Takvim ve mevsimsellikten arındırılmamış üçüncü çeyrek büyüme oranı beklenenden iyi geldi. Piyasa beklentisi yüzde 4’tü, gerçekleşme yüzde 4.4 oldu.
Takvim ve mevsimsellikten arındırılmış üçüncü çeyrek büyüme oranı ise yüzde 0.9 olarak gerçekleşti.
Üçüncü çeyrek büyüme verileri, 2013 yılının ikinci yarısı için ölçülü, ama daha dengeli bir büyümeye işaret ediyor.
Üçüncü çeyrekte hizmet sektörünün büyümeye katkısı yüzde 3.6, sanayinin yüzde 1.1, tarımın ise yüzde 0.4 oldu.
Alt sektörlere bakınca şunu görüyoruz: Hizmet sektörü içinde büyümeye en fazla katkıyı yapan sektör “finansal araclılık hizmetleri”. Faiz lobisinin de içinde olduğu sanılan bu sektörün büyümeye katkısı yüzde 1.3.
“Toptan ve perakende ticaret”in büyümeye katkısı yüzde 0.6, inşaatın ise yüzde 0.5 oldu.
2013 yılı için hükümetin büyüme tahmini yüzde 3.6, IMF’in tahminiyse yüzde 3.8’di.
Üçüncü çeyrek büyüme oranının iyi gelmesi, 2013 yılı için yapılan resmi yüzde 3.6’lık tahminin aşılabileceği beklentisine yol açtı. Yılın tamamı için telaffuz edilen büyüme oranı beklentisi yüzde 3.9.
Bu anlamda Merkez Bankası’nın elinin hafiflediğini ve TL’nin değerine daha fazla konsantre olabileceğini öngörmek mümkün.
Büyüme oranındaki iyileşmenin ana kaynağı özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarındaki artış oldu. Kamu harcamalarında azalma, sağlıklı bir gelişme olarak dikkat çekti. Stoklardaki artışın büyümeye katkısı da ciddi oranda yükseliş kaydetti. Klasik sorunumuz olan dış ticaret açığı kaynaklı cari açık ise büyümeyi olumsuz etkilemeye bu çeyrekte de devam etti. Ayrıntılara aşağıda:
Yedi çeyrekten sonra özel kesim yatırımlarının büyümeye katkısı pozitife döndü
Özel kesim iç talep artışının büyüme oranına katkısı yüzde 4.7 oldu. İkinci çeyrekte katkı oranı yüzde 3.2’ydi.
Özel kesim iç talep artşının bir başka kaynağıysa özel kesim yatırım harcamalarındaki artış oldu. İkinci çeyrekte özel kesim yatırımlarının büyümeye net katkısı yüzde – 0.4’tü. Üçüncü çeyrekte bu katkı yüzde 1’e yükseldi. Böylece 2011’in son çeyreğinden bu yana özel yatırımların büyümeye katkısı ilk kez pozitife dönmüş oldu.
Hatırlayalım: İlk dokuz ayda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında, 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 15.4’lük bir düşüş yaşanmıştı. Bu anlamda özel kesim yatırımlardaki pozitife dönüş, olumlu bir gelişme olarak not edilmeli.
Kamu harcamalarında ciddi düşüş var
Kamu harcamalarının artış hızında belirgin bir yavaşlama var. 2013’ün ilk yarısındaki artış hızı 20’yken, üçüncü çeyrekte yüzde 3’e indi.
2013’ün ilk dokuz ayında kamu sektörünün büyümeye katkısı yüzde 1.8 olarak gerçekleşti. Oran, tarihi ortalama olan yüzde 0.7’inin epey üzerinde. Bu anlamda, özelleştirme gelirleri artarken kamu harcamalarının hız kesmeye devam etmesi olumlu bir gelişme.
Kamu harcamalarında biraz frene basılması nedeniyle kamu kesimi iç talep artışının büyümeye net katkısı yüzde 0.4 ile sınırlı kaldı. Birinci çeyrekte bu katkı yüzde 3, ikinci çeyrekteyse yüzde 2.3’tü.
Kamu harcamalarının azalması, bunun yanı sıra hane halkının ölçülü bir şekilde harcama yapması nedeniyle büyüme için ölçülü ve dengeli tabir edildiğini vurgulayalım.
İhracat artış oranı iki yıldır ilk kez negatife döndü
2012 yılının üçüncü çeyreğine göre ihracat yüzde 2.2 azaldı. 2010 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ihracat artış hızı ilk kez yıl bazında azalmış oldu. Büyük ihtimalle düşüşün kaynağı net altın ihracatının azalması.
Üçüncü çeyrekte ihracatın büyümeye katkısı yüzde - 0.6 oldu
Net ihracatın büyümeye katkısı üç çeyrektir negatif, ama oranda düşüş var
İhracatta olduğu gibi ithalat artış hızında da azalış var. Büyürken ithalatın hız kesmesi esasen çok iyi bir haber. Çünkü cari açık varken ithalatın azalması büyümeye olumlu etki yapıyor.
İthalatın büyümeye katkısı yüzde - 1.6 oldu.
Cari açık ciddi bir sorundur derken ne kast ettiğimiz daha iyi anlaşılsın diye vurgulayalım: Üçüncü çeyrekte net ihracat büyümeyi yüzde 2.2 oranında düşürdü. İkinci çeyrekte yüzde 3.4 düşürmüştü. Hülâsa, peş peşe üç çeyrektir net ihracat büyüme oranını düşürüyor!
Stoklarda yeniden artış var
Stok artışının büyümeye katkısı yaklaşık yüzde 2 oldu.
Peki buradan nereye varılabilir?
Önce bir hatırlatma yapalım: Kasım ayı Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) anketi sanayi üretiminde ciddi bir canlanmaya işaret ediyordu. Bir önceki ayda 53.3 olan endeks değeri son 32 ayın en yüksek değeri olan 55’e çıkmıştı. Bunun en önemli nedeniyse, 2012 yılının Ocak ayından bu yanaki en yüksek seviyesine ulaşan ihracat siparişlerindeki artıştı.
Öyle tahmin ediyoruz ki, TL’nin istikrarı ve konjonktürel kırılganlıklara karşı daha fazla dayanıklılık bakımından kamu harcamalarında azalmanın devam etmesinde fayda var.
Kredi genişlemesini yavaşlatıcı bankacılık önlemlerini (kredi kartı, taksit vesaire) hatırlayalım. Bu önlemlerin son çeyrekte özel kesim tüketim harcamalarının büyümeye olumlu katkısını azaltması ve bankacılık karlarını azaltarak finansal aracılık hizmetlerinin büyümeye olumlu katkısını azaltması beklenebilir.
Biraz daha makro çerçevede toparlayalım: Yüzde 4,5 oranında bir büyüme için GSYH’nın yüzde 20’si kadar yatırım yapmamız lazım. Yüzde 4.5 büyürken cari açığı yüzde 4’lerde tutabilmek içinse tasarruf oranımızın yüzde 20’ye çıkması gerekiyor. İhracatın durumu ortada! Büyürken tasarruf oranımızı artırmak için hane halkının makul ölçülerde harcama yapması, kamu kesimininse harcama kısması lazım. 2014 yılının mart ayında yerel seçimler, ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2015 yılının haziran ayında genel seçimler var. Yani peş peşe üç seçim yapılacak bir döneme, dünya ekonomisindeki gelişmelerin pek de lehimize olmayacağı bir konjonktürde giriyoruz.
Bilmiyoruz türbülans ihtimali halen bitmedi derken abarttığımızı düşünenler halen aynı fikirde mi?
[email protected]