29 Aralık 2011

Gökçek CHP’den Ne İster?

Geçen hafta Melih Gökçek ekranda canlı yayında CHP üzerine pek çok zaman yaptığı gibi yine ‘neşeli’ analizlerde bulundu.

Geçen hafta Melih Gökçek ekranda canlı yayında CHP üzerine pek çok zaman yaptığı gibi yine ‘neşeli’ analizlerde bulundu. Niye CHP ile bu kadar uğraştığı sorulunca “Hobim o benim” demekten de geri durmadı.


Gerçekten Gökçek’in ömrü CHP ile geçti. Onu adeta bir ‘Ankara kontu’ haline getiren, dönemsel muadilleri (SHP) ve istenmedik yan ürünleri (DSP) de yekûna eklenmek kaydıyla, CHP’dir dense yeridir. Ve CHP’nin başarısızlık tarihini tersten yazmak gerekse, özelden genele iki temel noktaya işaret edilebilir. Bir, Gökçek’in 20 yıla yaklaşan Ankara saltanatı. İki, AKP’nin 10 yılı devirip, bu gidişle nice on yıllara seyredecek Türkiye hegemonyası...


Böyle olunca Gökçek CHP ile uğraşmasın da kimle uğraşsın, onu sevmeyip, hobi yapmayıp kimi sevsin de hobi yapsın?!


Gökçek, televizyonda CHP içinden ‘güvenilir kaynaklar’dan aldığı duyumlara yer vererek ‘Baykalist’ cephenin yakında ‘reakte’ olacağını ve Kılıçdaroğlu’nun tasfiyesi cihetine gidileceğini ballandıra ballandıra anlattı. Kılıçdaroğlu’nun işinin zor olacağını belirtirken aslında bunu istemediğini, çünkü kendisi için havanın hoş olduğunu, arasa Kılıçdaroğlu gibi siyasî rakip bulamayacağını da belirtti.


Kılıçdaroğlu’yla Uğur Dündar moderatörlüğünde karşı karşıya geldiğinde muhatabının ‘sakin güç’lülüğü karşısında ‘kaba kuvvet’e, yani hoyratça söz kesmeye dayalı performansı hatırlandığında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bu son sözlerinin ne kadar içtenlikli olduğu tartışma gerektirebilir.


Ama onun CHP bünyesine ilişkin duyumlarının doğruluğu, hiç tartışma götürmez şekilde bir kaç gün içinde netleşti. Helâl olsun Gökçek’e ki o canlı yayından birkaç gün sonra CHP parti meclisinde ‘Baykalistler’ Kılıçdaroğlu’na kazan kaldırdı. Gazetelere “Yeni CHP’yi ‘Alevi Partisi’ olmakla suçlayan Ulusalcı kanat, olağanüstü kurultay için imza toplamaya başladı” şeklinde yansıyan haberde Baykal-yanlısı bir vekilin Kılıçdaroğlu’na “Git sen ya Dersim’in kitabını yaz ya da doğru dürüst genel başkanlık yap” diye çıkıştığı da kaydedilmekteydi (Radikal, 24 Aralık 2011).


Büyük ihtimal Gökçek bunları hazla okurken ben de hüzünle okudum.


Kendisine ne denirse densin, naif, tecrübesiz, ürkek, vd., Kılıçdaroğlu için söylenemeyecek tek söz herhalde onun ‘Alevici’ olduğudur. Bunu söyleyenin Allah’tan korkması lâzım!


Bir kaç haftadır süren ‘Dersim 37-38’ tartışmalarına Kılıçdaroğlu’nun hep bir ‘güvercin ürkekliği’yle ve mümkün olduğunca Atatürk ve Cumhuriyet’e sahip çıkarak yaklaştığı ortada. Parti meclisinde de ulusalcı ‘şahin’leri sakinleştirmek için “Biz etnisite üzerinden siyaset yapmıyoruz; yıllardır Genel Merkez’de yapılan aşure gününü bile yapmadık” demiş.


Yine de hayatları boyunca halkın iktidarı olmayı istemek yerine hep bürokratik iktidara yaslanmayı tercih etmiş bir zümrenin, “Biz eski CHP miyiz, statükocu, ulusalcı CHP miyiz” diye kendisine ‘serter’mesine engel olamadığını okuyoruz. Ve o, bu soruların hiçbirine, karşı bir ‘serter’meyle sıkı bir ‘evet’ cevabı veremeyecek kadar terbiyeli bir ürkekliğe sahip.


Ama öyle olunca da bu ‘zevat’a, bunca yıl Alevi oylarını ‘çantada keklik’ görerek her halükârda en az yüzde 20 garanti diye düşünmediniz mi çıkışı yapamıyor.


Onlarca yıl bu parti halka intikalini en çok Arab’ıyla, Zaza’sıyla, Türkmen’iyle Alevilere borçlu değil mi sorusunu da soramıyor.


Sizin Kemalist, elitist, nasyonalist ve nihayet militarist takıntılarınız Türkiye’yi ’27 Nisan’a, oradan ‘AKP Baharı’na, oradan da ‘Post-Kemalist’ çağa çıkarmadı mı sorgulamasında da bulunamıyor.


Askeri vesayet rejimine, tam bir komedi mahiyetinde, “Ordu da kâğıttan kaplanmış, gördük” diye ‘küstüm’cü üslûpla sahip çıkarak, sol ve sosyal demokrasi adına bir utanç vesilesi üretmediniz mi eleştirisinde de bulunamıyor.


O halde aşikâr ki bunlar Kılıçdaroğlu’nu bitirecek. Gökçek de üç mum yakıp seyrine bakacak.


Genç bir Alevi dostumun, Alevilerin CHP’liliğine ilişkin babasından verdiği bir örneği de hatırlatıyor bana tüm bu olup bitenler... “Elimiz mahkûm oğlum, vereceğiz oyu” dermiş hep...


Keşke Kılıçdaroğlu da bu kadar savunmacı olmak yerine bunlara ‘bodoslama’ şunu dese: “Ne var yani, bunca yıl Aleviler ‘elimiz mahkûm’ diye oy verdi bu partiye; şimdi de biraz siz ‘elimiz mahkûm’ diye oy verin! Vermiyorsanız da yolunuz açık olsun”!..


Kıssadan hisse: Sola çek Kılıçdaroğlu sola çek!


Liberal sola çek, demokratik sola çek, toplumcu sola çek!..


Atatürk’le değil, ama Kemalizm’le helâlleş; elitizmle helâlleş, bürokratizmle helâlleş, militarizmle helâlleş! Hâsılı, ‘Baykalizm’le helâlleş!..


Gökçek'in karşısında durduğun gibi dur onların karşısında da...

Korkma! Korkunun ecele faydası yok çünkü...


 

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"