10 Haziran 2019

''Liyakatin yerini sadakat alırsa, toplumsal çürüme başlar!''

UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nin formatını değiştirip merkez ligler lehine haksız rekabeti kalıcılaştıracak uygulamalara yönelmesi, Kutlu Merih hocanın 2006'da saptadığı "Finansal Polarizasyon"dan başka bir şey değildir

Makalemizin başlığı iki sene önce kaybettiğimiz çok değerli bir bilim insanı Doç.Dr. Kutlu Merih'e ait. 23 Mayıs 2017'de bir kalp krizi, en değerli ve üretken çağında onu bizden aldı götürdü.

Yaptıklarıyla, düşünceleriyle, birikimiyle, öğreticiliğiyle ve paylaşımıyla sıra dışı bir entelektüel ve bilim insanıydı.

Zaman o kadar hızlı geçiyor ki, hocamızı kaybedeli tam iki yıl oldu. Ama Kutlu Merih'in bu süreçte ilgi alanları olan tarihsel liderlikten yönetime, matematikten sibernetiğe, risk yönetiminden veri madenciliğine, futbolun ekonomisinden kurumsal yönetimine kadar çok geniş alanda ülkemiz ve tüm dünya çok hızlı devinimler yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.

"Entelektüel derinliğe sahip olmayandan bilim insanı olmaz"

Kutlu Merih'in konulara yaklaşımı hep entelektüel bir derinlik içerirdi. Herhangi bir konuyu analiz ederken, irdelerken, sorgularken mutlaka olayın stratejik bütünlüğünü ortaya koyar ve düşüncelerini felsefi bir temelde kurduğu mantık ve sistematik içinde izah ederdi.

Doğayı ve toplumu anlamaya çalışmaktan öte onu değiştirmeye çalışırdı. Analiz edeceği olgu ve sorunların temel dinamiklerini yakalayıp uzun vadeli öngörülerde bulunurdu.

Kutlu Merih'in, tarihten sibernetiğe, matematikten astronomiye, yönetimden kaos'a, veri analitiğinden ekonomiye ve finanstan futbol ekonomisine farklı bir analiz gücü ve stratejik derinliği vardı. Bu konularda belirli tarihlerde kaleme aldığı makalelerini, biz öğrencileri ve akademisyen arkadaşları "Sıradışı Bilim İnsanı Kutlu Merih" isimli kitabında 2018'de yayınlamıştık. Bu kitabında birçok konuda önemli öngörüleri ve çıkarımları vardı.

Kutlu Merih entelektüelliği, "Bir kişinin, kendi mesleğinin ya da bilimsel disiplinin dışında, sıra dışı önemli işler üretebilme, bilgi birikimini artırabilme ve onu kullanabilme potansiyeli" olarak nitelerdi. Ne zaman ki, bir kimse ana iştigal konusunun dışında ciddi katkılar sağlayacak bir etkinlik içinde bulunursa, o kişi entelektüeldir" derdi. Geçmişteki büyük toplumsal ilerlemelerin bu şekilde ortaya çıktığını ifade ederdi. Bu nedenle birlikte olduğu öğrenci ve dostlarını hep farklı konulara yönlendirir, o konularda uzmanlaşmalarını isterdi.  

Profesyonel iş etiğinden (Deontoloji) asla ayrılma!

Karşılaştığı sorunları analiz ederken, mesleki ve akademik ahlaki değer ve etik kuralları göz önünde bulundurur, tüm dost ve öğrencilerine şunu salık verirdi. "Hangi meslekten olursan ol, ne ile uğraşırsan uğraş, hiçbir zaman mesleğinin, işinin ve konunun profesyonel değerleri ve etiğinden ayrılma" derdi.

Kutlu Merih'e göre, bir işin layıkıyla yapılabilmesi, ancak o işin profesyonel ahlak değer ve kurallarına (deontoloji) uyulması ile mümkün olabilirdi. Bu amaçla çoğu zaman bizlere, "kendi içinde her işin bir deontolojisinin bulunduğunu sıkça anımsatır ve liyakatin de bunun bir fonksiyonu olduğunu" ifade ederdi.

Bu bağlamda tüm öğrencilerinden, bu etik sorumluluğu işin merkezine oturtmalarını isterdi.  

