10 Mayıs 2019

Sabri Uzun ‘FETÖ’cü mü?

Sabri Uzun, Basri Aktepe'nin davasında niye ifade verdi?

Türkiye’nin yaşadığı kritik süreçlerde tam üç kez Emniyet İstihbarat Başkanı olarak görev yapan emniyetçi Sabri Uzun, hakkında yürütülen adli soruşturma kapsamında tutuklandı.

Uzun’un tutuklanma gerekçeleri;  “sosyal medya paylaşımı yoluyla Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek” ve hakkındaki bir ihbar ve ifadede geçen “FETÖ’ye yardım” iddiası.

Uzun hakkında yürütülen adli soruşturmanın içeriği halen tartışılıyor. Kimileri Uzun’la ilgili iddiaların tutuklamaya gerekçe olamayacağını savunuyor.  Bazı kesimler ise, Uzun’un görev yaptığı dönemlerde, şimdilerde FETÖ olarak tanımlanan Gülen cemaatinin faaliyetlerine ses çıkarmadığını öne sürüyor.

Uzun, 2013’te emniyet teşkilatından emekli olduktan sonra Gülen cemaatiyle ilgili “İn” adlı kitabı kaleme aldı. Tıpkı, hapse girme pahasına emniyet içindeki Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetlerini kendisinden önce kaleme alan istihbaratçı Hanefi Avcı gibi.

Aslında Uzun, bu kitabı daha erken yazacaktı. Ancak, Avcı’nın başına gelenler, Uzun’un kitabını beklemeye almasına neden oldu.

Uzun’un 2015’te yazdığı bu kitap, FETÖ’nün eski kumpaslarından bazılarının 17-25 Aralık’tan sonra göreve gelen yeni emniyet kadrolarınca günışığına çıkarılmasına rehber oldu.

***

Bu girişin ardından olayları farklı açıdan değerlendirmekte fayda var.

Uzun, kitabının 240 ve 241. sayfalarında Hulusi Cemil Altınlı adlı bir polisin anlatımlarına yer veriyor. Aynı zamanda Uzun’un akrabası olduğunu belirten istihbaratçı polis memuru Altınlı şunları anlatıyor:

“1997’de Sabri Uzun İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atandı. Hayırlı olsun ziyaretine geldim. Sohbet edip güncel konulardan konuştuk. Bu sırada bana Fethullah Gülen yapılanmasının emniyete ve özellikle istihbarat birimlerine sızmaya çalıştığını, devletin diğer önemli birimlerine yayıldığını, özellikle Adalet Bakanlığı’na ve Mülkiye’ye yayıldığını, daha önceki cemaat ve tarikatların Fethullah Gülen cemaati gibi devleti ele geçirme amacının olmadığını, bu cemaatin devleti ele geçirme amacının olduğunu, arkasında dış istihbarat örgütlerinin olduğunu düşündüğünü, dolayısıyla Fethullah Gülen cemaatinin amacının tam olarak anlaşılabilmesi için cemaatin içine sızılması gerektiğini, akrabam olması nedeniyle bana güvendiğini, yetenekli bir istihbaratçı olduğumu söyledi ve cemaate sızma görevini bana verdi. Elde ettiğim bilgileri bizzat kendisine iletmemi, başka kimseyle paylaşmamamı kesin olarak belirtti. Ben de hiç tereddüt etmeden Sabri Uzun’dan şifahen almış olduğum görev ve talimat gereği tekliflerini kabul ettim ve bu şekilde cemaat içine girmiş oldum.”

Yani, henüz 1997’de Uzun, Fethullah Gülen cemaatinin varlığını ve yapılanmasını, devleti ele geçirme amacını biliyordu.

Uzun, aynı kitabın bir bölümde ise, “Cemaatin asli kadrosunun emniyet teşkilatına katılması1986’daki ‘özel sınıf’ uygulamasıyla olmuştur” değerlendirmesini yapıyordu.

Buna karşın, elimizde Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 7 Kasım 2018 tarihli duruşmasının tutanağı var.

