10 Eylül 2020

Bu bir zihniyet savaşıdır

Mücadele ettiğimiz şey bir toplumsal zihniyet sorunudur ve bu zihniyet özenle yaratılmıştır...

Bir zihniyeti ortadan kaldırmak için onun tüm dışa vurumlarıyla mücadele etmek gerekir.

Yani, sadece kadın haklarına, sadece azınlık haklarına veya sadece ifade özgürlüğüne, sadece hayvan haklarına, sadece yeşili ve doğayı korumaya yönelik bir mücadele asla sonuç vermeyecektir. Tüm toplumsal meselelerin karşısında sağlam birer eylemci olmamız gerekmektedir. Ne sadece biz, ne sadece siz, hepimiz! Çünkü; mücadele etmekte olduğumuz güncel olan-olmayan tüm hak ihlalleri bizzat bu zihniyetin ürünüdür. Mücadele ettiğimiz şey, bir toplumsal zihniyet sorunudur ve bu zihniyet özenle yaratılmıştır. Şöyle örnekleyelim: Kadın döven birinin aynı zamanda kendi ırkını tüm ırklardan üstün sayan, ‘alt insan’ saydıklarını ezen ve haklarını gasp eden, hatta aynı zamanda doğaya zarar veren biri olduğunu öğrenmek kimseyi şaşırtmayacaktır. Kadın haklarının yerlerde olduğu, sadece ağustos ayında 560 kadının şiddete uğradığı gerekçesiyle şikâyette bulunduğu bir ülkede sadece azınlıkların değil, herhangi bir hakkın korunmasını beklemek de saflığa varan bir iyi niyet olacaktır. Bu zihniyet yaratılmış bir zihniyettir, dedik. Peki bu tam olarak nasıl bir zihniyet?

Kendisine ‘kutsal’ olarak dayatılanların düğmesine basıldığında kaplan kesilen, ‘haysiyeti’ uğruna adam kesen, eve dönüp kadın döven, canının istediğine musallat olan ve bunlardan dolayı ceza almayacağını adı gibi bilen erkekler toplumu… Siyasi faaliyetlere katılmadığı sürece, Türk olup, Müslüman olup iktidarı desteklediği sürece gemisini yürütebileceğini bilen bir toplum… Kadının hakkı olmadığı... Yeşilin bir değeri olmadığı... En önemlisi, "‘dişimizin geçtiği’ herkese her şeyi yapabiliriz" inancıdır. Böyle düşünen ve yaşayan bir toplumun kime ne faydası olur ki?

Cevabı açık; bu zihniyete sahip bir toplumu yönetmek çok kolay olmalıdır. Erkin işlerini fazlasıyla kolaylaştıran bu zihniyet; ta çocukluk çağlarında evlerde, ailede başlayan ve başta televizyon olmak üzere kitle iletişim araçları ve okullarda da devam eden 'titiz' çalışmalar sonucu toplumun çoğunu etkisi altına almış ve düşüncelerini, eylemlerini şekillendirmiştir. Sonuç olarak, bu zihniyetin dışa vurumu ülkenin genel gündemini de oluşturmaktadır. Bir gün yanında çalışan Kürt işçileri, sadece Kürt olduğu için veya sadece işçisi olduğu için döver ve bunu normal sayarlar. Bu ‘dayak olayı’nı haberleştiren gazeteciyi ‘halkı kin ve düşmanlığa sürüklemek'ten gözaltına alırlar... İşçileri döven işverenler ise ‘içten içe haklı bulunarak’ salıverilirler.

Çünkü olayın tüm unsurları aynı zihniyetin insanlarıdır. Döven de salıveren de! 

Bir gün, 18 yaşındaki bir kıza tecavüz eder, "İstediğine şikâyet et, bana bir şey olmaz" derler.

Ölen kızın ardından ‘tutuksuz yargılanma kararı’ çıkartırlar, çünkü aktörler yine zihniyetdaştır. Aynı zihniyet bir gün Hasankeyf’in hazin sonu, diğer bir gün Yesemek Açık Hava Müzesi’nin talanıdır.

Mesela bir sabah televizyonu açarsınız ve ünlü bir şarkıcının ünlü mafyalar hakkında konuşurken ‘Mafya değil, beyefendi onlar’ dediğini duyarsınız. Orada konuşmakta olan da aynı zihniyettir işte.

Aynı zihniyet 12 yaşında çocuğu istismar ettiği için tutuklanan Uşşaki tarikatı lideriyle ilgili haberlere erişim yasağı getirir. Toplum da bu yasağın tek sebebinin ‘liderin’ iktidarla olan girift ilişki ve beraber çekilmiş sayısız samimi fotoğraf olduğunu bilir, ama ses de etmez

Bir başka gün, İktidar partisinin vekilinin evinde genç bir kadın ölür, ailesi öldürüldüğü iddiasındadır ama vekil yargılanmaz bile. Çünkü yargılayacaklar da büyük ihtimal aynı zihniyettedir.

Özetle; zihniyet aynıysa ‘anlayış’ vardır. Herkes birbirini anlar, makul bulur, mantıklı bulur, şiddeti yaratan o duygu fazlasıyla tanıdıktır, sonuçta ‘adam ne yapsın’dır!

Yazının başına geri dönersek... Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Tarihi eserlerin talanı da...
Doğanın katledilişi de...
Hayvanlara eziyet edilmesi de...
İnsanlık adına işlenen tüm suçlar da...
Mafyayı meşrulaştırma çabası da...
Tacizcileri, tecavüzcüleri koruyup kollamak da...
Irkçılık da...
En az kadın cinayetleri gibi siyasidir.
Ve bu siyaset toplumda da zihniyet olarak yerleştirilmiştir.
Toplum ırkçılığı da talanı da insanlık suçlarını da hatta bazı cinayetleri de ‘makul’ algılamaktadır.
Çünkü zihniyet ortadadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede o eski savaş muhabirleri!

Suriye’de yaşanan savaşta Türkiye ilk günden beri aktif rol oynuyor. Ve bizim neredeyse hemen hiç savaş muhabirimiz yok!

Olası barış sürecine nasıl destek olabiliriz?

Bilmediğimiz, anlamadığımız, doğrulatamadığımız, muhatapların da anlamaya çalıştığı, belirsiz, ‘ağır çekim’ bir süreçteyiz. Evet barıştan yanayız, aksi düşünülemez bile. Ancak bu koşullarda ve bu aşamada barış için verebileceğimiz tek destek, sadece sessizce izlemek olacaktır…

Yoksa sen de bir kadın düşmanı mısın?

Kadına şiddeti kınamak için eylem yapan kadınlara devlet eliyle yine şiddet uygulandı. Bunlar yaşanırken sokaklarda eyleme katılan kadınlara hırsla saldıran sivil erkekler de vardı… Soruna “ama’lı, fakat’lı” yaklaşan her kim olursa olsun, onu derhal yaptığı kadın düşmanlığıyla yüzleştirmeniz gerekir

"
"