Semantiğe çok önem verir, her sözcüğün anlamını irdeler ve akılda kalacak kısa kodlamalarla o kavramları kalıcılaştırırdı.

"Sadakat liyakatin emrinde olur, liyakat sadakatin emrinde değil"

Yaşamının son yıllarında toplumsal yaşamda, iş ve akademik hayatta bireylerin hızla, iş etiğinden uzaklaştıklarını, bunun adeta toplumsal bir karaktere büründüğünü, buna bağlı olarak liyakatin yerini sadakatin almaya başladığını belirtirdi. Üzüntüyle, "Şimdi görüyorum da, artık ne iş etiği kaldı, ne de liyakat. Liyakatin yerini sadakat aldı. Oysa, sadakatin liyakatin emrinde olmasıyla ancak, toplumun ilerleyebileceğini, aksi durumda toplumsal çürümenin başlayacağını" dile getirirdi. 

"Hangi alanda olursa olsun bir işin, bilimin, mesleğin gereğinin layıkıyla yerine getirilebilmesinin, nihai tahlilde bir toplumsal fayda ve katma değer yarattığını, bunun da toplumsal ilerlemeye olanak sağladığını" sıklıkla vurgulardı. Bireyin toplumsal sorumluluklarını yerine getirirken, etik öğretilerden uzaklaşmasının zamanla toplumsal deformasyona dönüşeceğini vurgulayıp bunun o toplumlarda kokuşmuşluk ve çürümüşlüğe yol açacağını belirtir, engin tarih bilgisi ve birikimiyle, Osmanlıdan örnek vererek, "Ne zaman ki, Osmanlı'da bilgi ve liyakatin yerini, hurafe ve sadakat aldı, Osmanlı işte o zaman yıkılmaya başladı" derdi. "Deontoloji olmadan hiç bir işte başarıya ulaşılamayacağını, deontolojisini yitiren toplumların Osmanlı örneğinde olduğu gibi zamanla çökerek, kaybolacağını" vurgulardı. 

"Bir işin stratejisinde yanlışlık varsa, bütün taktik planlamalar boşunadır!"

Kutlu hoca bir konuyu sorgulayıp analiz ederken, "varılmak istenen yeri" önceliğine koyar, "Büyük resmi görmeden, stratejisinin doğru olup olmadığını" kontrol etmeden, o işe soyunmazdı. Aksi davranışın " bir planlama hatası olarak ciddi maliyetler doğuracağını, oysa sorunları minimum maliyet ve maksimum fayda sağlayacak şekilde çözümlenmesinin rasyonel olacağını" ifade ederdi. "Hiçbir koşulda rasyonel çözümlerden uzaklaşılmaması gerektiğini, irrasyonel davranışların verimsizliğe ve kaynak israfına neden olacağını" bir yaşam felsefesi haline getirmişti. "Bu tür davranışların ileride patolojik sorunlara yol açacağını, bunun da çözümünün ciddi maliyetler doğuracağını" sık sık anımsatır; "Bir işin stratejisinde hata varsa, bütün taktik planların boşa gideceğini" belirtirdi.

Bir insan zeki, enerjik ve liyakatli olabilir ama dürüstlük yoksa!..

Arkadaşlığını, dostluğunu ve akademik birlikteliğini, kısacası yaşamında birlikte yürüyeceği insanlarda aradığı dört temel şey vardı, Bunlar: Zeka, enerji, liyakat ve dürüstlüktü. Bazen bana, "Bir insanda dürüstlük yoksa, diğer üçünün hiçbir anlam ifade etmeyeceğini" belirtir, sporda da bu konuya çok vurgu yapardı. "Hiçbir sporcunun bu niteliklere sahip olmadan başarılı olamayacağını, bu karaktere sahip sporcular yetiştirmeden, o ülkenin sporda ve futbolda kalıcı başarılara ulaşamayacağını" ileri sürerdi.

Hobi olarak başlayan futbol ekonomisine ilgi akademik seviyeye ulaştı

Kutlu Merih'in başlangıçta hobi düzeyinde ilgilendiği futbolun ekonomisi ve yönetişimi konuları bir süre sonra Kutlu Merih tarafından akademik seviyede ele alınan, irdelenen bir disiplin haline geldi.

