Daha önce de galiba söylemiştim, Mülkiyeliler Birliği, İHD ve TGC dışında hiçbir örgüte üyeliğim olmadı. Ne de olsa anarko-marksistim. Hemen Dev-Genç hatırlatması yapmayın çünkü o bir örgüt değil gençlik başkaldırısı, direnişiydi. Neyse...
İnanmayacaksınız ama orada da haddimi bilemedim. Kürtçe bir konuşmanın tercümesi yapılmadı diye en arka sırada tesadüfen yanımda oturan eş sözcü Derya Aydın'ın başının etini yedim. Derya Aydın belli ki güzel olduğu kadar akıllı bir kadın. O ve öbür yanımda oturan ve sürekli bana maruz kalan yakışıklı delikanlı olmasa söz alıp tam 10 dakika tercümesiz İngilizce konuşup kendimi rezil edecektim.
İkisini de en kısa zamanda Lower Cihangir Firuz Ağa Camii kahvesinde ağırlayacağım. Unutmadan bir de reklam alayım, Eren Keskin'in "Keskin Bir Hayat" kitabı da iki ay içinde kitapçılara düşer.
Pandemide ilk seyrettiğim film "Hayaletler"di. Beğenmiştim. İkinci gördüğüm film ise Aydın Orak'ın "Sabırsızlık Zamanı" oldu. Beyoğlu Atlas Sineması'nın yeni düzenlenmiş güzel salonundan keyifle çıktım.
Filmin başrollerinde Diyarbakırlı iki Kürt velet (Mithat ve Mirza Zarg) vardı. Amedspor formaları da pek yakışmıştı. Daha küçük rollerde eski tanıdıklar, İştar Gökseven, Pelin Batu, Feride Çetin, Ali Seçkiner Alıcı ve Rıza Sönmez'i görmek de çok iyi geldi. Burada çocukların babası Ali Seçkiner Alıcı'ya özel bir parantez açayım: Şimdi ortalığı kasıp kavuran "Yargı" dizisinde yine bir babayı oynuyor. Ama bu sefer bu filmdeki iyi babanın aksine, karanlık bir baba. Benden duymuş olmayın ama yakında, oynadığı Zafer karakterini öldürecekler. Alıcı, arada bir Cihangir'deki HomeRoom'a da düşüyor.
"Sabırsızlık Zamanı" Varşova'dan sonra İstanbul'da. Aydın Orak, Tuğrul the Gonzo, Pelin Batu,
Mirza - Mithat Zarg ikizlerle.
Yurt haberleri
İzmir'de Festival
(Gonzo Haber Ajansı)- İzmirli hemşerilerim bu kez rakı-balık, incir ya da üzüm değil, Edebiyat Festivali'nde bir araya gelecekler. Belediyenin düzenlemesiyle beşinci kez gerçekleşecek festival, 31 Ekim-7 Kasım arasında yapılacak.
İzmir Edebiyat Festivali kent merkezi dışında, Kemalpaşa, Seferihisar, Urla, Beydağ, Bergama, Ödemiş, Menderes, Dikili ve Tire'de de hissedilecek. Onur konukları Nedim Gürsel ve Ahmet Ümit. Ezginin Günlüğü de konser verecek.
Bu linkler ihmal edilmesin
* İnsan Hakları Derneği'nden "Marmara bölgeleri hapishaneleri 3 aylık hak ihlalleri" raporunu okumak için
tıklayın.
* Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, üç yeni sergiyle sanatseverlerle
buluşuyor.
* İKSV'nin bu Hitchcock festivali
kaçmaz.
***
Dışarlıklı ünlü ve zenginler
Biz Kaktüs'ün önünde 18 liraya bira içerken, Cihangir'in çok lezzetli ve de lüks restoranı Jash'da müthiş bir masa kurulduğu haberi geldi. Hemen Gonzo Haber Ajansı stajyerlerimi seferber ettim.
Pek alaturka ve eğlenceli bir geceymiş. Ünlü, orta ünlü ve ünsüzlerle dolu masadaki tüm isimleri saymayacağım, sadece masanın başında oturan Yapımcı "Çiçek" Arif Keskiner'i zikredeceğim. Keskiner davet etseydi tabii ben de giderdim. Nur Sürer bile oradaymış ama beni çağırmadılar.
Jash'da daha çok sinemacılardan oluşan non-Cihangirli masa. (Foto GHA)
Dört psikiyatr ve ben
Yarı deli olduğum için bizlerle uğraşan psikiyatrların davetlerini hiç kaçırmam. Hafta içinde Prof. Dr. Şahika Yüksel'in davetlisi olarak Cihangir Demeti'deydim. Masada üç psikiyatr kadın daha vardı.
Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, Dr. Zerrin Oğlağu ve Dr. Suzan Saner.
