Temel sorun şu: Bu kadar açık ve borç stoku varken daraltıcı politikalar uygulayıp, nasıl büyüyeceğiz?
G20 yardımcılar toplantısı bugün ve yarın Güney Kore’nin Busan kentinde yapılacak. Bu toplantı esasen 26-27 Haziran tarihlerinde Toronto’da yapılacak olan G20 toplantısına hazırlık mahiyetinde.
G20’nin gündeminde üç ana mesele var. Bunlar: Avrupa borç krizi, finansal reformlar ve küresel ekonominin tekrar dengeye kavuşması için yapılması gerekenler var.
Hatırlayın geçen haftalarda ABD Hazine Bakanlığı’ndan ve IMF’ten Avrupa’ya hitaben şu tür demeçler gelmişti:
“%3 kuralı taşa yazılmış bir kural değil. Maastricht kriterine uyacaz diye küresel toparlanmayı ve büyümeyi tehlikeye atmayın.”
ABD’de den sık sık iyi veriler geliyor, ama şu anda dünya ekonomisini uzak doğu ve gelişmekte olan ülkeler sürüklüyor. ABD ve IMF Avrupa’nın %3 kuralı büyüme trendini tehlikeye atar diye endişe ediyor. O nedenle geçen ay ABD Hazine Bakanı önce Çin’i, sonra da AB’yi ziyaret etti ve şunları söyledi:
“Piyasaların görmek istediği şey aksiyon”.
Hatırlayın geçen hafta Çin’in eruo cinsinden rezervlerini gözden geçirebileceği dedikodusu piyasaları nasıl etkilemişti! Sonra inkar ettiler ve euroya destek verdiler ama, biraz da İran’ın etkisiyle paritede yön halen aşağıya doğru. AB de ABD de artık paritenin çok aşağılara inmesini istemiyor.
Daralma ama nasıl ve ne hızda ? Bu konuda tam bir uyum yok. Büyük açıkları olan AB ülkeleri kemer sıkma önlemleri aldığınca bundan büyüme oranı ve istihdam olumsuz etkileniyor. Çin ve diğer hızlı büyüyen ülkelerdeyse emlak balonu riski var. ABD yavaş, ama emin adımlarla büyüyor. Ama onun da yüksek borç stoku var. O nedenle muhtemelen hafta sonu G20 maliye politikalarında büyümeyi boğmayan tedrici bir sıkılaşmaya vurgu yapacak.
Çin, AB’ye ABD’den daha fazla ihracat yapıyor. Yuan euroya karşı epey bir değer kazandı. Bu durum AB büyümesini destekleyici bir gelişme. Aynı şeyi ABD de istiyor. O zaman Çin’in ABD’ye ihracatı da azalacak. Ancak önemli bir sorun var: Bu durumda Çin nasıl büyüyecek ? Bu aralar borsacıların göz kulağı Çin’de. Çin borsası düşünce tüm borsalarda panik oluşuyor. O nedenle G20 toplantısından muhtemelen Çin’e yapısal önlemlerini artırarak iç talebini artır mesajı çıkacak. Belki tedricen yuanın değer kazanması gerektiği hususu da sonuç metnine girecek.
Gündemdeki bir başka konu finansal reformlar. Bu konuda da esasen kafalar epey karışık.
Bankaların vergilendirilmesi, riskli faailetlerinin kıstlanması, sermaye yeterlilikleriyle ilgili yeni standartlar konulması, bazı finansal işlemlerin sınırlandırılması... Bunlar önemli gündem maddeleri. Ancak burada da zamanlama ve koordinasyon sorunu var. Hatırlarsınız Almanya çıplak açığa satışı AB ülkelerine danışmadan yasaklamış ve eleştiri almıştı.
Bankaların vergilendirilmesi konusunda da G20 ülkeleri arasında tam bir uyum yok. AB ve ABD bankaların vergilenmesinden yana; ama Avusturalya, Kanada ve bazı gelişmekte olan ülkeler bu öneriye pek sıcak bakmıyor. Onun yerine acil durumlarda kullanılmak üzere banka rezervlerinin artırılmasını öneriyorlar.
Sermaye yeterlilik rasyolarıyla ilgili yeni düzenlemelerin bankaların kredi verme kapasitelerini daraltacağı ve bunun da büyümeyi olumsuz etkileyeceğiyse, bir başka kaygı konusu.
Hedge fonlar da tartışma gündeminde. G20, büyük hedge fonlar için yetkili bir otoriteye sürekli raporlama yapma zorunluluğu getirme taraftarı. AB daha da ileri giderek hedge fonlar için istediklerini “private equity” fonlar için de istiyor.
Derecelendirme kuruluşlarının durumu da malum. Objektif olmayan notlar krize yol açtı eleştirisi halen çok canlı. O nedenle “derecelendirme kuruluşlarını daha objektif ve gerçek durumu gösterir notlar vermeye nasıl zorlarız” meselesi, sıcak gündem maddelerinden birisi.
Son olarak IMF’in Yunanistan’a yardımı, Çin’in ısrarlı üzerinde durduğu özel çekme haklarının akıbeti ve gelişmekte olan ülkelerin IMF icra kurulundaki oy ağırlıklarının artırılması da diğer gündem maddeleri.