat bir halde olduğunu bizzat Erdoğan söylüyor. Dolayısıyla, yeni Cumhurbaşkanının ekonomi bilmesi şart. Bu da, İlhan Kesici’nin şansını artırıyor.

Yılmaz Büyükerşen klasik CHP seçmenine yakın, çok deneyli ve birikimli bir bilim adamı. Aynı zamanda ünlü ve örnek gösterilecek biçimde başarılı bir Belediye Başkanı. Eskişehir onunla her anlamda örnek bir kente dönüşüyor.

Muharrem İnce’ye gelince... Neyi temsil ediyor, belirsiz.

Eğer, İYİ Parti ve Saadet Partisi CHP ile ortak bir adayda anlaşamaz ise, CHP bu üç isimden birini aday gösterecek.

Gül ne yapar

Ancak...

CHP dışında iki isim daha var.

Meral Akşener ve Abdullah Gül.

Abdullah Gül’ün nasıl karar vereceği, ona hangi öneriler götürülürse, onun adaylığı kabul edeceği şu anda belli değil.

Abdullah Gül çok garantici bir kimlik. Adaylık için onun ikna edilmesi pek çok etkene bağlı.

O açıdan “aday olur da, olmaz da” demek mümkün.

Ve Akşener

Adaylık kulisleri yeri göğü inletirken, her an her türlü gelişmeye mümkün görünürken, bir bilgi aktarmak istiyorum.

Birkaç gün önce Meral Akşener Refahyol koalisyonunda birlikte görev yaptığı Bakan arkadaşlarından biriyle özel sohbet sırasında aynen şunu söylüyor:

“Adaylıktan kesinlikle çekilmem. O zaman ben bu işe neden girdim ki? Çekilmeyeceğim ve seçimi de mutlaka kazanacağım. En iyisi diğer partilerle anlaşmamızdır, ama aday benim. Abdullah Gül aday olsa bile, çekilmem”.

Bu ölçüde net ve kararlı ifadeler.

Akşener’in bu tutumu adaylık konusunda bütün dengeleri değiştirecek, CHP ve Saadet Partisi’nin tavrını yeniden gözden geçirmeye zorlayacak bir tavır.

Son dört, beş günün bence en önemli ve en belirleyici tutumu.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"