12 Ağustos 2022

Magazincinin zor günleri | Televizyon kavgaları | Rock'ıma dokunma

Bu yazı yazılırken AFAD'ın turuncu alarmı en azından Cihangir-Taksim civarına gelmemişti henüz. Ben yine ne olur ne olmaz diye, yazıyı hızla bitirip evime döndüm


Bizimkiler yerli bir Grease yapsalar Olivia Newton John ve John Travolta’nın rollerini arkadaşım Nihal Yalçın ve boyfriend’i Berker Güven’e verirler - Daha 65 plus bile olmayan Nick Cave, yeniden İstanbul’da -
Son 20 yılın gazetecisi Latif Şimşek hakkında yorum yapmaya korkuyorum 

***

11 Ağustos Perşembe saat 12.30-12.55 arasında Sıraselviler'den yürüyerek T24'e, editörüm Melis Karaca'yla buluşmaya gidiyorum. İsterseniz beni ırkçılıkla suçlayın, 25 dakika içinde kulağıma, yemin ederim ki, bir tek Türkçe cümle çalınmadı. Ellerinde bavullarla yürüyen Araplar, Ruslar, Ukraynalılar ya da Britanyalılar bana baygınlık geçirttiler. Yok yok merak etmeyin, Sıraselviler'in bütün dar kaldırımlarını kapattıkları hâlde kimseye omuz atmadım. Neyse daha fazla uzatmayacağım. Bir gidin, kendiniz göreceksiniz.

Esas sorunum ise, orta zengin ve orta ünlüler; azıcık da çok ünlü, çok zenginler tatillerinden dönmedikleri için magazine değer şöhret bulmakta çok zorlanıyorum. Cihangir 21'den Kaktüs'e, oradan HomeRoom'a her taraf dökük yabancılarla kaynıyor. Öyle ki bazı zamanlar bu mekânlardaki en ünlü kişiler, ben ve arkadaşlarım oluyor. 

Çok ünlülü tek kare 

Asya ve dedesi. Mahallenin en güzel ikinci kadını Nihal Yalçın ve son kuşak jönlerden Berker Güven

En son gördüğüm orta zengin ünlüler bizim mahallenin kızı Nihal Yalçın ve adını bilmediğim düşük bir semtte oturan boyfriend'i Berker Güven. Aylardır Akdeniz'de, Ege'de tatil yapıyorlar ve daha da dönmeye niyetleri yokmuş. 

Bu arada Berker Güven, Edremit Güre'de gençlere oyunculuk dersleri veriyor. Kaç lira ücret talep ettiğini bilmiyorum. Dedesi zengin olan torunum Asya ise, Karaburun ve Mordoğan tatillerini bitirip döndü. "Dede ben esmer değilim, bronzum" diye bana hava atıyor. 

Orta ünlü ve orta zengin ikinci kare

HomeRoom'da biraz zorlayarak da olsa dışarıdaki masaya iyi ki tebelleş olmuşum. Berlin'den gelen senarist-yönetmen Barış Pirhasan ve yapımcı Ayşen Karcı (Dört sene önceye kadar Sever'di) iyice ilerlemiş yeni projelerini konuşuyorlardı. 

Söz verdiğim için fazla ayrıntıya girmeyeceğim ama galiba müthiş bir Hrant Dink filmi hazırlanıyor. Deniz Türkali'nin kardeşi Barış Pirhasan'ın boyunluğunu merak ettiyseniz anlatayım. Müthiş boyun ağrılarını Berlin'de geçiremedikleri için kalkmış, İstanbul'a, bizim Fizyotek Ertuğrul Ural'a gelmiş tamir olmak için. Faydasını da görmüş. 

Sakın benden duymuş olmayın fakat Fizyotek Ertuğrul'a yeterince melodram yaparsanız sizi çok ucuza hatta bilâücret tedavi edebilir. Tıpkı beş sene önce bana yaptığı gibi. 

Yarı Berlinli yarı İstanbullu Barış Pirhasan, ben ve yapımcı Ayşen Karcı
(Fotoğraf: Karcı'nın 20 sene sonra ayrıldığı sevgili hayat arkadaşı Ahmet Sever) 

Tarihimden yapraklar

Sandy, Danny’yi yalnız bıraktı

Birden çok kuşağın sevgilisi Grease'in yıldızları

Meslektaşım Edip Emil Öymen, BBC’nin “Olivia Newton John öldü” haberini gönderdiği zaman 1970’lere geri gittim. Aslında Grease, Olivia Newton John, John Travolta sadece benim değil, çok sayıda insanın da tarihi. 

