19. Yüzyıl İngiltere’nindi. Birleşik Krallık diyelim isterseniz. 20 Yüzyıl ABD’nin, 21 Yüzyıl ise Çin’in olacak. Buna da güçlü tahmin diyelim.
Soğuk Savaş sonrası dengeler değişiyor.
Clinton sonrası kurulan “Yeni Dünya Düzeni” uzun ömürlü olmadı
Sovyetler'in yıkılmasından sonraki tek kutuplu “Yeni Dünya Düzeni", iki büyük halef-selef emperyal gücün para basarak ve tüketerek büyümesine daha fazla dayanamadı.
ABD ve İngiltere para basan ve daha çok başkalarının ürettiğini tüketen ekonomiler. Almanya, Japonya ve Çin ise üreten ve tükettiğinden fazlasını satan ülkeler.
Kriz sonrasında dünyaya dört koldan para enjekte ediliyor. Fed, Avrupa Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası durmadan para basıyor.
Japonya ihracata dayalı büyümenin en güzide örneğiydi, ama onlarca yıl resesyon yaşadı. Japon ekonomisinin büyümesi için ihracat yapması lazım. Yani ABD’li tüketicinin Japon malı satın alması lazım. Aynı şey Almanya ve Çin için de geçerli. ABD’li tasarruf yapmak zorunda.
Bizdekine göre farklılığa bakın: ABD’li tasarruf yapmayınca, yani para harcayınca ABD ekonomisi büyümeye başlıyor. Ama ilginçtir, cari açığı da büyüyor! Çünkü para Çin malına harcanıyor. O nedenle çok büyük yapısal bir problem var ortada.
ABD de ihracata dayalı büyümek istiyor!
Şurası bir gerçek: Dünya ekonomisine soğuk savaş sonrasında donorlük yapmış bir ekonomi, şimdi büyümek için ihracat yapmak zorunda.
92 ülkeyle olan ticaretinde açık veren ve 14 trilyon dolar borcu olan dev bir ekonomiden söz ediyoruz.
1.3 trilyon dolarlık bütçe açığına sahip.
Aktif nüfusunun yüzde 9.4’ü işsiz!
Dahası, 2012 yılında başkanlık seçimlerne doğru giden bir ekonomi...
O nedenle Çin’e “baskı” yapmaya çalışıyor. Ama nafile!..
Diplomatik lisanla konuşalım: Çin’le daha dengeli bir ticaret konusunda ABD ciddi bir beklenti içerisinde.
Çin’le yapılan ticarette halen 181 milyar dolarlık bir açık var. Ancak Goldman Sachs raporuna göre ticaret fazlası 2011 yılında tekrar artacak ve rakam 270 milyara dolara çıkacak. Çünkü Çin’de ihracat siparişleri çok yüksek. Obama Çin Devlet Başkanı Hu’dan 45 milyar dolarını bu ziyarette koparmayı başardı.
ABD’de işsizlik azaldıkça Çin mallarına olan talep artıyor!
Tam iki ucu çikolata renkli sanatçımız olayı yani!
Malum, 2008 yılından 2010 yılının Haziran ayına kadar Yuan dolara bağlıydı ve USD/Yuan kuru 6.83’tü. Bu tarihten sonra Yuan tedricen değer kazanmaya başladı. Halen kur 6.58. Yüzde 3.5’lik bir düşüş var.
Geithner akıl veriyor!
ABD Hazine Bakanı Geithner "Ticaret fazlasının azalması Çin’in de işine gelir" diyor!
Akıl vererek: “Çünkü fazla verince ülkeye dolar akıyor. Bunu 'sterile' edebilmek için Yuan satıyorsunuz ve bu da enflasyon riskinizi artırıyor.”
Malum, 2010 yılında Çin’de faiz oranları 2 kez arttı. Munzam karşılık oranları ise yanlış bilmiyorsam 7 kez artırıldı.
