Dün Sayın Başbakan, ekonomiyle ilgili bakanlar ve bürokratlar bir araya geldi.Son bir haftadır yaşananlar değerlendirildi ve toplantı sonucunda krize karşı hükümetin 10 madde üzerinde çalıştığını anladığımız bir basın açıklaması yayımlandı.
Açıklama; önceki krizlere göre ve şu anda kriz yaşayan ülkelere göre şimdiki durumumuzun hangi noktalarda daha olumlu olduğunu vurgulayarak başlıyor. Açılma metnini bugünkü T24 ekranlarından okuyabilirsiniz.
Önlemlerin tamamı uzun vadeli yapısal değişim gerektiriyor. Ana tema; işsizlikle mücadele, daha fazla yatırım, daha fazla ihracat, daha az dışa bağımlılık.
Hükümet kısa vadede türbülanslarla mücadele görevini esas olarak Merkez Bankası’na bırakmış gibi. Mali disipline devam, bu anlamda ne ifade ediyor, bunu bir süre sonra öğreneceğiz. Yani cari açığı azaltıcı vergisel önlemler gelecek mi bunu henüz bilmiyoruz.
Açıklama şunu teyit ediyor: Bakış açısı kısa vadeli değil. Sorun yapısal değişim gerektiriyor. Yapılması gerekenler de esasen yeni değil. İşin zor kısmı sorunu doğru teşhis etmek ve doğru yönde adım atmak değil. Bu adımları kararlılıkla devam ettirmek. Açıklama da itiraf edilmese de bu işi yapacak olan özel sektör. Beğensek de beğenmesek de bizim kendi özel sektörümüz.
Dünkü açıklamaya yansıyan ekonomivizyonu kısa ve orta vadede şu beklenti üzerine kurulu: Faiz oranları düşük kalsın, ama döviz kurları reel sektörün büyüme ve yatırım hevesini bozacak, hane halkının reel gelirini enflasyon yoluyla ciddi bir şekilde azaltacak kadar fazla yükselmesin. Malum hane halkımız döviz borçlusu değil. Açık pozisyon en fazla reel sektörde, özellikle de sanayi sektöründe.
Bu vizyonun üzerine kurulu olduğu beklentinin, kısa ve uzun dönemde hangi içsel ve dışsal faktörlere bağlı olduğu ciddi bir tartışma ve belki de ayrı bir yazı konusu. Çünkü elimizde olmayan bir çok gelişme bizi rotadan çıkarabilir. Bunları önceden tahmin etmek ve önlem almak risk yönetiminin ta kendisidir.
Özetle hükümetin ekonomi vizyonu: İşsizliği azaltan, ama cari açık vermeyen bir büyüme.