Benim ilgi alanımı oluşturan bu konularda, Kutlu Merih'in yıllarca öncesinden yazdığı, konuştuğu ve yayınladığı kitaplarında yer alan düşünceleri ve öngörülerinin gerçekleştiğini görmek, ülke ve dünya futbolu açısından beni üzdü. Aslında, benim de öngörülerim Kutlu Merih'in öngörülerinden çok farklı değildi. Türk ve dünya futbolu için aynı kaygıları ve endişeleri taşıyanlar olarak, sektörün vurdumduymazlığı ve ilgisizliğine her zaman sitemkâr olmak zorunda kaldık. Ne kadar yazarsak yazalım, maalesef sektördeki patolojik sorunlar onun paradoksal yapısının da etkisiyle kendiliğinden çözülemedi, çözülemiyor. 

Türk futbolunun içinde bulunduğu ekonomik, finansal ve yönetsel sorunlarına çare bulabilmek ve onu Avrupa ve Dünya'da hak ettiği yerlere taşıyabilmek amacıyla, futbola entelektüel katkı sağlayacak ve aksiyoner düşünce üretimini gerçekleştirecek Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi'ni 2005'te birlikte kurduğumuz saygın bilim insanı hocam ve dostum Kutlu Merih'le birlikteliğimiz, iki ortak kitapla daha da ilerilere gitti. Hoca'nın yönlendirmesi ve stratejistliğiyle, uzun erimli bakış açısıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımız 2002'de başladı ve ölünceye kadar usta-çırak, hoca-öğrenci ilişki çerçevesinde hep devam etti. Onun stratejik ve engin yönlendirmeleriyle futbolun içinde bulunduğu sorunları birlikte analiz ettik, çözüm önerileri sunduk, uluslararası futbol literatürüne katkı sağlayacak makaleler yazdık, saptamalarda bulunduk, yeni kavramlar hediye ettik. Tüm bunların arkasında şüphesiz ki, Doç.Dr.Kutlu Merih'in engin uzgörüsü, keskin analitik zekası, stratejik, cesur ve kapsayıcı yaklaşımlarıyla birlikte, çoğu insanda olmayan liderlik vizyonu ve bu vizyonu hayata geçirebilecek istek enerjisi ve doğru yönlendirme öngörüsü vardı.

 

Kutlu Merih'in aslında hobi olarak eğildiği futbol, daha sonra hobinin ötesinde bir akademik ilgi alanı oldu çıktı onun için. Ben de, bu süreçte onun bilgi ve birikiminden maksimum yarar ve deneyim kazanmaya çalıştım, daha geniş bir vizyona ulaştım. 

Futbol ilginç paradoksları olan patolojik bir sektör

Futbolun basit bir oyun olmasına karşın, klasik ekonomiden farklı kompleks bir ekonomik yapıya sahip olduğunu, kompleks olan her şeyin organik olduğunu, organik olan her yapının da hastalandığını, bu nedenle futbolun asimetrik, inelastik ve irrasyonel yapısının sürekli kriz ürettiğini vurgulardı. Yukarıda belirtilen özelliklerinden dolayı anomalileri olan bu patolojik sektörün, içinde bulunduğu sorunları kendi başına aşma olanağı olmadığını, ancak dış bir müdahale ile sorunlarından kurtarılabileceğini, ne var ki, var olan yapısından dolayı futbolun fasit bir daire içinde kriz üretmeye devam edeceğini ifade ederdi. Nitekim, bu sorunlu yapının ilginç paradokslara sahip olduğunu, örneğin "futbolda gelirler arttıkça, giderlerin büyüyeceğini, bunun da zararların oluşmasına yol açacağını" belirten paradoksu saptayarak, futbol ekonomisi literatürüne önemli bir katkı sağlamıştı. Bu bağlamda, bugünkü futbol yapılanmamızın ancak radikal değişikliklerle, kurumsal yönetim temelinde bir ilerleme kaydedebileceğini her platformda vurgulardı. 

