Dağın başı. Otobüs mola veriyor. Otobüsten inen üç, beş kişi yanıma yaklaşıyor. Hiçbirini tanımıyorum. Hepsinde aynı soru, aynı merak:
“Abi, kusura bakma seni rahatsız ediyoruz, aramızda tartışıyoruz da, biz politikayı uzaktan izleriz, ama Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşünü her gün izliyoruz, iyi oldu galiba değil mi?”
Biri araya giriyor:
“Abi, CHP hiçbir şey yapmıyor derlerdi, işte şimdi iyi bir şey yapıyor.”
Bir sakınca yoksa, hangi partiye oy verdiklerini söyleyebilirler mi, onu soruyorum:
“Abi, biz ikimiz MHP’ye verdik, bu arkadaşımız AKP’ye verdi.”
AKP’ye oy veren o arkadaşa dönüyorum, onun düşüncesi ne?
“Abi, haksızlığa uğrayan çok kişi var, adalet için yürüyormuş, bence kötü değil. Ama, tadında bıraksa iyi olacak.”
“Tadında”... Ne demek?
“Abi, inşallah bir şey olmadan, kazasız belasız biter.”
Yürüyüşün özeti
Anadolu’dan bir başka kesit, yine yollarda bir mola. Yolcular yemekte. Dört kişi oturmuş bir masaya, konu “Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü.”
Dağ başında ya da kentlerin içinde, on gündür buna benzer pek çok sahneye tanık oluyorum. İşte özeti:
-Hangi siyasal görüşte olursa olsun, kime oy vermiş olursa olsun, siyasetle yakından ilgilensin ya da ilgilenmesin, büyük çoğunluk Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü yakından izliyor.
-AKP’ye oy vermiş olan yurttaşlarda yürüyüşe karşı öfke filan yok. Ortalama AKP’li yurttaş, AKP yöneticilerinde olmadığı kadar, yürüyüşe hoşgörüyle bakıyor. Daha da önemli olan, anlamaya çalışıyor.
Özetin özeti:
“Sanatçı ya da artiz” diye magazin sayfalarında boy gösteren bazıları hariç, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü tutmuş.
AKP yöneticilerindeki telaş buradan kaynaklanıyor.
Kaynaklanmakla kalmıyor ve hatta AKP’ye yol gösteriyor.
Nasıl yol gösteriyor
AKP sözcüsü Mahir Ünal’ın 30 Haziran’da partisinin MYK’sından sonra yaptığı açıklamalar “yol göstermenin işaretlerini” içeriyor.
Aslında Ünal’ın açıklamalarını birkaç yönden ele almak gerekiyor. Onun açıklamaları yürüyüşe karşı AKP’nin tedirginliğini dışa vuruyor.
1-Ünal diyor ki:
“15 Temmuz günü 81 ilde meydanlarda yürüyeceğiz.”
Demek, yürümenin halkta karşılık bulduğunu AKP de görüyor. AKP’nin “adalet” ya da bir başka kurum ya da bir başka değer için yürüyecek hali yok. 15 Temmuz, fırsat bu fırsat, haydi yürüyüşe...
AKP ilk kez CHP’den kopya çekiyor. Kopya ezikliği içinde CHP’ye olmadık sözler söylüyor.
15 Temmuz ve cesaret
2-Ünal diyor ki:
“Yürümek için asıl cesaret 15 Temmuz gecesi yürümekti.”
Geçen yıl 15 Temmuz darbe gecesi kim yürüyor? Sanki AKP yürüyor da, CHP dahil, diğer partiler evlerinde mi saklanıyor?
Bütün partiler 15 Temmuz gecesi Meclis’te toplanıyor ve hep birlikte darbeye karşı çıkıyor.
Yürümek: En doğal hak
3-Ünal diyor ki:
“CHP’liler korkmadan yürüdüklerini söylüyor. Devletimiz gerekli güvenliği sağladığı için tabii ki, güvenle yürüyorlar.”
AKP yönetimi en tepeden başlayarak, bazı il ve ilçe yönetimlerine kadar Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile ilgili seksen tane olumsuz söz söylüyor, yok FETÖ, yok PKK gibi, uzak yakın ilgili olmayan eleştirileri sıralıyor. O sözler bir yana:
Kılıçdaroğlu yürüyor, en doğal demokratik hakkını kullanıyor ve bu halkın büyük çoğunluğunda sempati yaratıyor.
Sen iktidar olarak, elbette gerekli güvenliği sağlamakla görevlisin. Bundan doğal ne olabilir ki?
Ve ağır hakaret
4-Ünal diyor ki:
“Savcı Selim Kiraz şehit edildiğinde, savcıyı şehit eden DHKP-C militanlarını savunmaya soyunuyorsa (...) şimdi bunda adaleti nereye arayacağız?”
O iğrenç cinayeti Türkiye’de onaylayan kim var, hangi CHP’li var, merak ediyorum.
Ayrıca, savcı Kiraz’ın şehit edilmesiyle yürüyüş arasındaki bağlantı nerede, onu anlamak zor. Yüzde 49 değil, artık yüzde 55-60 anlamıyor olabilir ancak, anlayan var.
Kim anlıyor?
Divriği ilçesindeki AKP yönetiminden biri. Hem de, şöyle.
Ünal bu açıklamasını 30 Haziran günü yapıyor. Ertesi gün, 1 Temmuz günü Divriği AKP ilçe yönetiminden biri sosyal hesabından açıklamada bulunuyor. Açıklamasında bir fotoğraf kullanıyor:
Şehit edilmesinden hemen önce, bir militan savcı Kiraz’ın kafasına tabanca dayamış, AKP’li ilçe yöneticisi fotoğrafın üstüne yazıyor:
“Savcı Kiraz: Ben bu şekilde öldürüldüğümde kimse neden yürümedi.”
Aynı kişi ardından yürüyüşe katılanlara olmadık hakaretler yağdırıyor.
Ülkenin herhangi bir olayda nasıl gerildiğini, nasıl kamplaştığını gösteren örneklerden biri.
***
Yaklaşık on gün bir ara tatil yaptım. On günde yurt içinde ve dışında pek çok olay var. Ama, on güne damga vuran olay, hiç tartışmasız, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü. Halktaki yansımaları, AKP’deki tedirginlikleriyle birlikte.
“Bazı artizler” dahil, kimsenin kolay kolay unutamayacağı ve etkilerinin çok yönlü yayılacağı bir yürüyüş var karşımızda.
AKP bu ”yürüyüş” sınavında çakıyor, “adalet” halkta bir kavramı yerleştiriyor.