Hemen her konuşmasında, özellikle de Güneydoğu mitinglerinde en çok vurguladığı konulardan biri şu:
"İktidara gelirsek, ilk işimiz Olağanüstü Hâl (OHAL) uygulamasına son vermek olacak. OHAL ile özgürlükler kısıtlanmaktadır, biz vatandaşlarımızın özgürlüklerinin kısıtlanmasına karşıyız."
2002 seçimlerine giderken, Tayyip Erdoğan sık sık OHAL'i kaldıracaklarını söylüyor, gerçekten de 28 Kasım 2002'ye kadar uzatılmış olan OHAL, o tarihte bir daha uzatılmıyor. Böylelikle:
"23 yıl kesintisiz süren OHAL kaldırılıyor."
19 Temmuz 1987... 28 Kasım 2002...
OHAL ilk kez 19 Temmuz 1987'de Başbakan Turgut Özal tarafından ilan ediliyor.
12 Eylül 1980 askeri darbesiyle başlayan sıkıyönetim, PKK terörünün başlamasıyla birlikte 19 Temmuz 1987'de OHAL'e dönüşüyor. Önce sekiz ilde ilan edilen OHAL sonra on üç ile yayılıyor, hepsi Güneydoğu ve Doğu illerimizde olmak üzere.
2002 Kasım'ında kaldırılmasına kadar geçen 23 yıl içinde OHAL, her dört ayda bir, tam "46 kez uzatılıyor".
Zaman içinde kademeli olarak kaldırılan OHAL, en son 2002 Ağustos ayında Diyarbakır ve Şırnak'ta uzatılıyor ki, AKP işte o uzatmalara son veriyor.
Daha çok askeri birlik
23 yıllık OHAL döneminde terörle mücadele edilirken, bölgede varolan askeri birlikler de genişletiliyor.
Hakkari'de Dağ Komando Alayı tugaya, Van'daki Jandarma Sınır Tugayı tümene, Şırnak'taki Jandarma Sınır Alayı'nın tümene dönüştürülmesi gibi.
Kara ve hava birliklerine verilen destek aynı sürede hızla artıyor. Komando ve hava indirme birlikleri gibi.
Faili meçhuller, işkenceler
23 yıl boyunca hangi iktidar gelirse gelsin, OHAL'in uzatılmasındaki gerekçe hiç değişmiyor:
"Terörle mücadele."
Ne var ki, OHAL ile birlikte anılan iki insan hakları ihlali var:
"Faili meçhul cinayetler...
Ve işkenceler."
Aynı dönemde ikisi de, artıyor.
Hatta bu nedenlerle:
"Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından defalarca tazminat ödemeye mahkûm ediliyor."
Yaşananlardan yola çıkarak, OHAL'i kısaca tanımlamak mümkün:
"OHAL temel hak ve özgürlüklere son veren, kimin elinin kimin cebinde olduğu bilinmeyen, demokrasi dışı, karanlık bir rejimin ta kendisi."
İktidara geldiği ilk yıl "demokrasi şampiyonluğuna" soyunan AKP, 23 yıllık OHAL'i bir kez daha uzatmıyor ve bununla alabildiğine övünüyor.
Uzat da uzat
2002'de kaldırmakla övünüyor da...
Tam beş yıl önce bugün, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi üzerine Erdoğan yeniden OHAL ilan ediyor. Darbe girişimi nedeniyle ilan edilen OHAL, o 23 yıllık dönemde olduğu gibi, her uygulamaya açık bir biçimde pek çok olayda kullanılıyor.
2002'de OHAL'i kaldırmakla övünen Erdoğan, 21 Nisan 2018'de:
"Gerekirse, sekiz ve dokuzuncu kez de uzatırız."
Ülkeyi OHAL ile yönetmekten öyle memnun ki, sadece kendisi değil, "işverenleri" de düşünüyor. Aynı konuşmasında:
"Tüm iş dünyamıza sesleniyorum. OHAL'in terörle mücadele dışında kullanılması bugüne kadar kesinlikle olmuş mudur?.."
Böyle kesin dille konuşunca, siz "olmamıştır" diye düşünürken...
Greve geçit yok
12 Temmuz 2017'de, yani askeri darbe girişimini önlemek üzere ilan edilen OHAL'in birinci yılında, yine aynı Erdoğan:
"Şimdi grev tehdidi olan yere biz, OHAL'den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki,
‘hayır, burada greve izin vermiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız'. Bunun için kullanıyoruz OHAL'i".
Temmuz 2017'de açık açık "grevi önlemek için kullanıyoruz" derken, bir yıl sonra Nisan 2018'de "terör dışında kesinlikle kullanılmamıştır" diyebiliyor.
Bu tür birbirini tutmayan sözlerine Türkiye çoktan alışmış bulunuyor, zaten bir de bu nedenle, iktidarının son baharını yaşıyor.
Ayrıca...
Grevlere izin vermeyerek, bunu açıkça itiraf ederek, "çalışan milyonlarca insanın değil ve fakat patronların iktidarından yana olduğunu" ilan etmiş oluyor.
15 Temmuz'u kullandı
Erdoğan'ın OHAL ile macerasına paralel olarak, OHAL'e bakışı, aslında 19 yıllık iktidarının da özeti gibi.
Önce özgürlükçü göz boyamalar... AB ile flört... Batı'nın demokratik standartlarından kopya çekme denemeleri... Uluslararası sözleşmeleri bizim hukukumuz gibi kabul etmeler... Komşularla iyi geçinme numaraları... "İşkenceye sıfır tolerans" vaatleri, vs.
Derken...
Zaman içinde bütün söz vermeler ve uygulamalar tersine dönüyor. Ne hukuk kalıyor, ne yargı bağımsızlığı, ne adalet, ne temel hak ve özgürlükler. Bunun yanında, tarihin en ağır döviz krizi, işsizlik, enflasyon, çok derin bir ekonomik kriz...
"15 Temmuz darbe girişimini kendi lehine iyi kullanıyor, OHAL ilan ediyor."
OHAL beş yıldır yerinden kımıldamıyor. OHAL ile elde ettiği yetkiler "tek adam rejimi yetkileriyle" birleşiyor, al sana rayından çıkmış bir ülke!..
OHAL ile istediği gibi at koşturduğu için 15 Temmuz'u bir de "bayram ve tatil" ilan ediyor, emrindeki TRT'ye 15 Temmuz dizileri ısmarlıyor.
Son çare
OHAL 31 Temmuz'da sona eriyor, derken... Hayır, ermiyor!..
Son anda Meclis'e yine, içine ne varsa doldurduğu, "bir daha getirmeyeceğim" dediği, yeni bir "torba yasa" daha getiriyor, orada:
"OHAL'in üç yıl daha uzatılması öngörülüyor."
Gözaltı sürelerini fiilen tutukluluğa çevirmek, devlet memurları üzerinde baskı kurmak, halkın gözünü korkutmak gibi "son çarelere" başvurarak, olağan rejimi, günümüzde ne kadar olağan ise, ne kadar olağanı kaldıysa, yine de kalanı olağanüstü hale getirmenin peşinde.
OHAL'de tanık olduğumuz zikzaklar, aslında 19 yılın simgesi, Erdoğan iktidarının bir de bu açıdan özeti gibi:
"OHAL'den OHAL'e Erdoğan!.."