Futboldaki deontolojik yapı devam ettiği sürece, patolojik sorunların da kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Kutlu Merih kitapta da konunun altını yeniden çiziyor. "Yine görüldü ki, Blatter ve cevresindekiler milyar dolarlık bütçeleri, kendi istedikleri gibi yönetmişler ve kimseye de hesap vermemişler. İşte daha önceden de bahsettiğimiz gibi, futbol örgütlenmelerinde ve futbol sektöründe kurumsal yönetişim egemen örgüt modeli haline getirilmediğinde, bu tür patolojik vakalarla da karşılaşılabilme olasılıkları yüksek." (Sıradışı Bilim İnsanı Kutlu Merih, Mayıs 2018, Literatür Yayınları, İstanbul, Sh. 129)

Kutlu Merih'in saptadığı patolojik sorunlar futbolumuzu bugün 15 Milyar TL'na ulaşan bir borç batağına sürükledi. Kutlu Merih bu çöküşün kaçınılmaz olacağını ve buradan kulüplerin kendi olanaklarıyla çıkamayacaklarını yazalı tam on beş sene oldu.  

Futbolda finansal polarizasyon, kulüpler arasında adaletsizliğe yol açıyor!

Günümüz endüstriyel futbolunda devasa bütçeler büyük kulüpler ile küçük kulüpler arasındaki uçurumu daha da açtı ve rekabet tam anlamıyla haksız rekabete dönüştü. İşte, tam bu anlamda Kutlu Merih daha yıllarca önceden bu tespitini yaparak, haksız rekabetin nelere yol açacağını tartışıyordu. Kitapta, Kutlu Merih: "Futbolun günümüzde" giderek parasallaşıp ticarileşmesi beraberinde, sektörde finansal polarizasyon ve kurumsal yönetim sorunlarını da getirdi. Özellikle, futbolun ulusal federasyon ve kulüpler düzeyindeki yönetimi konularında ülkeler arası sistem farklılıklarının ortaya çıkması bu sorunu daha da karmaşıklaştırıyor... Henüz ticarileşememiş/kurumsallaşamamış ya da kurumsal yönetimi kendi organizasyonlarında tesis edememiş olmanın olumsuzluğunu yaşayan kulüpler görüyoruz. Diğer taraftan finansal anlamda kulüpler arasında yaşanılan polarizasyon, kulüpler üzerinde yıkıcı etkisini gösteriyor. Özellikle, finansal polarizasyon kulüplerin sportif sonuçları üzerinde doğrudan anlamlı etkiler oluşturuyor. Kulüplerin faaliyet alanı olan farklı yasal ve ekonomik ortamlar, oyunda da adaletsizliklere yol acıyor." (Sıradışı Bilim İnsanı Kutlu Merih, Mayıs 2018, Literatür Yayınları, İstanbul, Sh. 119)

Bugün UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nin formatını değiştirip merkez ligler lehine, çevre ligler aleyhine haksız rekabeti kalıcılaştıracak uygulamalara yönelmesi, Kutlu Merih hocanın 2006'da saptadığı "Finansal Polarizasyon"dan başka bir şey değildir.

Daha yapacağı çok iş, öğreteceği çok şey varken, çok erken kaybettik Kutlu Merih hocayı. Düşünen, sorgulayan, üreten, toplumsal sorunlara karşı duyarlılığı çok yüksek bir bilim insanı aramızdan ayrılalı iki yıl geçti. Ülkemiz çok önemli bir entelektüelini kaybetti. Bir düşün insanının kaybı, insanlığın kaybıdır ne yazık ki...

Bize sadece Kutlu Merih'in anısını, fikirlerini yaşatmak ve onun yolundan gitmek kalıyor sadece...

Yazarın Diğer Yazıları

Para sayesinde futbol durmayan oyuna dönüştü, sakatlıklar arttı!

Paranın hatırına oyun durmadan devam ediyor. Ya yeni yarışmalar organize ediliyor ya da mevcut organizasyonlarda maç sayıları fazlalaştırılıyor, programa sürekli yeni maçlar ekleniyor. Oyuncuların "aşırı yükü" ile ilişkili çok sayıda risk faktörü oluşmaya başladı

Yasadışı bahis kulüplere zarar veriyor!

Yasadışı bahse karşı mücadeleye yapısal yaklaşıldığında ve sektöre rekabet olanağı sağlandığında, vergi oranlarının düşürülmesi yasadışı bahsi azaltabilir ve vergi gelirlerini artırabilir

Futbol ve vergi

Futbolculara vergi inceletmesi başlatmak göze ve kulağa hoş gelen bir şey gibi görünüyor. Esas önemli olan bu temel konularda maliyenin denetim ve izlemesini sıkılaştırması gerekiyor

"
"