Fransa Kralı XVIII. Louis...

1814 - 1824 arasında hüküm sürüyor. Tarihe geçen sözü var:

"Kral olmasaydım, avukat olmak isterdim."

Krallık ve avukatlık!.. İki yüz yıl önce hukuka ve avukatlığa verilen değere bakın!..

Günümüz Türkiye’sinde:

"Bu avukatlar ve barolar kendi işlerine baksın, her şeye karışıp durmasın!.."

Tam otoriter yaklaşım. "Katılımı önleyen" her karar, her tutum, aslında demokrasinin önünü tıkayan, özgürlükleri askıya alan, sivil toplumu susturmaya dönük bir yönetim biçimi.

Oysa, herkes ne kadar çok karışırsa, toplum o kadar özgürleşiyor, demokrasi o kadar gelişiyor. Demokrasi herkesin, her sivil toplum kuruluşunun siyasal taleplerini öne sürmesiyle güçleniyor, aksi halde otoriter rejim kökleşiyor.

Günümüzde sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, baroların özellikle de, siyasal sistemle ve yönetimle ilgili herhangi bir kararına, açıklamasına tepki göstermesi istenmiyor.

Bu demokrasi değil.

Barolarla ilgili tartışma Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı'nın bir açıklamasına karşı, o sözleri kınayan tepkisiyle başlıyor. Ankara Barosu hakkında soruşturma açılıyor.

Ardından baroların seçimiyle ilgili yeni bir yasa düzenlemeye gidileceği duyuruluyor. Sadece barolar da değil, iktidara geldiğinden beri, bir türlü ele geçiremediği mimar ve mühendis odalarının seçimlerini de, altüst edecek düzenlemeler.

"Yeter ki, toplumda "sadece bizden olanların" sesi çıksın!.."

Güzel Türkçemiz

Barolarla ilgili düzenlemelerin önümüzdeki günlerde Meclis’e gelebileceği işaretini AKP grup başkan vekillerinden Cahit Özkan veriyor.

Özkan bir zamanlar TV’lerde FETÖ ile ilgili olarak:

"Cemaat terör örgütü değildir, siyasi çalışma içinde değildir. Cemaate terör örgütü anlayışıyla yaklaşılması hezeyandır."

AKP’yi yönetenler yıllardır "FETÖ terör örgütüdür" diye, her fırsatta bas bas bağırmıyor mu? Binlerce kişi FETÖ ile bağlantısı iddiasıyla hapse atılmıyor mu? İşlerinden atılmıyor mu? Kurumlarıyla ilişkileri kesilmiyor mu?

Cahit Özkan aynı zamanda hukukçu. Barolar yasasının değişeceğini söylerken:

"Avukatlar güçlü hukuk sistemimizin bir parçasıdır."

Devamında ne söylüyor bakın:

"Ancak, barolar kendilerini dış kapının mandalı olarak görüyor. Bunun arkasında baroların siyasi bağnazlığı var."

Ah güzel Türkçemiz!..

"Dış kapının mandalı" demek, Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne göre, "değersiz görülen, önem verilmeyen" demek.

Avukatlar kendilerini değersiz mi görüyor? Bu ne biçim Türkçe, ne biçim mantık? Söylediği cümleyi "tercüme" (!) edersek, "kendilerini değersiz gören barolar siyasi bağnazlık içinde!.."

Hukukçu Özkan üstelik avukat. Avukat Latince "advo catus" sözcüğünden türüyor, "üstün, ayrıcalıklı, güzel konuşan" anlamında.

Özkan ya bir de avukat olmasaydı!..

Türkçesi bir yana, asıl yapılmak istenen düzenleme ile toplumun nefes almasının biraz daha önüne geçilmek isteniyor.

Virüs artış hızı

Öte yandan...

11 Mayıs’ta AVM’ler açılıyor. O açılış Koronavirüs ile mücadelede nasıl bir etkiye yol açıyor?

Etki yaklaşık on gün sonra çıkıyor ya...

Vak’a sayısı oranı 24 Mayıs’tan itibaren artıyor, 24, 25, 26 Mayıs’ta yüzde 1.5 oranında artıyor. Büyük olasılıkla, AVM’lerin açılışının etkisi. Aynı günlerde günlük test sayısında da azalma var.

27 Mayıs’tan itibaren, günlük test sayısı içinde günlük vak’a sayısında küçük de olsa, azalma görülüyor, artış düşüşe geçiyor, son dört günde binde 4 gibi bir azalma var. Vefat sayısı da azalıyor.

1 Haziran itibariyle kısıtlamaların belli ölçüde kaldırılması bu verilerin sonucu. Etki geride kalırken, iyimser bir tablo.

Kimler içeride, kimler dışarıda

Bu tabloya bakarak, iki gün önce çeşitli kararların yanı sıra, 65 yaş üstü ile de bir karar alınıyor:

"65 yaş üstü kısıtlaması belli kişiler için kalkıyor. Kimler için?

65 yaş üstü olduğu halde, esnaf, tüccar, sanayici, işletme sahibi ve serbest meslek sahipleri için... Onlara sokağa çıkma yasağı kaldırılıyor.

Ayrıca, 20 yaş altı kısıtlaması da, 18 yaşa indiriliyor."

Bu net ayrımın anlamı şu:

"Ekonomik faaliyette bulunanlar serbest, diğerleri içerde!.."

65 yaş üstü madem "en riskli grup", o zaman neden sadece ekonomik faaliyette bulunan insanlara yasak kalkıyor?

Madem artık "risk yok", o zaman diğer 65 yaş üstü insanlar neden hâlâ içeride?..

Şunu vurgulamak gerek:

65 yaş üstü ve 20 yaş altına getirilmiş olan kısıtlama doğru, hafta sonlarındaki kısıtlamalar doğru. Virüse karşı mücadelenin çok önemli parçası.

Ama, şimdi bu ayrım...

"Ekonomi mi, sağlık mı" sorusunda, iktidar ekonomiyi tercih ediyor. Bu tercih ve bu ayrım onun sonucu.

"İnsan hakları" açısından dava edilse, yeridir. Zaten dün değerli hukukçu Prof. Dr. Nazan Moroğlu attığı tweet'te aynı konuyu vurguluyor, "dava açma hazırlığı içinde olduklarını" söylüyor.

"Advo catus’a" tam burada ihtiyaç var.