1978 yapımı bu film, biraz gecikmeyle Türkiye’ye gelmiş ve çok izlenmişti.  Ben kendi adıma bir kez Londra’da, iki kez de Ankara’da gördüğümü keyifle hatırlıyorum. 

Fakat benim bile şimdi fark ettiğim bir gerçek oldu. 73 yaşında ölen Olivia Newton John, film çekilirken John Travolta’dan beş altı yaş büyükmüş. Gel de inan. 

Linkler ve çağrılar

Kurgucu Erhan Örs'ün cezaevi mektubu, Spotify'a soruşturma, Boğaziçi yönetiminden Sinema Kulübü'ne faaliyet engeli... Haftanın sansür gündemi Susma Platformu'nda.

 

* Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden çağrı: TBMM, Basın İlan Kurumu’na (BİK) yönelik Anayasa Mahkemesi kararını uygulamalıdır. 


***

Rock'ıma dokunma 

İdeolojik olarak bir türlü alışamadığım fakat zorunda olarak her gün bir iki kere açtığım Halk TV'nin yıldızlarından Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi,  konuğu dışında bir harikaydı. Arslan, Burhaniye'de yasaklanan Zeytinli Rock Festivali'ni anlatırken, tabii ki beni taklit ederek, "Delirme hakkımı kullanmak istiyorum" dedi.  Hepimizi tepki göstermeye çağırırken müthişti. 

İlim Yayma Cemiyeti'nin provokasyonu ile yasaklanan rock müzik konusunda birkaç cümle etmek isterim. 1960'larda ve 1970'lerde Amerikan emperyalizmine, Vietnam Savaşı ve acımasız  kapitalizme  karşı çıkan rock'çılar, dünyanın her tarafında yıllar sonra gururla hatırlanacaklar. Kim takar ucuz muhafazakârları. Haydi gelin bir iki isim hatırlayalım: Bob Dylan, The Who, The Rolling Stones, John Lennon... 

TRT Haber Dairesi'ne sınav kazanıp beraber girdiğimiz Ayşenur Arslan, benden dört yaş küçüktür

Haklı olan var mı?

İçinde bulunduğumuz hafta yandaşından muhalifine herkesin dilinde olan tek şey, Demokrat Partili vekil Cemal Enginyurt'un ve korumasının bir TV programı sırasında son 20 yılın gazetecisi Latif Şimşek'i darp etmesiydi. 

Eminim ki bütün fanlarım ve okurlarım benim ne düşündüğümü merak ediyor. Parlamento Muhabirleri Derneği'nden istifa ettiğini açıklayan Şimşek'in şu cümlesi, galiba benim tarafsızlığımı belli eder: "Ağzı lağım kokan kahpeler...

En iyisi ben onların işlerine karışmayayım. Büyüklerimiz ne demişler, "Erkeklerin işine karışılmaz."

Konumuzla ilgisi yok ama Barış Yarkadaş neden Cengiz Semercioğlu ve Ertuğrul Özkök gibi, TV100'e çıkar, anlamam

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

Tabii ki Muharrem Ayı'nın aşuresini unutmadım. Eve gidip arkadaşım Dr. İncilay Erdoğan'ın annesi Makbule Hanımefendinin bütün mahalleye ikram ettiği aşuresini yedim. 

Gerçek bir Anadolu aşuresinin resmidir

* Evet, geçtiğimiz hafta Doğan Akın'ın bazı T24'cüleri götürdüğü yemeği biliyorum. Yine tabii ki evet, beni yine çağırmadı. Niye diye sorduğumda "Sen git de beleşe Irish Coffee iç" dedi. 

Advertorial (!)

Nick Cave, yeniden

Nick Cave'in 21 Ağustos'taki bu konserinin Cihangir'e asılmış afişini, ben hayran hayran seyrederken haberim olmadan yazar Seray Şahiner çekmiş.

Bana davetiye göndermeye kalkmasınlar, ben biletimi T24'e aldırırım. 

Müzik önerisi

Olivia Newton John'un Grease'teki bu solosunu kullanmayı tercih ettik. Umarım You're The One That I Want sevenler de bize katılır. 

 


Tuğrul Eryılmaz kimdir?


Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü.
Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı.

İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı.

Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi.

1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti.

Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı.
Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi.

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?