19 yaşında tahta geçiyor, 66 yıl “Mısır Firavunu” unvanıyla hüküm sürüyor. Milattan Önce 1302 ‘de doğuyor, Milattan Önce 1213 yılında ölüyor.
2.Ramses... En ünlü firavun...
Yetkin ve geniş dünya görüşüne sahip II. Ramses tam 3 bin 300 yıl önce Mısır’da pek çok ilke imza atıyor. Mimariden kentleşmeye, tıptan tarıma, sanattan eğitime...
Ama, asıl hukuka, adalete...
Yarattığı göz kamaştırıcı “Mısır Uygarlığı”, temelde hukukun üstünlüğüne ve adalete dayanıyor. Hukuka ve adalete en başta kendisi saygılı davranıyor.
3 bin 300 yıl önce...
Sadrazam hapiste
“Adalet”...
3 bin 300 yıl öncesinden alın size müthiş bir örnek...
2. Ramses’in çok sevdiği, kendisine çok yakın bir sadrazamı var. Ona güveniyor, ona danışıyor, devlet işlerinde verdiği kararların uygulanmasını ona bırakıyor.
Ve fakat günün birinde...
O çok sevdiği sadrazamla ilgili kendisine ciddi ihbarlar geliyor, “sadrazamın yolsuzluk yaptığına” ilişkin iddialar...
Çaresiz...
“O çok güvendiği sadrazamın yargılanmasına izin veriyor.”
Sadrazamı alıp götürüyorlar, hapse atıyorlar. Hakkındaki soruşturmayı etkilemesini önlemek adına.
Ziyaret yok
Sadrazam hapiste, II. Ramses çok üzgün ve aklı hep o çok sevdiği, güvendiği sadrazamında.
İçi gidiyor, onu görmek, hapiste ziyaret etmek için...
Ama, gitmiyor.
Gidip ziyaret ederse, “adaleti, yargılamayı etkilerim”, kaygısıyla.
Kendini tutuyor, adalet adına...
Ağzını açmıyor, hiç kimseye o konuyla ilgili tek söz söylemiyor, “adaleti etkilerim”, kaygısıyla.
Sadece adaletin gerçekleşmesini bekliyor... Adil ve tarafsız olarak...
Adalet... Ne ise, o..
Bu öykü Christian Jacq tarafından yazılan beş ciltlik ‘Ramses’ kitabında uzun uzun anlatılıyor, yani, kaynak o kitap.
Sadrazam yargılanıyor ve suçsuz bulunarak, serbest bırakılıyor.
Millete güzelleme
3 bin 300 yıl sonra Ankara...
İki gün önce AKP grup toplantısı...
Kürsüde her zamanki gibi, partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her zamanki gibi gündeminde çeşitli konular var.
İstanbul seçim yenilgisi nedeniyle, konuşmasının başında “millete güzelleme” çerçevesinde:
“17 yıldır girdiğimiz her mücadelede milletimizin desteğini yanımızda bulduk. Mücadeleye devam ederek, gücümüzü hep milletimizden aldık.
(...) 15 Temmuz’da tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla ülkemizi işgal etmeye kalktıklarında, darbeyi yine milletimizle birlikte önledik.
(...)Uluslararası alanda bizi tecrid etmek için üzerimize saldırdıklarında, milletimizle birlikte ‘one minute’ dedik”.
Millet güzellemesi böyle devam ederken, Erdoğan aniden sözü bakın nereye getiriyor:
“Gezi olaylarında sokakları karıştırarak, birliğimize ve beraberliğimize göz diktiklerinde, milletimizle beraber bu oyunu bozduk”.
İşte, bu olmuyor, hem de hiç olmuyor.
Hele de, 3 bin 300 yıl öncesine göre hiç olmuyor.
Neden olmuyor?..
Aynı gün Silivri
Önceki gün Tayyip Erdoğan bu nutku atarken ve araya “Gezi olaylarını” da sıkıştırırken...
Silivri’de Gezi davasına devam ediliyor.
607 gündür tutuklu bulunan ve 607 gün sonra ilk kez yargıç karşısına çıkan Osman Kavala ile birlikte aynı dava kapsamında on iki kişi ilk kez mahkemeye çıkıyor ve savunmalarını yapıyor.
1-607 gün tutuklu ve fakat ilk kez yargıç karşısında...
2-Gezi olayları 2013’te... Aradan beş yıla yakın zaman geçtikten sonra Gezi Dosyası açılıyor... Madem ortada bir suç var, beş yıldır aklınız nerede?..
3-Kaldı ki, iddianame o kadar başarısız ki, insanlar suçlanıyor, ama iddianamede o suçlamalara dönük tek bir kanıt yok. Bir takım genellemelerden ibaret.
4-Ve elbette asıl 607 gün tutukluluk halinden sonra ilk kez mahkemeye çıkmak hangi hukukta, hangi ülkede, hangi yüzyılda var?..
Şimdi geliyoruz yine bir can alıcı noktaya...
Devam eden bir dava
Gezi Davasında Silivri’de insanlar savunmalarını yaparken, aynı saatlerde Erdoğan grup toplantısında, “Gezi olaylarında sokakları karıştırarak, birliğimize göz diktiklerinde, milletle beraber o oyunu bozduk” diyor!..
Hangi oyun ise?..
Dava fiilen devam ederken, bir Cumhurbaşkanı nasıl oluyor da, tam da aynı saatlerde o davaya ilişkin olumsuz görüş açıklıyor?..
Baştan sona hukuksuzluk sürerken, bu açıklama yeni bir hukuksuzluk örneği olarak kayıtlara geçiyor.
Daha sonra bazı CHP milletvekilleri “Erdoğan bu sözlerle mahkemeyi baskı aldı” yorumlarını getiriyor.
Davada iki tutuklu var.
Duruşmanın sonunda Yiğit Aksakoğlu tahliye edilirken, Osman Kavala’nın tahliye talebi geri çevriliyor.
“Hukuk reformu mu?”
3 bin 300 yıl önce Ramses “yargıyı etkilerim” kaygısıyla, en yakınındaki insanı hapiste ziyaret bile etmiyor, o tutukluluğa ilişkin, dava sonuçlandıktan sonra bile, ağzından tek söz çıkmıyor.
3 bin 300 yıl sonra Erdoğan devam eden bir dava hakkında, tam da o sırada, olumsuz görüş bildiriyor.
3 bin 300 yıllık fark!..
Bir de diyorlar ki, “hukuk reformu yapıyoruz”.
Evrensel hukuka baştan sonra aykırı bu durum karşısında, hayatınız reform olsa, ne yazar?..