06 Haziran 2025
79 yaşımı geçtim, 80'ime 5-6 ay kaldı. İnanın ben böylesini görmedim. Lütfen sinirlenmeyin, "Bu moruk da ötekiler gibi 'Ben böylesini görmedim' demeye başladı" demeyin. Gelin sizle kısacık bir tarih turu yapalım. 27 Mayıs Darbesi'nden 12 Mart Darbesi'ne, Kemal Satır'dan Deniz Baykal'a, Süleyman Demirel'den Turgut Özal'a, Mesut Yılmaz'dan Tansu Çiller'e her türlü siyasetçi ile çok kötü günler yaşadım. Ama inanın kayyımlarla, hapse atılan çok sayıda belediye başkanıyla, sağa sola bulaşıp etkin pişmalıkla kendileri kurtulup diğerlerinin başını yakanlarla... Daha fazla yazıp kendi magazinimi de derde sokmadan Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibisini görmediğimi itiraf etmek zorundayım. Sesini en son duyduğumda bu kadar kıyamet koparken bayramlaşma yapmayacak diye CHP'ye "sitemde" bulunuyordu. Neyse tarafsız olmaya çalışarak ilk olarak önce Özgür Özel ve Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafları ile başlayacağım.
Üyesi bulunduğum İnsan Hakları Derneği'nin Eş Başkanı Eren Keskin'in hazıladığı basın açıklamasını LGBTİ+ Komisyonu'ndan Cüneyt Yılmaz okudu:
"Yaşadığımız coğrafyada uzun yıllardır LGBTİ+’ların haklarına yönelik artan baskılar, yalnızca bir azınlığı hedef almakla kalmamakta; aynı zamanda insan hakları, ifade özgürlüğü ve demokratik değerler açısından da ihlal yaratmaktadır."
5-6 gün hastalıktan evden çıkamadım. İlk çıktığımda arkadaşım Ayşen Şahin ve Kimya Mühendisleri Odası'ndan Serkan Küçük ile podcast yaptım. Yaptıkları podcast serisinin adı Çilingir Sohbetleri. Kabataş Kaiser'in sahibi Yaman Kuleli geceleri oranın en üst katında "Set Üstü Akşamüstü" diye bir koltuk meyhanesi çalıştırıyor. En fazla 4-5 kişi yemek yiyebiliyor ve önceden yer ayırtmak lazım, mezeleri müthiş. Rolling Stones tişörtümün arkasındaki 62 nolu plakanın nereye ait olduğunu merak ediyorsanız lütfen internetten bakın.
Hafta içinde Kürt arkadaşların finanse ettiği, daha doğrusu edemediği İlke TV'den arandığım zaman DEM Parti ile ilgili kafam çok karışık olduğu için tam "Konuşamam" diyecektim ki konunun Yılmaz Güney olduğunu duyunca hazır ola geçtim çünkü Lütfi Akad, Atıf Yılmaz gibi Yılmaz Güney de olmasaydı bugün gurur duyduğumuz bir Yeşilçam sinemasından bahsedemezdik. Ve tabii ki bayram boyunca İlke TV'nin Yılmaz Güney'in 4 filmini göstereceğini yazmak şart oldu. Başrollerinde Tarık Akan ile Mülkiye'den arkadaşım olan ve bayram dolayısıyle bana dün 5 bin TL harçlık veren Halil Ergün'ün oynadığı Yol, Umut, Sürü ve Arkadaş art arda gösterecek. Sırasını karıştırmış olabilirim siz İlke TV'den görürsünüz. Gösterimler cuma günü saat 20.00'de Yol filmi ile başlayacak.
Yılmaz Güney'e o kadar çok çektirildi ki Yol, Sürü gibi başyapıtlarını kendi çekemedi. Yol'u Şerif Gören Sürü'yü Zeki Ökten çekti. Arkadaş filmini çok didaktik bulurum ama Umut muhteşem bir filmdir. Hepsini izlemenizi şiddetle öneririm.
Üyesi olduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) içeridekilerin de bayramını kutladığı mesajını sizlerle paylaşıyorum:
"BAYRAMINIZI KUTLUYORUZ Tüm meslektaşlarımızın, cezaevlerindeki gazetecilerin, yazarların ve aydınların bayramını kutluyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu"
* Baştan söyleyeyim haberler deyince el mahkûm Tele 1, Halk TV ve Sözcü TV'nin yanı sıra Selçuk Tepeli'yi de izliyorum. İsmail Saymaz'ın da ekranlara dönmesi kendimi şaşırtacak düzeyde beni mutlu etti. Daha önce KRT TV'ye de bakardım ama şimdi orası da karma karışık. Sahip değiştirdi, yön değiştirdi ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Sahip ve yön değiştiren KRT TV'nin çalışanları eyleme başladı.
* Yukarıda da dediğim gibi istediği kadar Fransız filozofları, Frankfurt ekolcüleri yâd etsin Selçuk Tepeli'yi izlerim. Fakat en son inanılmaz bir pot kırdı. Yine bir alıntı yaparken Gone With The Wind filmini Casablanca filmi ile karıştırdı. Casablanca'nın son sahnesini Gone With The Wind'e mâl etti ve devam etti. Sonuna kadar izledim düzeltmedi. Başrollerinde Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman'ın olduğu Casablanca'nın son sahnesinden Bogart'ın Claude Rains'e söylediği "Yeni bir arkadaşlığın başındayız" cümlesini Gone With The Wind'e atfetti. Bunu da atlayamazdım, ben de az ukala değilim.
* Tam "Çok şükür birbirine uzun uzun bakan insanlarla dolu Uzak Şehir ve de laik ve mütedeyyin arasında gidip gelen Kızılcık Şerbeti bitti" diyordum ki hevesim kursağımda kaldı. Neyse onları da haftaya yazarım. Önce bir Ahmet Mümtaz Taylan ile konuşayım da...
Cihangir 21'e pek bayılmıyorum artık ama arkadaşım Deniz Karaağaç'ın Bodrum Greta'daki partisine gitmek istedim ama ne yazıkki Cihangir'den çıkamıyorum.
Guns N' Roses'ı atlayacağımı tabii ki düşünmediniz. Mattia Ahmet Minguzzi için Bob Dylan kadar iyi söyledikleri Knock'in on Heaven's Door şarkısını buraya koyuyorum:
Hem TGC'liyim, hem İHD'liyim, hem de Mülkiyeliyim
Orman yangınları, operasyonlar, gözaltılar hepimizin içini cayır cayır yaktı. Ne diyeyim, bu da gelir bu da geçer ağlama...
Adalet bakanı Yılmaz Tunç bakın ne söyledi: Bir yıl ceza almışsa 18 gün cezaevinde kalma durumu olacak. Yine 6 ay ceza almışsa en az 9 gün cezaevini görecek. Tanrı bizi korusun
© Tüm hakları saklıdır.