Çin’in en büyük korkusu büyürken enflasyonun yükselmesi. Ancak Çin’de şu anda enflasyon kontrol altında. Gıda, enerji ve metal fiyatlarındaki artış Çin’i çok rahatsız ediyor. Gıda fiyatlarındaki artış ABD’de enflasyona çok etki etmiyor, ancak Çin’de çok büyük bir etkiye sahip. Emtia fiyatlarının dolar cinsinden fiyatlanması bu nedenle sorunlu. Çin enflasyon kokrusuyla frene basınca borsalar tepe taklak oluyor. İki gündür olan da bundan başka birşey değil. Dünkü yazı dizimize işte tam da bu nedenle “ÇİN, ABD DOLARI'NA DAYALI DÜZENE MEYDAN OKUYOR!” başlığını koymuştuk.
Çin'in enerji talebinin çok büyük bir kısmı kömür. Hatta rakam için yüzde 70 deniyor. Fosil yakıta bağımlılık nedeniyle sera gazları meselesinde Çin’in sorunlu olduğunu biliyoruz. Ama bir Dünya Bankası raporuna göre Almanya’dan son en fazla ormanlaşan ülke Çin. Hu, ABD ile o nedenle temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili işbirliği arayışı içinde.
Şunun da altını çizmemiz lazım: Kömür üretiminde ve ihracatında dünya liderleri arasında olan Avustralya’daki sel felaketi bu nedenle Çin’i olumsuz etkiliyor. Çünkü hem kömür, hem de çelik fiyatları bu nedenle artıyor.
İki ülke bilgisayar ve elektronik ürünlerde birbirinin rakibi
ABD Çin’e en çok bilgisayar ve elektronik ürün satıyor. İthalatında da aynı şekilde ilk sırada bilgisayar ve elektronik ürün geliyor. Yani iki ülke de, ilginçtir, birbirine aynı malları satıyor. Dolayısıyla diğer piyasalarda da birbirlerine rakipler.
İkinci olarak ABD Çin’e tarımsal ürün satıyor. Soya, mısır ve sığır vs.
Çin ABD’ye ikinci en büyük kalem olarak değişik sanayi malları satıyor.
Ticaret fazlasını ABD yanlış hesaplıyor!
Çin diyor ki, sen benim sana olan ihracatımı yanlış hesaplıyorsun. Ben sana nihai ürün ihraç ediyorum. Örneğin TV.
Ben o TV’yi burada yapabilmek için Japonya’dan, Kore’den vs. bir sürü ara malı ithal ediyorum. Örneğin TV’nin tüpü Japonya’dan geliyor. Ama benim sana sattığım TV’nin tüm bedeli benim ihracatım olarak görünüyor. Oysa o ürün için ben de bir sürü ithalat yapıyorum. Benim yaptığım bu ithalat esasen başka ülkelerin sana yaptığı dolaylı ihracat. Bunu mahsup edersen ticaret fazlası rakamını abartığını görürsün.
Çin’in 2009 ve 2010 yıllarında toplam ticaret fazlası bir azalma eğiliminde. 2008 yılına göre yüzde 38 azalma var deniyor. Geçen yıl ticaret fazlasında 2009 yılına göre yüzde 6’lık bir düşüş oldu. Tutar, 2010 yılı itibariyle 181 milyar dolar.
Çin tarafının iddiasına göre ABD’nin Çin’le ticaret fazlasının yüzde 80’i Çin’de kurulu ABD şirketlerinden kaynaklanıyor.
İşte size bir Asya Kalkınma Bankası verisi: Çin’de kurulu ABD sermayeli şirketler ABD’ye Iphone, laptop ve mobil telefon ihraç ediyorlar. Bu tür ticaret de önemli ölçüde fazlaya neden oluyor.
T24 okuyun bilgi sahibi olun.
PAZARTESİ: ABD’ de default risk primi ödemek zorunda kalabilir