Tek başına bir adam. Kürsüde. Koca salon bomboş. 59 kişinin oturduğu sıralar boş olduğu gibi, koca salon da boş. Sadece kürsüde tek bir kişi.
Siyasal açıdan müthiş dramatik bir görüntü.
Burası önceki gün HDP Grup Salonu.
Salondaki, dolayısıyla kürsüdeki tek kişi HDP Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen.
1920’den bu yana, hayır onu bir kenara bırakıyorum, 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920’den vazgeçiyorum.
Birinci Osmanlı Meclis’i Mebusan’ın kurulduğu 31 Mart 1877 gününe gidiyorum.
O tarihten bu yana, 1877 - 2016, 139 yıldır böyle bir manzara yok.
Bir siyasal partinin Meclis grup toplantısı tek kişi ile yapılıyor.
Osmanlı’dan bu yana, bu topraklarda “Meclis’e”, Meşrutiyete ya da Cumhuriyet’e, ama mutlaka parlamentoya adım atıldığından bu yana, 139 yıldır tarih böyle bir görüntüye tanık değil.
Dinleyiciye yasak
Öyle ki, HDP grup salonunda 59 milletvekilinden sadece biri var, ayrıca tek bir dinleyici yok.
HDP milletvekillerinin bir bölümü tutuklu, HDP o nedenle, Meclis’te ne yapacağına henüz karar vermiş değil. Meclis çalışmalarına katılsın mı, katılmasın mı, kararını yakında açıklayacak.
Ya dinleyiciler?
Meclis Başkanlığı HDP Grubu'nu izlemek isteyen dinleyicilere yasak getiriyor, HDP salonuna önceki gün hiçbir dinleyicinin girmesine izin vermiyor.
139 yıldır böyle bir yasak yok.
Gerekçesi ne ise, artık “güvenlik mi, kamu düzeni mi,” son yılların her kalıba sığdırılmak istenen klasik gerekçelerinden biri daha.
İçtüzükte yeri yok
Meclis Başkanlığı Meclis’i neye göre yönetiyor? İçtüzüğe göre. Öyle keyfi davranamaz.
İçtüzükte dinleyicilerin Meclis’e gidip, gelmesini düzenleyen bir madde var. 169. madde. O madde şöyle:
“Dinleyiciler birleşimin devamı süresince kendilerine ayrılan yerlerde sükunet içinde oturmak zorundadırlar.
"Dinleyiciler görüşmelerde kabul ya da red yönünde söz, alkış yahut herhangi bir hareketle düşüncelerini ortaya koyamazlar.
"Bu yasağa uymayanlar, görevliler tarafından hemen dışarıya çıkartılırlar.”
Meclis İçtüzüğü'nde dinleyicilerle ilgili tek madde bu. Bu madde de, içeriğinden anlaşılacağı gibi, daha çok Meclis genel kurulundaki dinleyicilerin tavırlarını düzenliyor.
Parti gruplarını izlemeye gelen dinleyicilerle ilgili şu ya da bu biçimde bir düzenleme yok.
Bunun dışında, İçtüzük'te dinileyicilerle ilgili başka hiç bir yaptırım yok.
Parti grup toplantılarına şu hallerde gelemezler, bu hallerde giderler, şöyle yaparlar, böyle yapamazlar gibi bir düzenleme yok.
Yasama faaliyeti
Hiçbir düzenleme olmadığı halde, Meclis Başkanlığı HDP Grup Salonu'na hiç bir dinleyicinin alınmasına izin vermiyor.
Neye dayanarak?
Hiçbir şeye dayanmadan, hiç bir yasal düzenlemeye dayanmadan, keyfi, kendine göre.
Dinleyicilerin girmesine izin vermeyerek, aslında çok vahim bir siyasal ve yasal hataya imza atıyor. Nedeni çok açık:
Meclis’te herhangi bir partinin grup toplantısı, Meclis çatısı altında gerçekleştiği için aynı zamanda bir yasama faaliyetidir.
HDP Grup Toplantısı'na hiçbir dinleyicinin katılmasına izin vermeyerek, Meclis Başkanlığı:
Bir partinin yasama faaliyetine idari tedbir koymuş oluyor.
Hiç bir dayanağı olmadan.
Buna hiç bir biçimde hakkı yok, hiç kimsenin hakkı yok.
Kimsenin sesi çıkmadı
İki gün önceki salı günü HDP Grubu'nda yaşanan bu siyasal dram karşısında, çok çarpıcı ve dikkat çekici, muhalefetten ses çıkmıyor.
Salı günkü, yani hemen o günkü Meclis Genel Kurul tutanaklarına bakıyorum, ne CHP, ne MHP’den bu olaya itiraz yok, bu olayı Meclis kürsüsüne getiren yok.
MHP’yi bir kenara koyalım, MHP artık çoktan beri AKP’nin arka bahçesi, artık MHP’den herhangi bir muhalefet beklemek hayal ötesi. Devlet Bahçeli partinin anahtarını çoktan AKP’ye teslim etmiş durumda. Hayret ki, ne hayret, bu gidiş MHP’de kimseyi rahatsız etmiyor. Nasıl etmiyor, anlamak mümkün değil.
Ya CHP? CHP de, HDP’ye getirilen dinleyici yasağına sırtını dönüyor. Ya kardeşim, ortada Meclis İçtüzüğünde yer olmayan bir uygulama var, “yasama faaliyetine müdahale” var.
CHP, sen bunu görmüyor musun? Bu vahim müdahaleyi neden dile getirmiyorsun?
AKP de meydanı boş buluyor, istediği gibi at koşturuyor.
Rejimin simgesi
Her alanda işler artık o kadar keyfi hale gelmiş bulunuyor ki, ne yasa tanıyan var, ne Anayasa, ne tüzük, ne kural.
“Ben yaptım oldu” mantığı sonunda Meclis faaliyetlerine de yansımış durumda.
“Yargı bağımsız değil” diye, insanlar sabahtan akşama kadar bağırıyor. Ve doğru bağırıyor. Ama, AKP’nin umurunda bile değil, yargıda “ben yaptım oldu” dizisi devam ediyor.
Şimdi “yasama da tedbirli” vaziyette. Henüz ona itiraz yok.
Hayret etmemek mümkün değil.
Tam 139 yıllık hayret.
Koca parti grup salonunda tek bir kişi.
Tarih bu dönemi aynı zamanda boş salonda tek kişilik fotoğrafla anacak.
AKP otoriter rejiminin simgesi olarak.