Sayın Rıza Türmen’in ilgi çeken , “Bir demokrasi cephesine gereksinim var” başlıklı yazısı 13 Mayıs’da yayımlandı.
Türmen özetle, “AKP’nin hegemonyasına itiraz eden bütün demokratik güçlerin katıldığı yeni bir güç merkezi yaratılmalıdır” demekteydi.
Gerçekten, ülkemiz demokrasi dışına itilmektedir. Gözü olanların bu faciayı gördüğüne inanıyorum.
Bana göre de, halk birleştüarerek, “Milletin azim ve kararıyla” demokrasinin kurtulabileceği anlayışını ortaya koymalıydı.
Demokrasi isteyen bütün yurttaşlar, partiler, sivil toplum örgütleri, düne kadarki düşüncelerini ve yaptıklarını hatırlamadan ve hatırlatmadan, güçlerini birleştirerek sadece demokrasi bayrağı altında mücadele etmelidirler.
Demokrasi bir partinin, bir dernek ve bir birliğin tekelinde olamaz. Demokrasiyi ülke genelinde savunan birlikler kurulabileceği gibi, bir il veya bölgede; ya da bir meslek grubuna özgü demokrasi birlikleri de kurulmalıdır.
Birlik’in Ak Partili, CHP, HDP, MHP’li üyeleri olabileceği gibi, Büyük Birlik, Demokratik Sol, Emek, Komünist, Liberal Demokrat, Özgürlük ve Dayanışma, Vatan ve Yeşiller Sol Gelecek Partisi gibi… her partiden mensupları olabilir.
Demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin, sistemin savunulduğu bir ortamda bulunmaları, aralarındaki farkları bu ortama taşımamaları doğaldır.
İnsan hakları dışındaki konular, demokrasi mücadelesinin gündemi haline getirilmemelidir.
Demokrasi Birliğinin ilk hedefi, halkın evrensel demokrasi iradesinin ortaya konulması ve bu iradeye karşı ileri sürülen bahane ve darbe taktiklerinin görüldüğünün ilan edilmesidir.
Birlikler; siyasal iktidar tarafından halkın demokrasi iradesi açıkça kabul edilinceye kadar, mücadeleye devam edeceklerini beyan etmelidirler.
Demokrasi Birliği veya Demokrasi Birlikleri, her grup için değil, halk için, bütün yurttaşlar için demokrasinin gerekli olduğu fikrini yaygınlaştıracak ve derinleştirecektir.
Toplumu oluşturan farklı yaşam biçimlerine sahip tüm toplulukların -Alevilerin, Arapların, Çerkezlerin, Ermenilerin, Kürtlerin, Musevilerin, Türklerin ve …’in-, “her alanda eşit haklara sahip vatandaş olarak tanınmaları” Demokrasi Birliklerinin asıl nedenidir.
Bu konuya, çok değerli siyaset adamı Tarık Ziya Ekinci, “Demokrasi İçin Birlik Gerçek mi?” başlıklı yazıyla katıldı (T24, 8 Haziran).
Türkiye’de yaşayanlara uzun zamandır yol gösteren Sayın Ekinci’nin görüşünü, şu cümleleri özetliyor:
“Tüm toplulukların her alanda eşit haklara sahip vatandaş olarak tanınmaları esasına dayanmayan hiçbir siyasal hareket Türkiye’yi demokrasi hedefine ulaştıramaz.”
“Otoriterizmi geriletecek ortak bir demokrasi hareketini geliştirmenin kolay olduğunu söylemek mümkün değil”
“Kürt ulusal demokratik hareketi Türkiye demokrasi hareketinin nesnesi değil öznesi konumundadır”
“Kürtlerin eşit haklı vatandaşlık mücadelesi başarıya ulaşmadan Türkiye’de demokrasi olmaz.”
Sevgili dostum ve ağabeyimin bana, bu özet cümlelerinden ilk ikisine katılma ve diğer ikisine katılmama iznini vereceğini umut ediyorum.
Demokrasi Birlikleri mücadelesinin veya hangi adla olursa olsun demokrasi hareketinin, sayılan veya sayılmayan halk topluluklardan birinin adıyla anılması veya onlardan birinin hareketin öznesi olması gereği, demokrasiyle bağdaştırılamaz.
Çünkü, eşitlikte bir gruba öncelik vermek bazı gruplara sonunculuk vermek demektir.
Diğer taraftan, Kürtlere veya sayılan- sayılmayan gruplardan birine özgü eşitlik mücadelesi olamaz, olmamalıdır! Bir ülkede, sadece bir gruba diğerlerine tanınmış haklar verilmiyorsa, o grubun kendilerine özgü demokrasi –eşitlik- mücadelesi yapmaları haklı bulunabilir ve ancak böyle bir durumda, o grubun o mücadelede “özne” olmasından bahsedilebilir.
Türkiye’de durum böyle midir? Yani ülkemizde demokrasi vardır da, sadece Kürtlerin mi demokratik hakları yoktur!
Özetle, ifade özgürlüğü sadece Kürtler için mi kısıtlıdır? Yerel yönetim hakkı, yurttaşların yönetime katılma hakkı sadece Kürtler için mi sınırlıdır?
Bazı genel baskı haline dönüşmüş anlayışlar, sadece Kürtlere mahsus mudur? Kürtlere özgü olan baskılar sonucu oluşmuş adaletsizlikler vardır ama bunların bilebildiğim hepsi demokrasinin yerleşmemiş olmasının sonucudur.
Denilebilir ki, Kürtler’in ifade ve yönetime katılma hakkını kullanmalarından çekinildiği için, geri kalan 40 milyondan fazla seçmenin ifade ve yönetime katılma özgürlüğü fiilen kısıtlıdır.
Doğrudur, 90 yıldan beri Türkiye merkezi yönetim cenderesinde yaşamaktadır; kamu düzeni yurttaşlara eşit yönetim sunmamıştır! Fakat bu savunma Kürtlere, öznesi oldukları bir mücadele hakkı vermez; sorun hepimizin ortak sorunudur, ancak hepimiz birlikte mücadele edersek başarılı oluruz.
Bu durumun özü demokrasinin kurulamamış olmasıdır; daha açığı, devletçi zihniyetle oluşturulan kamu düzeni, demokrasiye bu kadar izin vermiştir!
Bir süredir, tek adamlığa özenen bir siyasi parti lideri, dağ başındaki çobanından, hükümetin başındaki başbakana kadar, yalnızca merkeziyet zorbalığını değil; onların yürüyecekleri yoldan yatak odalarına kadar, davranış ve ifade haklarını sınırlamaktadır.
Halkımız ilk kez bu kadar kapsamlı ve geniş biçimde, demokrasi olmazsa neler olabileceğini yaşamakta ve görmektedir.
Her şey açık ve sadedir; ilk eksiğimiz demokrasidir; kaldırılmak istenen ilk şey de, olduğu kadar demokrasiyi geri almak ve genişletmektir.
Bu nedenle ilk kurulması gereken, herkesin katılabileceği Demokrasi Birlikleridir!