TELEVİZYON
Alt Üst Muhabbetler,
Her Cumartesi 23.15’te
Haber Türk TV’de
Ne yalan söylemeli, Serdar Turgut’un HaberTürk’te ‘Alt Üst Muhabbetler’le ekrana geleceğini öğrendiğimde korkmadım değil... Bir tür ‘içki, şişede durduğu gibi durmaz’ kaygısı içimi kapladı. Matbu medyanın nispeten steril ve kontrollü ortamından televizüel medyanın sterilizasyona imkân tanımayan kontrol-dışı canlı yayın ortamına geçince neler olmazdı ki?! Malûm, striptizci kadının ‘orgazm fışkırığı’nı estetize eden bir gazete yazarından söz ediyoruz. Bilgiyle yazan, iyi yazan, ilginç yazan, lâkin sık sık ‘ilginç’ten öte ‘tiksinç’te çekiciliği hedefleyen bir yazardan...
Korktuğum başıma gelmedi. ‘Vıcıklama’dan uzak, dengeli, düzeyli, itinalı bir magazin-sohbet programı çıkmış ortaya... ‘Magazin’den de öte ‘popüler kültür’ programı diyelim! Aradaki fark, ikincide analitik ve ‘kritik’ bir değerin bulunması...
Yer yer ‘abuk’lasa da...
Böyle olmasının kanımca iki nedeni var. Bir, tabii ki topu topu 100 bin kişiye ulaşan bir ‘medium’ yerine milyonlara, üstelik muhafazakâlığa ram olmuş milyonlara hitap eden televizyonun caydırıcı etkisi... İki, Turgut’un partneri Esin Övet’in son derece dengeleyici performansı... Bu başarılı ve entelektüel kalibresi yüksek magazin gazetecisi, tam anlamıyla ‘şiraze’si programın...
İlk programda ‘panpişçi’ Hilal Cebeci’yi çıldırttığı yazıldı Turgut’un... Abartılı yorum bence ama olsun, ‘Yerden Göğe’nin yaptığı gibi masaya çıkarmaktan iyidir.
Ben, Serdar Turgut’ta Woody Allen yazılarının izini, tadını, kokusunu buluyorum. Yer yer (Rojin’e yönelik yazısındaki gibi) ‘abuk’layıp (Aynur’dan faşizan kitleye Türkçe şarkı jesti beklemek gibi) ‘sabuk’lasa da, yine de önemli biri Turgut... Önemi, ‘postmodern’ dünyanın Türkiye’sinde yerine tam oturan bir pratik sergilemesinde…
Gösteri toplumuna direnç
Postmodernite, bir yanıyla ‘mahremiyet’in son bulduğu, ‘aleniyet’in kaçınılamazlaştığı, izleme ve izlenmenin, dolayısıyla röntgen ve teşhirin, üstelik de pornografik derecede hayata geçtiği, bunun da herkes üzerinde iktidar ve tahakküm ürettiği bir dünya halini işaret eder. Turgut, yazılarında bu ‘postmodern tahakküm’den bir çıkış formülü üretiyor: Kendini teşhir et, aç mahremiyetini el-âleme, hatta kendi ‘kaset’ini sen sun tasavvura... Ve kurtul!.. Bunun mizahını yapıyor tabii, ama mesajını da veriyor. Postmodern ‘gösteri toplumu’na direnme yolunda (sadece bu bağlamda) ‘devrimci’ bir formül bu...
Bence Turgut’un bunu usturuplu üslûpla ekrana taşımasında da mahsur yok, yarar var.
Aman, fışkıya-dışkıya dikkat yine de!..