04 Eylül 2011

Bir 'maşist' başyapıt: Telegol

Türkiye’de futbol, ‘maşizm’in, ergen bir söylem ve pratikle iliklerinden boşanırcasına dışa vurulduğu alandır

Türkiye’de futbol, ‘maşizm’in, ergen bir söylem ve pratikle iliklerinden boşanırcasına dışa vurulduğu alandır. Maşizm, ‘maçoculuk’, yani maçoluğu bir erkeklik ideali, hatta ideolojisi saymak diye tanımlanabilir. Ha, isim faşizmi mi çağrıştırıyor? Mahzuru yok, çağrışım yerindedir!



Bizde futbol programlarının kahir ekseriyeti, maşizme bir ömrü heba etmiş ergen (‘ergin’ değil) ruhlu memleket erkeklerinin bu ‘yanlış bilinç’ halini fantastik biçimde yeniden üretir. Kanaltürk’ün ‘Telegol’ü, bu tür programların şahikası sayılsa yeridir.


Temsili ‘hortlak’


Kendi türünde bir klasik haline gelmiş ‘Telegol’ün hareketli bir ekran serüveni oldu. Program kadrosunda moderatör Serhat Ulueren’le Ziya Şengül ve Gökmen Özdenak’ın ‘demirbaş’ oldukları söylenebilir. Bu isimlerin dışında, ‘kimler geldi-kimler geçti’ dedirten bir program bu. Bir ara eski futbolcu Samet Aybaba’nın kardeşi Adnan Aybaba, BJK kontenjanından programın renkli ve komik bir parçasıydı. Özellikle Ziya Şengül’le atışmalarından ve Şengül’ün aşağılayıcı ifadeleri karşısında ezikliğinden hatırlıyorum onu. Neden kayboldu bilemiyorum. ‘Maşizm’i bihakkın temsil edemediğinden olabilir! ‘Ziya’nın ağır basmasından da olabilir ki bu aynı zamanda ‘Fenerbahçe ağırlığı’dır. Beşiktaş, olmazsa olmaz değildir. Futbolun endüstriyelleşmesi, reyting radarının taramaları doğrultusunda rekabeti iki büyükle (FB-GS) sınırladı çünkü Türkiye’de...


Yine de ‘Telegol’, hakkını teslim etmeli, Sinan Engin’le önceki sezona kadar BJK çeşnisi de taşıyordu. Ama geçen sezon onun yerine Lig TV’de ‘Aziz Yıldırım ‘kov’uşturması’na maruz kaldığı iddia edilen Erman Toroğlu geldi ve ezeli rakibi Ahmet Çakar’ın karşısına oturdu. Hakemlikten gelen yorumcuların da bu programların ana dayanağı olduğu malûm… Fakat Toroğlu’nun açtığı çığırı bir tek Çakar izledi demek de mümkün. Çünkü tartışmalı pozisyonları yorumlayan emekli hakem olmak yetmiyor, futbolun tüm ‘kirli-çıkı’ meselelerine hâkim olmak da lâzım. Ama en önemlisi eğlenceli olmak lâzım ki onların dışında bu performası yakalayan çıkmadı.


‘Telegol’ geçen sezonu Toroğlu, Çakar, Şengül, Özdenak dörtlüsüyle tamamladı. Ses, söz, hava, mizaç ve mizah açısından ‘maşizm’ ortak paydasında buluşan bu ‘kare as’, ‘lan-lun’lu hitaplarla bezenmiş diyaloglarıyla tam bir ‘erkek oğlu erkek’ programa imza attılar. Bu sezon Çakar yok. Eh, bir ipte iki cambaz oynamaz ve meydan Toroğlu’na kaldı. Hem de ne kalış! En son, şike mevzuuna binaen Türk futbolunun ‘ruhunu çağırdı’! Ruh çağırmaktan çok hortlak kılığına girip çoluk-çocuğu korkutmaya soyunmuş birini andırdığı ‘temsil’, rezaletti.


Konuşma performansı (RTÜK düşünüldüğünde) zaten riskli olan Toroğlu’nun bu tür ucube canlandırmalarına set çekilmesi program kadar onun da çıkarına... Çünkü sözle sağladığı ‘maşist karizma’, böyle beceriksiz aksiyonlarla öyle bir çizilir ki Aziz Yıldırım’ın sıfırlayamadığı kariyeri, kendi marifetiyle elinden gidiverir.


(Radikal-Hayat)

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"