“Şerefsiz...”
“Namussuz...”
“Terbiyesiz herif sus...”
“Sensin terbiyesiz, ahlaksız...”
“Alçaksın, şerefsizsin...”
“Yalancısın, sensin şerefsiz...”
İstanbul’daki saldırının ertesi günü Yüce Meclis’te iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasındaki tartışmadan (!) örnekler bunlar, hepsi Meclis tutanaklarında yer alıyor, aynıyla vaki.
İstanbul’da yeni bir terör saldırısı, ölenlerin sayısı her gün artıyor, şu anda kırk dört, Meclis “IŞİD’le ilgili verilen araştırma önergesini” ele alacak, ama görüşmeler, çok farklı bir konu ile açılıyor.
Bir AKP milletvekili kürsüde:
“Uydurma Türkçe ezan on sekiz yıl okunmuş, Haziran 1950’de rahmetli Adnan Menderes yaşanan zulmü, milletin hissiyatını anlamış, onun yoğun çabasıyla , ‘Tanrı uludur’ diye başlayan ezan, ‘Allahüekber’ sedalarıyla gönüllerde tekrar yankılanmaya başlamıştır”.
Ne alaka, anlamak güç. Ezan 1950 Haziran ayında yeniden Arapça okunmaya başlıyor. Bu konuşma, diyelim ki, Haziran’ın ilk günlerinde yapılsa, belki, ama Haziran bitmiş, son gün böyle bir konuşma.
Üstelik, İstanbul saldırısının daha dumanı tütüyor, aradan daha on altı, on yedi saat geçmiş.
Bizans kuşatıldığında, rivayete göre, Bizans din adamları “meleklerin cinsiyetini” tartışıyor, bu da, ona benziyor.
Terör en büyük saldırılarından birini gerçekleştiriyor, altmış altı yıl sonra “ezanın yeniden Arapça okunmuş olması” üzerine nutuk atılıyor. Kim bilir, bir bildiği var herhalde.
Kesinlikle IŞİD
Ancak, asıl olay Meclis’te daha sonra patlıyor.
İstanbul saldırısı üzerine, terör eyleminden bir kaç saat sonra Binali Yıldırım açıklamasında, “terör eylemi DAEŞ’i işaret ediyor” diyor.
Daha sonra İçişleri Bakanı Efkan Ala kendinden çok emin bir dille, net olarak:
“Şu ana kadar eldeki bulgular bu saldırıyı DAEŞ’ terör örgütünün yaptığına işaret etmektedir. Kesin olarak da, bu söylenecektir”.
AKP IŞİD’e, adında İslam geçmesinden rahatsız olduğu için, DAEŞ diyor. Yani, IŞİD’in yaptığı kesinleşiyor.
IŞİD yapılanmasına araştırma
Her şey bu kadar kesin. Meclis’in bu yönde görev üstlenmesi amacıyla önce HDP, sonra CHP Meclis Araştırma önergeleri veriyor.
“IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerinin ve yapılanmasının araştırılması” amacıyla.
Hele de, “milli yas” ilan edildiği, terör örgütünün adı konulduğu bir günde, yapılması gereken en doğru işi HDP ve CHP yapıyor.
Önergelerin lehinde ve aleyhindeki konuşmalar, kısa sürede rayından çıkıyor.
“Şerefsiz, namussuz” v.s., örnekleri yukarıda aktardığım gibi.
Gerek HDP, gerekse CHP milletvekilleri önergenin kabul edilmesi için yaptıkları konuşmalarda, inanılmaz iddialar ortaya atıyorlar.
-“IŞİD’le 2014-2015 yıllarında yapılan on milyon doları aşan ithalat ve ihracat ...
-Teknik takipteki bir IŞİD militanının Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra takipten vazgeçilmesi...
-Türkiye’nin çeşitli yerlerinde IŞİD hücreleri...
-IŞİD’e giden silahlar...
-Tedavi edilen IŞİD’ militanları...”
Yer ve zaman göstererek, isim vererek ortaya atılan iddialar Meclis tutanaklarına geçmiş bulunuyor. (29 Haziran 2016, Meclis Tutanakları, 16 ile 50. sayfalar arasında).
Bu iddialara AKP’den verilen yanıtlar daha çok muhalefeti suçlayıcı nitelikte. AKP muhalefetin eleştirilerini, suçlamalarını, iddialarını elbette kabul etmiyor. Ve tartışma kısa sürede, ne yazık ki, yukarıda aktardığım örnekteki gibi, karşılıklı hakaretlere dönüşüyor.
"Neden çekiniyorsunuz?"
Bütün bu kavga gürültü içinde muhalefetin AKP’ye temel sorusu şu:
“IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerinin ve yapılanmasının araştırılmasından neden çekiniyorsunuz?”
Haklı bir soru. Neden? Çekinecek ne var?
Madem Başbakanın ve İçişileri Bakanının ağzından, İstanbul’daki son saldırı “IŞİD eylemi”, AKP o zaman neden çekiniyor, araştırılmasını neden istemiyor.
Çünkü, her iki önerge de, AKP oylarıyla reddediliyor.
Günümüzün asıl sorusu bu. AKP IŞİD’in Türkiye’deki yapılanmasının araştırılmasını neden istemiyor?
Pembe haberlerin iflası
Meclis’te IŞİD önergelerini AKP oylarıyla reddedilirken, yandaş basın, İsrail ile anlaşma, Putin’e telefon üzerinden acele “pembe haberler inşasına” başlıyor. Yeniden nurlu ufuklar.
Türkiye bir anda İsrail ve Rus turistlerle dolacak, turizm canlanacak, turizm canlanınca, ekonomik sıkıntılar geriye itilecek, palavraları.
Batı basınına bakıyorum, doğru Türkiye’ye turizm haberleri ile dolu. Bir farkla. Şu yönlendirmelerle:
-Türkiye’ye rezervasyonunuz varsa, şu tarihe kadar iptal ederseniz, paranızı nasıl geri alabilirsiniz?
-Türkiye’de büyük kentlere, oralardaki turistik alanlara, kalabalık meydanlara sakın gitmeyin.
-Ülkenizin Dışişleri Bakanlığının uyarılarına dikkat edin.
Bunun gibi nasihatlar.
Ayrıca, büyük turizm firmalarının yaz boyunca Türkiye’deki limanlara seferlerinin iptal edildiği haberleri. Doğrudan o firmaların yetkililerinin ağzından.
Buna karşılık, Putin’in Türkiye’ye turist ambargosunu kaldırdığına ilişkin bizim basında çıkan haberler. “Bizim basındaki haberler” deyince, yandaşı, merkezi, bir kaç istisna dışında, artık hiç fark etmiyor, bir dakika duracaksın.
Çok ağır bir terör saldırısı yaşanıyor, kırk dört masum insan hayatını kaybediyor, bu olayda bile, toplum ikiye ayrılıyor, bölünüyor. Suçlamalar, hakaretler havada uçuşuyor. Hınç alırcasına, kinle, nefretle.
TV’lerde, sosyal medyada, yandaş basında büyük yalanlar ve aldatmacalar eşliğinde.
Türkiye kan gölüne dönmüş, bunlar “meleklerin cinsiyetinin” peşinde. Sözüm ona gündemi saptıracak, farklı bir algı yaratacak.
Bu ülkenin DNA’sı bozuluyor, DNA’sı; yanarım yanarım, ona yanarım.