Tutanak, telefon dinlemelerinin üssü olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kurucusu, GES Komutanlığı’nın MİT’e devredilmesinden sonra başına geçerek müsteşar yardımcısı konuma denk gelen Sinyal İstihbarat Başkanlığı görevini yürüten ve “FETÖ’nün karakutusu” olarak bilinen eski emniyetçi ve istihbaratçı Basri Aktepe’nin “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla yargılandığı davaya ait.

Bu tutanağa göre, Uzun, Fethullah Gülen cemaatinin yani FETÖ’nün yapılanmasının başlama tarihini 2005 olarak gösteriyor!

2018’e gelindiğinde Uzun, geçmişteki 8 yılı bir anda hafızadan siliveriyor.

Zira, 2005’ten önce Gülen cemaatinin emniyet imamı Kemalettin Özdemir, cemaat yönetimince görevden alınıyor. Kısa süreli başka bir görevlendirmenin ardından Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil iş başına geçiyor.

Böylece Uzun, Özdemir dönemini yok sayıp takvimlendirmeyi Özdil döneminden başlatıyor.

Bir bakıma FETÖ’nün miladını 2005’e çekiyordu.

***

Uzun, Basri Aktepe davasında niye ifade veriyor?

Çünkü, kendisi davaya tanık olarak davet ediliyor. Uzun, duruşmada Aktepe lehine ifade veriyor. Karakutu Aktepe’nin Fethullahçı ya da şimdiki deyimiyle FETÖ’cü olmadığını söylüyor.

Başbakanlık’ta böcek olayını ortaya çıkaran Aktepe’nin bu nedenle Fetullahçı olamayacağını anlatan Uzun, bakın neler anlatıyor:

“… Basri Aktepe’nin o tarihte Demetevler’de bulunan evlerine gidip polis kolejinim resmi kıyafetini çıkarıp sivil kıyafet giymek suretiyle ülküdaşlar birlikte geziyorlar. Ülkücülerin içinde bir kısmı paraya yöneliyor, bir kısmı maneviyata yöneliyor. İşte bu paraya yönelenlerle ters düşen grup içinde kimler olduğunu bilmiyorum. Basri Aktepe de bunlardan birisi. Bunlar Fethullah Gülen’e yöneliyorlar. Oradaki konumlarının bilmiyorum ama benim bildiğim icraat olarak Basri Aktepe’nin bu konularla yani FETÖ örgütüyle ilgisi olmaz. Hukuktan ayrılmaz…”

“… Basri’nin kendisinin asla ve katta ben cemaatle bir ilgisi olduğuna inanmıyorum...”

Oysa, Aktepe duruşmada Fethullah Gülen’in emniyet imamı olan Kemalettin Özdemir ile 1983’te tanıştığını anlatıyordu. Aktepe, Özdemir’in Hacı Bayram’daki kitabevinin bulunduğunu belirtirken, “dini diyaneti iyi bilen insandı” tanımlamasını yaptı.

Uzun’un, İstihbarat Dairesi Başkanı olarak birlikte çalıştığı Basri Aktepe hakkındaki bu değerlendirmesi Aktepe’nin davada tahliye olmasını sağladı. Ancak, Aktepe’nin adli kontrol şartıyla ev hapsine karar verilmesinin duyulması, ortalığı karıştırdı. Mahkemenin bu kararına yapılan itiraz sonrasında Aktepe, yeniden tutuklanarak cezaevine konuldu.

***

Ünlü istihbaratçı Uzun, aynı duruşmadaki ifadesinde “Ben istihbarat daire başkanlığı arşivinde FETÖ ile ilgili her hangi bir yasadışı bilgi var mı diye defalarca baktırdım. Benim zamanımda da bilgi gelmedi. Önceden de gelmiş bir bilgi yoktu. Biraz önce bahsettiğim gibi terör örgütü olabilmesi için bir eylemsellik olması lazımdı. Eylemin başlama tarihi de bana göre Mayıs 2005’tir” diyerek FETÖ hakkında önemli bir tanımlamada bulundu.

Ancak Uzun, yine aynı duruşmada hakimin tanık Gürsel Aktepe’yi sorması üzerine, “Bu işin ta göbeğinde. Yani militan bir kişilik göstermiştir. Onu biliyorum. Evet, FETÖ’cüdür” açıklamasını yaptı.

