“86 yılda 21 Başkan... Son dört yılda dört Başkan”.
Toplamda, 90 yılda 25 Başkan, ama dördü son dört yılda.
3 Ekim 1931... Merkez Bankası ya da resmi söylemle “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” faaliyete geçiyor. Üç gün önce Merkez Bankası 90 yılını geride bırakıyor.
Merkez Bankası 86 yıl boyunca bir istikrar kurumu olarak göze çarpıyor, bağımsızlığı ile ön plana çıkıyor, ta ki... 2016 yılına kadar...
‘Şahsım’ tek adam rejimine geçince, en başka ekonomi çuvallıyor, derhal bir “sorumlu” aranıyor, Merkez Bankası ve onun Başkanı “sorumlu” ilan edilerek, son dört yılda dört Başkan atanıyor. İstikrar çöküyor, bağımsızlık tarihe karışıyor.
Ekonomide aylardır yaşanan krizin nedenlerinden biri de, ‘Şahsımın’ Merkez Bankası’na her türlü ölçüyü geride bırakan müdahaleleri. Her müdahale, yeni bir krize yol açıyor.
11, 7 ve 6 yıl
1931 yılında kurulduğunda, Merkez Bankası’nın ilk Başkanı Selahattin Çam o görevde yedi yıl kalıyor.
Çam’dan görevi devralan Kemal Zaim Sunel Başkanlıkta rekor kırıyor, tam on bir yıl, 1938’den 1949’a kadar koltuğunu koruyor.
Mustafa Nail Gidel 1953 ile 60 arasında yedi yıl o görevde kalırken, Rüşdü Saraçoğlu 1987 ile 1993 arasında altı yıl Başkanlık yapıyor.
86 yıl, evet 86 yıl boyunca Merkez Bankası’nı tartışmak kimsenin aklına gelmezken, son dört yıl “Şahsımla Merkez Bankası arasındaki cenkleşme” ekonomik krizin tam ortasında yer alıyor, krizin ana nedenlerinden biri olarak.
Bağımsızlık simgesi
86 yıl boyunca, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar Merkez Bankası’nın bağımsızlığına öylesine uygun davranıyorlar ki, hatta AKP’nin parlamenter rejim sırasındaki döneminde bile...
“Tek adam rejimiyle” o bağımsızlık suya düşüyor.
1931 yılında kurulurken ve de şimdi de, resmi adı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası”.
Çok önemli ve ciddi bir ayrıntı var:
“Türkiye Cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası”.
Neden?..
1931 yılında, Atatürk yönetiminde “Cumhuriyeti” ibaresine özellikle yer verilmiyor.
“Bankanın devlete ait bir kuruluş olduğu izlenimi vereceği kaygısıyla yer verilmiyor. Özünde, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ilan etmek amacıyla yer verilmiyor”.
1931 yılında... 90 yıl önce...
Ya 2021 yılında?..
Her şey ortada!..
Patates, soğan, market
Ekonomi son dört yıldır ve asıl daha da derin olmak üzere, son iki yıldır krizde. Ne demek bu?..
“Belli bir azınlık hariç, milyonlarca insan krizde”.
Geçen yıl krizin suçlusunu AKP - MHP ortaklığı çabuk buluyor:
“Patates ve soğan depoları, o depoları basıyorlar!..”
Bu yıl Merkez Bankası ile “zincir marketler”. Bu yıl da, o marketlere müfettiş gönderiyorlar.
Yetmiyor, yerinde görmek üzere Tayyip Erdoğan bir marketten alış veriş yapıyor ve “fiyatlar uygun” diyor.
Şimdi biraz karşılaştırmalı ekonomi dersi...
Satın alma gücü
CHP sözcüsü Faik Öztrak ki, bir ara Hazine Müsteşarlığı yapan bir siyasetçi, o dün çarpıcı karşılaştırmalar ve tespitler yapıyor.
“Fiyatlar uygun” mu?..
Nereden nereye geliyoruz?..
“1 Ocak 2009’da 100 lira ile:
-75 dolar alırken, bugün ancak 11 dolar alabiliyoruz.
-440 tane yumurta alırken, bugün ancak 97 tane ,
-114 kilo domates alırken, bugün ancak 21 kilo,
-101 kilo patates alırken, bugün ancak 33 kilo,
-103 kilo kuru soğan alırken, bugün ancak 43 kilo,
-52 paket makarna alırken, bugün ancak 15 paket,
-21 kilo ayçiçeği yağı alırken, bugün ancak 5 litre alabiliyoruz”.
Satın alma gücünde, dolayısıyla refahta büyük kayıp.
Son bir yılda doğalgaz yüzde 20, elektrik yüzde 29, benzin yüzde 16, mazot yüzde 23 zam görüyor. Bunlar fiyatları zincirleme etkileyen temel faktörler.
Atsa da, atmasa da
Tarımsal üretimi olağanüstü etkileyen zamlardan biri de, gübre. Yüzde 142 zamlanıyor.
Benzin, mazot, gübre aşarı zamlanırken...
“2002 yılında bir ton buğday satan çiftçi 923 kilo gübre satın alırken, bugün ancak 438 kilo gübre alabiliyor”.
Çiftçinin de satın alma gücü düşüyor.
Ayrıca...
Gübre atsa, maliyeti artıyor, fiyatlar yukarı gidiyor, atmasa, verim düşüyor, fiyatlar yine yukarı çıkıyor.
Gıda ürünlerinde fiyatları yukarı çeken tam bir kısır döngü.
Rayından çıkmış
Depolara baskınlar...
Marketlere müfettişler...
Telefonlarla iş yerlerine “fiyatları indirin” tehditleri...
Merkez Bankası’na emirler...
Hiç biri kar etmiyor.
Fiyatlar, hele de gıda ürünlerinde, ücret artışlarını çok geride bırakıyor.
Çünkü...
Rayından çıkmış bir ekonomi yönetimi...
Sonra da, “fiyatlar uygun” diyor!..
Şaka gibi!..