“Çözüm süreci ve AB süreci ilerlemezse not indirimi gelir!” başlıklı yazımızda, kaldığımız yerden devam edelim:
Faiz ve kur artışı nedeniyle artık Borsa İstanbul cazibesini yitiriyor. Kamu borçlanma kağıtlarını alanlar hem kur artışı, hem faiz yükselişi nedeniyle zarar yazıyor. (Yeri geldi söyleyelim: Bireysel emeklilik hesabı olanlar bu aralar çok dikkatli olmalı. Çünkü tasarrufları her gün eriyor.)
ABD ekonomisinden gelen sinyaller iyi. Fed likidite bolluğu döneminin ne zaman biteceğine dair tarih verdi. Fed politika değiştirirse dünyada bundan en fazla etkilenecek üç ülkeden biriyiz. Konut fiyatlarının en çok arttığı üç ülkeden biriyiz. Faizlerin artması çok büyük bir tehlike, ama maalesef kaçınılmaz! Nedeni, daha önce bünyeden çıkan bir demokrasi sorunudur diyerek defalarca yazdığımız cari açık sorunumuz.
Her ay 5 milyar dolar cari açık üretiyoruz. Ekonomimiz büyüyemiyor. O nedenle cari açığı sıcak parayla finanse etmek zorundayız. Merkez Bankası kuru tutmak için 3 milyar dolara yakın bir tutarda rezerv harcadı. Net kullanılabilir rezerv stokumuz maalesef yeterli değil. Öte yandan SPK’nın aracı kurumlarla ilgili “Gezi Soruşturması” üzerinde bu kez de BDDK “Kur Soruşturması” başlattı.
Başbakan herkesi düşman ve Türkiye’ye karşı oynanan oyunun parçası olarak gördükçe, güvenlik teşkilatımız ve daha da ilginci “bağımsız” kurumlarımız mevzi alıyor!
Hatırlayın “Gezi Parkı'na müdahalenin olası kötü ekonomik sonuçları” başlıklı yazımızda Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin seçim kriterlerden birisinin ülkenin Coface kredi notu olduğunu yazmıştık. Bu anlamda Moody’s ve en son gelen Fitch uyarılarını çok, ama çok ciddiye almak lazım.
Yazı başlığımıza dönelim ve sırayla gidelim:
Size bir soru: Polisi, resmi elbisesini çıkarıp bizatihi eline sopa alıp insanlara saldırarak asayiş ve güvenlik sağlamaya çalışırsa, vatandaş eline pala ve silah almaz mı? Kendi gözü önünde bir kadına palayla saldıran ve tekme atan bir saldırganı etkisiz hale getirmekle görevliyken, vaziyete seyirci kalan bir güvenlik teşkilatı olan bir ülkenin 2020 Olimpiyat Oyunları şansı olabilir mi?
İkinci soru: Doping yapan sporcu sizce ahlaklı mıdır? Amaç takdir ve şeref değil de işin ucundaki altınsa, doping kullanmanın ihaleye fesat karıştırmaktan ne farkı vardır?
Birinci not: Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA), Uluslararası Olimpiyat Komitesi liderliğinde hükümetler, uluslararası federasyonlar, ulusal olimpiyat komiteleri ve sporcuların desteğiyle kurulmuş bağımsız bir kurumdur. Amacı, spor müsabakalarında dopingle mücadele yöntemlerini geliştirilmek, tüm ülkelerde ve sporlarda anti-doping yasalarına uyumu takip etmektir.
Üçüncü soru: İki büyük kulübü hakkında şike soruşturması açılmış ve Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında podyuma çıkmış 8 haltercisiyle 8 rekortmen atleti dopingli çıkan ve 16 sporcusu, ev sahipliğini yaptığı Akdeniz Oyunları kadrosundan çıkarılan bir ülkenin 2020 Olimpiyat Oyunları şansı olabilir mi?
İkinci not: Uluslararası Olimpiyat Komitesi 2020 Çalışma Grubu Raporu'nun 23. sayfasından aynen tercüme ediyorum:
“İstanbul göreli olarak güvenli bir şehirdir. Kürtlerle ilgili terörist faaliyet geçmişte güvenliği tehdit etmiştir ve terörist faaliyetler öngörülebilir bir gelecekte bir tehdit olarak durmaktadır. Halk gösterileri nadir değildir.”
Uluslararası Olimpiyat Komitesi 2020 olimpiyat oyunlarının hangi şehirde yapılacağına 7 Eylül günü karar verecek. Çözüm Süreci başladığında PKK’nın çekilmesi için tahmin edilen tarihin Eylül olduğunu; BDP’nin başkanlık sistemine destek vermediğini ve sürecin Hükümetin ağırdan alması nedeniyle istenilen hızda ilerlemediğini; Hükümetin 2023 Hedeflerinin İstanbul’la ilgili büyük yatırımları kapsadığını; İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunlarına seçilirse yaklaşan seçimlerden önce çok büyük ihalelerin yapılacağını, hatırlayın.
Dördüncü soru: Çözüm Süreci ile İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunları arasında bir ilişki var mı? Ağırdan alalımın arkasında hele bir şu 7 Eylül’ü görelim olabilir mi?
Üçüncü not: 22. Fasılın açılmasıyla ilgili AB kararını; AB Konseyi Genel Sekreterinin söylediklerini; Merkel’in “Temel değerlerimiz müzakere edilemez” çıkışını ve son olarak da Avrupa Parlamentosu'ndan gelen “Mali yardımları keselim, halka biber gazı olarak gidiyor.” önerisini hatırlayın.
Beşinci soru: Sonbaharda 2013 İlerleme Raporu’ndaki manzara kötü olur ve 22. Fasıl açılmazsa; 7 Eylül günü İstanbul seçilemezse; Çözüm Süreci tıkanırsa; ABD ekonomisi beklenenden daha hızlı toparlanırsa ve ülke notumuz kaçınılmaz bir şekilde aşağıya doğru revize edilirse, bu ülke ne hale gelir?