Japonya’daki deprem ve peşi sıra gelen tsunami sonrasında bir dizi dikkat çekici gelişme oldu.
Japonya tekrar resesyona girebilir endişlesiyle küresel toparlanmanın gecikeceği ve böylece faiz artırım sürecinin erteleneceği beklentisi bunların ilki.
Mart ayı Yunanistan, Portekiz ve İspanya için çok zor bir ay olmasına rağmen EUR/USD paritesi aşağıya inmedi. Bunun üç nedeni var. İlki, yaklaşık bir aydır Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırmaya başlayacağı sinyalleri vermesi. İkincisi, sorunlu bu ülkelere yardım edileceğine dair yapılan açıklamalar. Son neden ise ABD bütçe açığının rekor düzeylere çıkması.
Tsunami, ilk beklentiyi boşa çıkarabilir. Nitekim bugün bu yönde sinyaller gelmeye başladı. Tsunami ikinci beklentiyiyse güçlendirebilir. Öyle ya faizler bir süre daha artırılamayacaksa bu ülkelere yardım etmekte sakınca yok. (Bu beklentinin pariteyi aşağıya çekmesi beklenir.) Son hafta içinde tahvil piyasasındaki canlanmanın bir nedeni esasen bu. Dilerseniz bu gelişmeye ulusal paralarda değerlenme trendinin satınalınması diyelim. Ancak bu durum henüz kesin değil. Zira paritenin aşağıya inmesini ABD bütçe açıkları engelliyor.
Bir diğer dikkat çekici gelişme ise temel metallere olan talebin kısa dönemde düşeceği beklentisi. Bunun da birkaç nedeni var: İlki otomotiv endüstrisi ve endüstriyel metal kullanıcılarının yaşamakta olduğu tedarik sorunu. Malum, Japon otomotiv endistrisi dünyanın birçok ülkesinde kurulu Japon otomobil fabrikalarına motor ve parça temin ediyor. Buralardaki aksaklık, üretimde yavaşlamaya neden oluyor. Bu sorunun en önemli nedeni tsunami sonrası yaşanan yıkım ve nükleer sızıntı nedeniyle yaşanan elektrik kesintisi. Son haftada borsalarda, özellikle de otomotiv sektörünün kalbi olan Almanya’da yaşanan büyük düşüşlerin en önemli nedeni bu. Öte yandan yıkılan yapılmak zorunda; o nedenle uzun vadede talep artışı beklentisi var.
Birbaşka dikkat çekici gelişme ise tüm bu olup bitene rağmen Yen’in Dolar’a karşı değer kazanmaya devam etmesi. Oysa biliyoruz ki, Japonya, kamu borcunun GSYİH’ya oranı bakımından dünya ikincisi. Oran %200’e yakın. Bizde olsa TL uçardı! Peki neden Yen değer kazanıyor?
İki nedeni var: Japonya bizim gibi cari açık vermiyor, tersine çok büyük fazla veriyor. O nedenle kamu borcundan ihracat alacaklarını düşünce oran aşağıya iniyor. Bizdeyse borcu istediğiniz kadar azaltın ithalat borcunuzu ekleyince oran kendiliğinden artıyor. Esasen notumuz da bu nedenle yükselmiyor.
İkinci neden ise Japon deprem sigorta sistemi. Japonya’da konut sektörünü bir kamu kuruluşu sigortalıyor. Konut sektöründe sigorta üç riski kapsıyor: Deprem, volkanik patlama ve tsunami.
Malum, Japonya tasarruf fazlası olan bir ülke. Bu tasarrufun büyük bir kısmı yurtdışında. ABD Hazine’sinin ikinci en büyük yabancı müşterisi Japonya. Yaklaşık 800 milyar Dolar’lık ABD tahvil stokları var. Deprem ve tsunami sonrasında oluşan zararları telafi etmek için şimdi bu tasarruflar ihtiyaç sahiplerine geri dönüyor. Yani Japon Ayşe teyze elindeki yabancı para cinsinden tahvili, hisse senedini satıyor ve evini, tsunamide zarar gören eşyasını yenilemek için elindeki parayla Yen satın alıyor. Kurumsal tasarruf sahipleri de sigorta vs. zararlarını telafi etmek için Yen alıyor. Japon tasarruflarındaki bu yuvaya dönüş, rekor ABD bütçe açığıyla birleşerek Yen’ın değer kazanmasına yol açıyor.
Son bir soruyla bitirelim: Peki bu gelişmeler TL’yi nasıl etkiler ? TL, EUR/USD paritesinden de etkileniyor. Pariteyi faiz artırımlarının erteleneceği beklentisi ve sorunlu ülkelere yardım açıklamaları düşürücü etkide bulunur. ABD bütçe açığı üse artırıcı yönde. TL’nin kaderi esasen cari açık ve Fed’in elinde. Faiz artırımlarının ertelenmesi tahvil ve hisse senedi piyasasına olan yabancı ilgisini artırır ve TL’nin değer kaybını azaltır. Öte yandan Japonya’daki Ayşe teyzenin TL satması değer kaybını hızlandırır. Kümülatifte şunu öngörmek mümkün: Merkez Bankası cari açığı sorun olarak görüp yine beklenti dışı birşey yapmazsa, TL’nin kısa dönemde değer kaybetmesi için bir neden yok.