ABD’de bu yıl seçim var. Obama’nın şansını azaltan etkenlerin başında halen işsizlik sorunu geliyor. Obama başkan olduğunda oran %7,8’di, halen %8,5.
Çok değil, bundan 3-4 yıl öncesine kadar dünyaya münhasıran “3-E” gözüyle bakmayı empoze eden bir iktisat okulunun ideolojik hegemonyası altında olan bir ülkede geçen hafta, “Insourcing American Jobs" başlıklı çok ilginç bir forum yapıldı. Bu foruma Başkan Obama ve yardımcısı Joe Biden ev sahipliği yaptı. Forumun amacı daha ucuza üretme imkânı olduğu için yurtdışına “outsource” edilmiş ABD üretimini yeniden ülkeye çekmek.
Mevzuya girmeden önce terminolojiye açıklı getirelim. 3-E kısaca etkinlik (efficiency), etkililik (effectiveness) ve ekonomiklik (economy) terimlerinin İngilizce (tesadüfen Türkçe de) karşılıklarının ilk harfleri. Esasen bu 3 terimin en güzel Türkçe ifadesi mülga 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 2. maddesinde ziyadesiyle güzel yazılmıştı: “ihtiyaçların en iyi şekilde, uygun şartlarla ve zamanında karşılanması”.
İşte bu 3-E perspektif şirketleri verimsiz oldukları veya daha verimli bir dış kaynak varsa, her işi bu kaynağa yaptırma, yani “outsource” etmeye sevk etmişti. Örneğin son 15-20 yıl içinde ABD’li birçok şirket muhasebesini, IT desteğini, call – center’ını vs. Hindistan vs. ülkelere outsource etmişti. Aynı şekilde birçok şirket daha düşük istihdam maliyetleri nedeniyle üretim tesislerini Çin’e kaydırmıştı. Bunun en popüler örneği Appe Iphone’dur. Dikkat edin arkasında “ABD’de dizayn edilmiş, Çin’de üretilmiştir” yazar. Outsource işinin ülkemizdeki en göze çarpan örneğiyse taşeronluktur.
Şu verimlilik denilen sihirli terime de açıklık getirelim. Maalesef bu terim pratikte üretim maliyetlerini daha ucuz işgücü kullanmak suretiyle azaltmaktan başka bir anlam ifade etmez.
Friedman’ın meşhur özdeyişine referans vererek T24’te daha önce de yazmıştım. Yukarıda söz ettiğim iktisat okulu, (Nobel ödülleri nedense hep bu okul mensuplarına verilir ve bir akademisyen olsaydım eleştirilmesi gereken bu geleneğin nasıl bir ekonomik ve sosyal düzene hizmet ettiğini resmeden eleştirel bir makale yazardım) şirketlerin toplumsal sorumluluklarının olmadığına, kar maksimizasyonu dışında onlardan bir şey beklenmemesi gerektiğine hükmeder. Friedman’ın özdeyişi şöyledir: “İş aleminin işi iştir (the business of business is business)”.
Foruma çok ilginç demiştik. Gerekçemiz artık ABD yönetiminin münhasıran kar maksimizasyonu peşinde koşan şirketleri işsizlikle ilgili toplumsal sorumluluk almaya davet etmesidir. Verilen mesaj da şu: Artık daha verimli olacaksınız diye daha düşük ücret ödeyerek yurtdışında yaptırdığınız işleri ABD’de yaptırmanın bir yolunu bulun. Bunun aynı zamanda çok önemli bir ideolojik kırılmaya da işaret ettiğini anlamak için sadece ve sadece forumun ismine ve Obama’nın mesajına bakmak yeterli.
İş adamlarının ve sektör uzmanlarının katıldığı bu toplantıdan Başkan Obama’nın verdiği mesaj özetle şöyle:
“Ben Amerika’nın, başka ülkelerden mal alarak borç yığını yapan ve münhasıran spekülasyon yapılan bir ülke olarak anılmasını istemiyorum. Ben, bu ülkenin üzerinde gurur verici şu üç harfin olduğu mallar üretmesi ve satmasını istiyorum. ‘Made in America’. Bunu başarabiliriz. Bundan sonraki imalat sanayi istihdamının Çin’de veya Almanya’da kök salmasını istemiyorum. Michigan, Ohio, Virginia ve North Carolina’da kök salmasını istiyorum. Mesajım açık: Bu toplumun başarısı için yurtdışına “outsource” ettiğiniz işleri, fabrikaları ve üretim tesislerini ülkemize çekmek için ne yapabileceğinizi kendinize sorun.”
