“Kriz kâhini Roubini'den korkutan açıklama” başlıklı haberi T24 okurları için yorumlamamız rica edildi. O nedenle Tiflis izlenimleri haftaya.
Trichet neden ağlıyor?
İzninizle AB Merkez Bankası Başkanı Trichet’nin Frankfurt’ta verdiği bir demeçle başlamak istiyorum. Bu demeç 15 Ekim 2009 günü Blomberg’de yayımlandı. Haberin başlığı şöyleydi:
Trichet diyor ki: “ABD’nin güçlü dolara ihtiyacı var, oynaklık düşmandır.”
Haber; Tirchet’den alıntılarla şöyle devam ediyordu:
“Hazine, Hazine Bakanı ve FED Başkanı dahil olmak üzere ABD’li yetkililerin, güçlü doların ABD’nin yararına olduğu gerçeğini hesaba katan politikalar izlemeleri gerekiyor.
Aşırı oynaklık küresel ekonominin istikrarı ve refahı için düşmandır.
Euro, dünyanın temel para birimi olmak için yaratılmadı.
Biz hiçbir zaman Euro’nun uluslararası rolünü artırmak için büyük bir plan yapmadık.
Tersine; her zaman şunu söyledik: Euro’nun uluslararası kullanımı için kampanya yapmıyoruz.”
Evet okuduklarınız doğru, bunları Trichet diyor!
Ben de gözlerime inanamamıştım ilk okuduğumda.
Roubini ne diyor?
"Riskli varlık fiyatları, makroekonomik temellere kıyasla gerektiğinden çok fazla, çok erken ve çok hızlı yükseldi.
Varlık fiyatlarının fırlamasının arkasındaki önemli bir faktör doların güçsüzlüğüdür.
Yatırımcılar sadece dolar bazında 'sıfır' faizle değil, aynı zamanda yıllık yüzde 10 veya 20 gibi çok negatif faizlerle borçlanarak riskli küresel varlıklara yatırım yapıyorlar.
Bu tür işlemlerden sağlanan toplam kazançlar Mart’tan bu yana yüzde 50–70 düzeyinde seyrediyor.
Dolarlın düşüşünden kaygı duyan Asya ve Latin Amerika’daki bazı ülkelerin merkez bankaları 'agresif' bir müdahaleyle ulusal para birimlerinin yükselişini durdurmaya çalışıyorlar.
‘Carry trade’ köpüğü kötüleşecek.
Bir gün bu köpük patlayacak ve şimdiye kadar en büyük koordine varlık krizine neden olunacak.”
Peki Robini bunu ne zaman söyledi? Kasım ayının 2’sinde.
Bader Arslan 1,5 ay önce T24'te ne yazmıştı?
Peki 15 Eylül 2009 tarihli “Dolardan şikâyet edenler nerede?” başlıklı yazısında H. Bader Arslan ne dedi?
“Krizin hemen öncesinde ve kriz döneminde doların değerinde büyük dalgalanmalar oldu. Dolar cinsinden fiyatlanan emtianın fiyatları da aynı şekilde değişiklikler gösterdi. İşte bu oynaklıklar, dolar cinsinden ticaret yapan ülkelerdeki şirketlerin fiyat politikalarını bozarken, bu ülkelerin rezervlerinin değerinde de önemli değişimler oldu.
Derken, kriz patladı. Kriz ABD’de başlamış olmasına rağmen, piyasalara, sanki sadece ABD ekonomisi ayakta kalacakmış ve diğer ekonomiler ve para birimleri dökülecekmiş gibi bir hava yayıldı. Riskten (!) kaçan sermaye güvenli liman (!) olarak ABD Doları'na ve tahvillerine sığındı. Bu da doların değer kazanmasını hızlandırdı. Krizin en çetrefilli günlerinde Euro/Dolar paritesi 1.23’e kadar geriledi. Aynı tarihlerde ABD Doları'nın rezerv para olmasından dert yanan ülkeler, ABD tahvillerini almak için sıraya girdiler. Çin, Japonya, Rusya, Brezilya portföylerindeki ABD tahvillerini artırdılar.
Kriz öncesinde sürekli 'carry trade' denen bir şey duyardık. Carry trade, 'piyasa faizinin düşük olduğu bir ülkenin parası cinsinden borçlanıp, bu fonu, getirinin yüksek olduğu ülkeye yatırmak' olarak tanımlanabilir. Kriz öncesi dönemde en düşük faiz Japonya ve İsviçre’deydi. Bu ülkelerden ve özellikle Japonya’dan yen cinsinden borçlanan yatırımcılar, Türkiye, Brezilya gibi ülkelerden tahvil alır, dişe dokunur bir faiz getirisi ile yen borçlarını rahatlıkla öder, kârlarını ceplerine koyarlardı.
Şimdi aynı şey ABD Doları'yla yapılıyor.
ABD hükümeti, kendi bankalarını ve şirketlerini fonluyor. Onlar da bu parayla bir taraftan kendilerine çeki düzen verirken, bir taraftan da getirinin yüksek olduğu ülkelere girip paralarına para ekliyorlar.”
Arslan 26 Ekim'de dolar için ne demişti?
H. Bader Arslan, T24'te 26 Ekim 2009 tarihinde yayımlanan “Zayıflayan Doların Eksileri ve Artıları” başlıklı yazısında ne demişti?
“Mart ayından bu yana ABD Doları Euro'ya karşı yüzde 20, sterline karşı yüzde 22, Avustralya Doları'na karşı yüzde 45’e yakın değer kaybetti. Bu süreçte borsalar yüzde 50’nin üzerinde değer kazanırken, emtia fiyatlarında da sert yükselişler yaşandı. Petrol 35 dolardan 80 dolara fırladı, altın 1100 dolara yaklaştı.
Hatırlayacağınız gibi, ekonomik kriz piyasaları vururken dolar aşağı yukarı tüm para birimlerine karşı değer kazanırken, emtia fiyatlarında bir gerileme vardı. Dünyada ABD Doları'na öyle bir talep vardı ki; çok düşük faizler vaat etmesine rağmen Amerikan tahvilleri kapışılıyordu. Şimdi ise canlanma işaretleri ile artan risk iştahı, dolara bağlanan fonların çözülmesine, bu fonların yeniden dünyaya yayılmasına, diğer para birimlerine ve hisse senetlerine olan talepte artışa neden oluyor. Ancak, dolardan çıkış, dünyanın en yaygın kullanılan para biriminin değerinde büyük düşüşe neden oldu.
Doların değerindeki düşüş, piyasalarda iyimserlik ve borsalarda yükseliş ile eş anlı gerçekleştiği için, dolardaki düşüşün, piyasalardaki iyimserliği devam ettireceği gibi bir beklenti var. Fakat, arada o kadar basit bir ilişki yok. Doların değerindeki gerilemenin piyasalarda olumsuz algı yaratması da oldukça muhtemel.”
Yılmaz Akyüz hocamız gibi Mülkiyeli genç hocamız Bader Arslan da Roubini’den önce yazmış olacağı...
Daha fazla yoruma ihtiyaç var mı?