Çin devlet başkanı Hu Jintao geniş bir heyetle birlikte Washington’da. Beyaz Saray Hu’yu “yeni süper gücün lideri” olarak karşıladı.
Ziyaret için “son 30 yılın en önemli zirvesi” yorumları yapılıyor. Ziyaret soğuk savaş sonrası yeni dönemin kurallarının nasıl ve kim tarafından konulacağını belirleyecek.
Obama'nın tabiriyle konuşalım; “ABD – Çin ilişkisi 21. Yüzyıl'a şekil verecek.”
Soğuk savaş sonrası dengeler değişiyor
Bu zirve o nedenle çok önemli. Artık ABD, krize giren ülkelere borç vererek kurtaran yegâne ülke değil. Bu dönem bitti. Yeni dönemde ABD başka ülkeleri de dinlemek zorunda. Önceki gün The New York Times’da, “Ortadoğu’da ABD ve Suudi Arabistan’ın ağırlığı azalıyor” diye haber-analiz çıktı. Latin Amerika ne zamandır artık arka bahçe değil. Uzakdoğu'nun kaplanları da artık ABD’nin desteğine muhtaç değil. Yeni dönem eşitler arası ilişki dönemi. Elbette birilerinin sözü zaman zaman daha fazla geçecek.
Bu zirve eşitler arası ilişkiye geçişin sorunsuz olması için bir “navigasyon” gerektiğini ve bunun için iki ülke arasındaki güven açığının azalması ihtiyacını ortaya koydu. İki taraf da uzun dönemli ve derin ilişkiler inşa edilmesi gerektiği konusunda hemfikir.
Artık G8’in küresel ekonomik sorunlarla ilgili olarak toplanmayacağını, sadece güvenlik konularıyla ilgili sorunları görüşeceğini biliyoruz. G20’nin Toronto ve Seul toplantılarının iki ülkenin uzlaşamaması nedeniyle etkin olamadığını daha önce yazmıştık.
G20’nin kural koyucu hale gelmesi için Çin- ABD işbirliğine ihtiyaç var.
Bu zirve sonrasında birbirini anlayan ve saygı gösteren iki büyük güç, G20’nin daha aktif bir platform haline gelmesine yardımcı olabilir.
Çin: 10 yıl önce 7. büyük ekonomiydi, şimdi 2. büyük ekonomi
Dünya hasılası 2009 yılında 58 trilyon dolar. Bunun yüzde 24’ünü ABD üretiyor. Bu rakam 14.1 trilyon dolar yapıyor. Çin dünya hasılasının 4.9 trilyon dolarını üretiyor. Çin’in payı yaklaşık yüzde 8.5. Bu verilere göre Çin dünya üçüncüsü. Ancak biliyoruz ki hem Japonya’dan daha hızlı büyümesi, hem de Yuan'ın yüzde 3.5 değer kazanması nedeniyle 2010 yılında Çin dünyanın en büyük ikinci ekonomisi.
Bu nedenle dünya hasılası içinde ABD’nin payı azalacak ve giderek de azalmaya devam edecek. Bu kaçınılmaz. Çin’inki artıyor ve artmaya da devam edecek. Bu da kaçınılmaz.
Dünyanın yüzde 20’si Çin’de yaşıyor
Dünya da 7 milyar insan yaşıyor. Dünya nüfusunun yüzde 60’ı Asya’da yaşıyor. Bu, 4 milyar insan demek. Sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yüzde 41’ini oluşturuyor. Dünya nüfusunun yüzde 20’si Çin’de. Bu da 1.3 milyar insan demek. Yaklaşık 300 milyon hane halkı yani. Çok büyük bir piyasadan söz ediyoruz.
ABD nüfusu 311 milyon. Dünyanın yüzde 4.5’i.
Halen Washington’da dünyanın en kalabalık ülkesiyle, dünya hasılasına en fazla katkı yapan ülkesinin bir araya geldiği bir zirve yapılıyor.
Çin’in nasıl bir süper güç olduğunu şu bilgi teyit ediyor: Çin, 2010 yılında 107 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye çekmiş bir ülke. 2010 yılında gelişmekte olan ülkelere Dünya Bankası’ndan daha fazla kredi vermiş bir ülke.
Sana borç verene saygılı davranmak zorundasın
Çin 2.85 trilyon dolarlık rezerve sahip. ABD’nin en fazla borçlu olduğu ülke Çin. ABD’de bir atasözü vardır: 10 bin dolar borç aldığın zaman bu senin sorunundur. Ama 10 milyon dolar borç aldığın zaman bu sorun sana borç verenindir. Çin ABD’nin kreditörü ve ABD’nin, borcunu çevirebilmesi için Çin’e çok ama çok ihtiyacı var.
ABD’nin liderliği bitiyor
Hu Jintao bu ziyaret öncesi Wall Street Journal ve Washington Post’a şunları söyledi:
“Soğuk savaş döneminin sıfır toplamlı oyun mantığını bitirmenin zamanı geldi. Yeni bir işbirliği dönemine girmemiz gerekiyor. Yeni enerji kaynakları, temiz enerji, altyapı kalkınması, havacılık ve uzay gibi konularda işbirliği yapmamız gerekiyor. Dolara bağlı uluslararası para sistemi soğuk savaş döneminin ürünüdür. Çin piyasalarının daha fazla açılması, döviz kurlarının daha serbestleşmesi, politik sisteminin yeniden yapılandırılması ilerleme kaydedecek, ama bu ilerlemenin hızını Çin belirleyecek. (Geithner’e cevaben) Enflasyonla mücadelede hiçbir sorunumuz yok. Yuan'ın uluslararası bir para olması oldukça uzun zaman alacak bir proses. ABD Doları'nın bu kadar enjekte edilmesi yanlış. Bir sınır konulmalı. 600 milyar dolarlık tahvil alım programı dolara değer kaybettiriyor. Bu da diğer ülkelerde rekabetçi devalüasyonlara yol açıyor.”
Hu’nun bu röportajı, soğuk savaş sonrası ABD tarafından kurulmuş olan dolara dayalı finansal düzene meydan okuma şeklinde yorumlandı.
Zirve öncesinde Çin medyasında şu tür demeçler çıkıyordu: “ABD bir eliyle verdiğini diğer eliyle alıyor.”
Dünkü görüşmelerden Hu’nun “win-win”, yani iki tarafın da kazandığı yeni bir ilişki biçimine girme isteğinde olduğunu gördük.
T24 okuyun bilgi sahibi olun.
Yarın: Yuan'ın değer kazanması ve ticaret fazlası sorunu