ABD’de Kasım ayı dış ticaret açığı muhtemelen Ekim ayından biraz fazla gelecek. Rakamın 45 milyar USD olacağı tahmin ediliyor. Biliyoruz ki ABD ekonomisinin büyümesi ve işsizlik oranının aşağıya çekmesi lazım. Bu anlamda başkan Obama’nın ve ABD ekonomisinin başarısı için dış ticaret açığı, bütçe açığından çok daha önemli. Kendi ülke tecrübemizden de biliyoruz ki, dış ticaret açığı sorununu çözmek bütçe açığı sorununu çözmekten çok daha önemli ve zor.
ABD’de dış ticaret açığının ana sebepleri üç aşağı – beş yukarı Orta Doğu petrolü ve Çin ithalatıdır. Yuan’ın değersiz tutularak Çin mallarının ABD’ye olması gerekenden daha düşük fiyatla girmesini ABD telafi edici vergi ile önlemeli deniyor. G20 ve B20 gündemine bir sosyal sorumluluk meselesi olan “sürdürülebilir büyümenin” bu kadar doğrudan girmesinin nedeni de hemen hemen aynı: ABD’li şirketlerin dışarıya enerji bağımlılığını azaltmak üzere enerjiyi daha “etkin” kullanmalarını ve içeride ulusal veya alternatif enerji kaynakları geliştirmelerini teşvik etmek. (Bu arada dünyaya en fazla bin yıllık ömür biçen ünlü fizikçi S. Hawking’ten de öğrendik ki “sürdürülebilirlik” de meseleyi maskeliyormuş.)
ABD ekonomisi özel tüketimle büyüyor. Yani iç taleple. Geçen haftaki yazımızda OECD öncü göstergelerinin Rusya, Japonya ve ABD ekonomilerinde momentumun iyileşme yönünde işaretler verdiğinden söz etmiştik. ABD’de tüketici yavaş yavaş para harcamaya başladı. Ama yapısal sorun bizde olduğu gibi halen ortada. Çıkmaz şu: Büyümeyi teşvik eden iç tüketim artınca dış ticaret açığı artıyor, ama işsizlik kalıcı bir şekilde azalmıyor. O nedenle Obama hükümetinin meseleye semptomları tedavi perspektifinin ötesinde bakmasını takdirle karşılamak gerekiyor. Dahası, dış ticaret açığını ülke içinde üretimle, yani unutulan imalat sanayi üretimiyle aşmayı vizyon ediniyor. Bu da çok önemli bir gelişme. Unutmayın son 15-20 yılda yine (biraz da) ideolojik etkilenme nedeniyle hizmet sektörünün önemi gereğinden fazla abartıldı ve imalat sanayi ikinci plana atıldı.
ABD’de 2011 yılı büyüme oranı %2 civarında olacak. Ancak işsizliğin artmaması için büyüme oranının %3 ve üzerinde olması gerekiyor. 2012 yılı için de ekonomistler büyüme oranını %2,5 olarak tahmin ediyor. ABD’de Aralık ayında 200 bin kişilik istihdam yaratıldı. Her tarafından borç akan yerel yönetimler başta olmak üzere kamunun işçi çıkarmadığı varsayımıyla önümüzdeki 3 sene içinde işsizlik oranının %8,5’ten %6’ya inmesi için her ay en az 360,000 kişilik istihdam yaratılması gerekiyor. Bunun için ABD dolarının ithalata gitmemesi lazım. Onun yerine dışarıda satılarak para kazanılabilecek üretimi yapmak üzere iç yatırıma gitmesi gerekiyor.
Dikkatli T24 okuru diyecek ki, “Sayın Özdan siz geçen sene Ağustos ayında ekonomi yönetimimizin vizyonunu ‘İşsizliği azaltan, ama cari açık vermeyen bir büyüme modeline geçiş’ başlığıyla yazmıştınız.
Evet, doğru yazmıştık. Bizde de vizyon aynı, ama sorunların kök nedenleri ve yapılması gerekenler farklı…