Bazen yaşanan, gündeme gelen olaylar memleketin derin, çözülmesi imkânsızlaştırılan meselelerinin de özeti gibi oluyor.
Haberiniz var mı bilmem, bir süredir Kürt illerinde yangınlar çıkıyor.
Uzun süren ve kolay sönmeyen yangınlar…
Bu yangınlar artık adına "Türkiye medyası" denemeyecek kadar kapsayıcılıktan uzak, ayrımcı duruş sergileyen, "yaygın medya" denebilecek kadar da kalabalık o yayın organımsı oluşumlarda yer almıyor.
Genelde bölgede yaşanan sıkıntılarda olduğu gibi bu konuda da haberler sadece sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen internet mecrası dışında da yer bulamıyor, desek yanlış olmaz sanırım.
Sanki haber olması istenmiyor…
Ve bu haber olmayan "gizli gündem" bir şekilde iki kutbu yine karşı karşıya getiriyor.
Yangının mağduriyet yarattığını söyleyenler;
"- Bu bir tip ekolojik soykırım.
- Kürtler yangınlarla göçe zorlanıyor tıpkı 90’lar gibi.
- Zaten aylardır süren elektrik kesintileri yüzünden tarım arazilerinin sulaması yapılamadı, ekinler kurudu. Hepsi birbiriyle bağlantılı, hepsi planlı.
- Yangınlara saatler sonra müdahale ediliyor.
- Doğa yanıyor, hayvanlar ölüyor" diyorlar.
Normalde mağduriyetlerin -şiddeti ölçülmeksizin- itirazı olmaz. Hele mevzu yangın gibi kontrolü zor ve hızla yok eden bir olaysa, olaya bir "karşı taraf" bulmak da neredeyse imkânsızdır. Ama muhatap Kürtler olunca bu konu üzerinden de bir çekişme yaşanabildiğini görüyoruz maalesef.
Bu yangında taraf olan "karşı taraf" da diyor ki:
"- Yanan yer dağlık alandır o yüzden müdahaleye gerek yoktur.
- Yanan kenevir tarlalarıdır, uyuşturucu satanların işi biter, başka da bir şey olmaz.
- Bırakın yansın, onlar terörist.
- Yangınlara hemen müdahale ediliyor, etrafa yayılan görüntüler eski, provokasyon yapılıyor."
Aynı topraklarda iki ayrı gerçeklik…
Yıllardır sürdüğü gibi…
Biri "mağdurum" diye bağırıyor, diğeri "hayır değilsin" diye…
Biri diyor ki "yanıyorum", diğeri diyor ki "olabilir zaten teröristsin..."
Biri diyor ki devlet beni görmezden geliyor. Diğeri diyor ki herhalde görmezden gelecek, yok bir de görsün!
Kimi diyor ki bizi yakıyorlar, diğeri de diyor ki oralar dağlık bölge bir şey olmaz.
Bu bakış açıları, bu tepkiler de işte aslında bizim memlekette Kürt meselesinin özeti niteliğindedir.
Bazen meseleleri anlamak için derinlemesine çalışmalar yapmak gerekmez. İnsani tepki beklenen yerden kavga çıkıyorsa, hakaret çıkıyorsa her şey net ortadadır aslında.
Hep diyoruz; İstanbul yanarken karalar bağlayan Diyarbakır yanarken seviniyorsa veya tam tersi, barış inşa etmek imkânsız olacaktır.
Yangın yangındır ve önüne çıkanı yakar.
Ne Türk tanır ne de Kürt.
Her bir ağaç, her bir canlı, her bir ekin de aslında hepimizi temsil eder.
Kayıp hepimiz adınadır.
Yaşadığımız toprak, insanlığımız, doğamız, geleceğimiz…
O bir türlü sönemeyen yangında hepimizin yanmakta olduğunu hissedebildiğimiz gün…
İşte sadece bu bilince gelebildiğimiz gün yaşadığımız dünyayı da bir nebze olsun güzelleştirme ihtimalimiz, insanlık adına minicik de olsa bir ilerleme yakalama şansımız doğacaktır.