***

Uzun, 1997’de ilk kez oturduğu İstihbarat Daire Başkanlığı koltuğunda özel kaleminde Fecri Yıldız adlı bir komisere de görev vermişti. Yıldız, bu görevi sırasında aynı zamanda Ankara Emniyeti’nde ortaya çıkartılan telekulak iddiasında dönemin savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından bilirkişi olarak görevlendirildi.

İşte o komiser Yıldız, yıllar sonra FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla Erzincan’da gözaltına alınarak tutuklandı. Yıldız’a sorgusunda yıllar önceki özel kalem ve bilirkişilik görevlerinin sorulmaması manidardı!

***

Emniyet teşkilatı tarihinde olmayan biçimde üçüncü kez aynı göreve bu kez AKP iktidarında dönemin bakanı Abdülkadir Aksu tarafından getirilen Uzun, başkan olur olmaz ilginç bir uygulama yaptı.

Uzun, başkanlık binasındaki toplantı salonuna bir oy sandığı koyarak daire kadrosunda görevli komiser yardımcısından başkan yardımcısı arasındaki tüm rütbeli personele oy attırdı. Demokratik uygulama olarak tanımladığı bu anket ya da seçim diyebileceğimiz oylama sonunda Uzun, kendisinden önce dairede görevli Fethullah Gülen cemaati üyeleri ile cemaat haricinde kalan personel arasında başlayan çatışmaya da noktayı koydu.

Oylama sonunda daire, tamamen Fethullah Gülen cemaatine yakın istihbaratçı polislere teslim edilmiş oldu. O gün Gülen cemaati üyesi olarak dairede kalıp farklı çalışmalar yürüten polislerden kaçının cezaevinde ya da firar olduğuna bakmak, sürecin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

***

Uzun, bir süredir yaptığı açıklamalarda özellikle Ergenekon soruşturmasının kendisi tarafından etkisiz kılındığını anlatıyor.

Ergenekon dosyası Uzun’un ikinci ve üçüncü gelişi sırasında dönemin İstihbarat Dairesi’nin önde gelen isimlerinden Recep Güven tarafından ısıtılarak iki kez Uzun’un önüne konuldu. Uzun, her defasında bu dosyayı uygulamaya koymadı. Ancak, kendisine yasa dışı bir çalışmayı getiren Güven’le ilgili herhangi bir adli ya da idari bir işlem yapmaya cesaret edemedi.

Dosyanın ilk gelişi sırasında Güven ve ekibine yönelik bir işlem başlatılması halinde, Ergenekon’un başlamadan bitmesini sağlanacaktı kuşkusuz.

***

Evet, Uzun halen cezaevinde. Tahliyesi yönünde yapılan itirazlar reddediliyor.

Maalesef, yaşadıkları da hoş bir süreç değil.

1988’den buyana emniyet teşkilatını yakından izleyen bir gazeteci olarak Uzun’un FETÖ üyesi olduğunu söylemek zor.

Ama… İşte, işin bir de bu boyutu var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Emniyet’teki tayinlerin perde arkası: İstanbul’a yeni müdür atandı, Adıyaman’a müdür dayanmıyor!

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bir hafta arayla iki ayrı il emniyet müdürleri kararnamesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından çıkarttı. Sekiz kente yapılan atamaların en önemlisi güç dengelerinin ortasındaki İstanbul’du, kuşkusuz. Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı gibi iki görevi beraber yürütmeye çalışan Selami Yıldız, nihayet çok istediği İstanbul Emniyet Müdürü koltuğuna oturdu. Atamaların perde arkasında neler yaşandı?

İçişleri Bakanlığı, Sisli Vadi faciasında ikisi vali, 9 kamu görevlisi hakkında “soruşturma izni” verdi

Denetimi gerçekleştiren personel, “yapı tatil zaptı” hazırlayıp arazi üzerindeki yapıları mühürledi. Mühürleme işlemiyle birlikte 28 Mart 2022’de toplanan İl Encümeni, söz konusu kaçak işleme yönelik imar para cezası uygulanmasına karar verdi. Nihayetinde, kaçak olduğu tespit edilen ve yıkılması gereken tesis, sosyal medyadan yaptığı duyurularla faaliyete geçirildi!

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

"
"