Fırsatı kaçırmadım, binlerce lira döküp alacağım aklı iki saatte alıverdim. Tabii dört psikiyatr, hem kadın hem feminist olunca bütün zaaflarıma rağmen erkeklik damarlarım birazcık da olsun kabardı. "Ama erkekler de..." diye başlayan her cümlemi çürüttüler. Yani sonunda onlar kazandılar. Bir dahaki sefere yanıma "üç patriyarka mensubu" erkek alarak gideceğim. Ne de olsa toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bir erkeğim.
Demeti'deki pahalı yemekte dört psikiyatr ve bir yarı deli. Deliyi siz bulun
Tutar mı?
Hafta içinde merkezde konuşlanan gazeteciler Tahir Özyurtsever ve Ahmet Sever'i Cihangir HomeRoom'da görünce hemen yanlarına çöktüm. Beni görünce şifreli konuşmaya geçip kısa kestiler. Fakat çok zeki olduğum için şunu anladım ki "Pencere"nin haftada bir yazılı olarak çıkması gündemde.
Eh her ne kadar ikisi de "beyaz" olacaksa da "Oksijen"den sonra "Pencere"ye de mesafeli davranır ama parayı bastırıp alırım. Bu arada Özyurtsever ile Sever'in yanında bu kez Levent Gültekin yoktu.
Duvar Muamması
Geçen hafta iki fanım "Gazete Duvar"daki olup bitenleri neden es geçtiğimi sormuşlar. Çok basit bir nedenle: Ne olup bittiğini ben hâlâ çözmüş değilim. Kim hangi yazıya müdahale etmiş ya da kim idari sorunları bahane ederek sorun çıkarmış gerçekten anlamış değilim.
İzmirli Mülkiyelilerin "Angara" adlı grubunda çıkan bilgi notlarından da hiçbir şey anlamadım. Tek anladığım, giden ya da kalan herkesin çok üzgün olduğu. Benim diyecek tek şeyim var: Madem ortada ağır bir suçlama ya da eleştiri yok, aynı ekip kabahatlisiyle az kabahatlisiyle tekrar bir araya gelsin.
Biz okurları eski Duvar'dan mahrum bırakmasınlar. En ağır görev de yazı müdürleri Erdal Erkasap ve Barış Avşar'a düşüyor bu konuda. Kolay gelsin.
Sıkça sorulan sorular ve cheap shots
- Hayır. Vekilim Sırrı Süreyya Önder'i epeydir ben de görmüyorum. Galiba hazırladığı yeni film projesinde bir rol istediğim için Cihangir'e gelmekten çekiniyor. Halbuki ben başrol değil, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü alacağım bir role razıyım.
- Başlamışken yine kendi bir sinema maceramla devam edeyim. Benim de katkım olan ve hatta üç beş kazandığım Bergen filminin çekimlerine başlanmış. Fikir ve senaryo müthişti. Bu yüzden ortaya çok iyi bir film çıkacağına eminim. Bergen'i Farah Zeynep Abdullah oynuyor.
- Hafta başında yemek yediğim Demeti'de Altın Portakal kazandığından beri bize yüz vermeyen Nihal Yalçın ve boyfriend'i Berker Güven'i gördüm. Tam bu lüks yerde ne işleri var diye düşünürken masadaki diğer kişileri tanıyıverdim. Zenginleri ile meşhur Söke'nin en ünlü ailesi Özbaş'lar ile oturuyorlardı. İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde aynı dönem ders verdiğimiz Ethem Özbaş, annesi ve kardeşini hemen tanıdım. Biz psikiyatrlarla kalkarken onlar hâlâ yiyip içiyorlardı.
Advertorial (!)
Mübarek Mahluk Efendi
"Devr-i İstibdatta Vuku Bulan Hayret-Bahş Bir Muamma"
Yukarıdaki alıntı, Enis Cevdet'in gerçek mi gerçeküstü mü olduğunu benim gibi bir dehanın bile anlayamadığı çok değişik romanından.
Editörlüğünü Babür Erkin'in yaptığı kitapta Bahadır Boysal'ın müthiş illüstrasyonları var. Kitabı okumamda ve bu yazıyı yazmamda bana yardım eden Oksijen'den Defne Akman'la Boysal'ın harika çizimlerini ve de sandıktan çıkan fotoğrafları hayranlıkla inceledik.
Haddimi aşıp "Mübarek Mahluk Efendi"ye bayıldım ya da hiç anlamadım demeye kalkmayacağım. Tek söyleyeceğim 50 TL'nize kıyıp bu kitabı alın. Boşa gitmez.
Müzik önerisi
Gördüğünüz gibi hep eskileri çalmıyorum. İşte yepyeni bir Adele. "Beni bunaltma" diyor. Sevgilinizle beraber dinleyin. Artık hanginiz hanginizi bayıltıyorsa.