Havalar soğudu, kış geliyor. Sabah yola çıktığımda ve akşam eve dönerken hava kararmış oluyor. Ben de yavaş yavaş bisikletten taksiye geçtim işe gidip gelirken. Şehir içinde kısa mesafelerde öteden beri taksi kullanırım. Taksicilerle sohbet etmek de bir İstanbul geleneğidir. İstanbul taksi şoförleri ve yolcuları muhabbeti sever. Belki diğer şehirlerde de öyledir bilmiyorum, ama trafiğin sıkça tıkandığı, caddenin ortasında birdenbire bir kamyonetin durup eşya boşaltmaya başladığı, tek yönlü yola tersten girmiş bir şoförün geri dönmeme ısrarı neticesinde trafiğin kilit olması gibi çeşitli nedenlerle yolculuk uzar, muhabbet koyulaşır.
Zaten güzel yurdumda muhabbet konusu da hiç bitmez. Pazartesi taksiye binmişseniz futbol, deprem bir yerleri salladıysa bir sonraki deprem, tsunami falan, Suriyelilerle ilgili muhtelif olaylar, Libya'daki savaş, Trump - Biden, Amerika seçimleri, mafya olayları vb…
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'a 6 bin yeni taksi projesini ortaya attığından ve UKOME tarafından reddedilip durduğundan beri de kendimce, sabah akşam taksicilerle ve taksi kullanan İstanbullularla yüz yüze görüşerek bir kamuoyu araştırması yapmaktayım. Kusura bakmayın rakam veremeyeceğim ama ulaştığım sonuçları sizlerle paylaşayım.
Benim konuştuğum İstanbulluların tamamı Ekrem Başkan'ın projesini destekliyor. Yani 6 bin yeni taksinin yollara çıkması, bu taksilerin periyodik olarak teknik kontrolden geçmesi, temizliğinin, dezenfeksiyonunun kurumsal olarak yapılması, denetlenmesi, taksileri kullanacak şoförlerin eğitimden geçmesi (sanırım bu eğitim yalnızca araba kullanmak üzerine olmayacak, mesela öfke kontrolü, temizlik, nezaket gibi konular da işlenecek), taksilerin dijital olarak izlenebilmesi, hız kontrolünden, rota kontrolüne kadar yapılabilmesi İstanbulluların hoşuna gidiyor, en azından benim konuştuklarımın.
Bu konuyla ilgili hemen bir anı. Eskiden Ataköy'de otururdum. Atatürk Havalimanı'nda yorgun argın uçaktan indiğimde, bir an evvel eve gidip uyumayı hayal ederek taksiye binerdim ve kabus başlardı. Ataköy lafını duyan şoför surat asar, söylenir, lanet okuyan gözlerle bana bakar. Bir keresinde taksiye bindim, Ataköy'e gideceğimi söyledim, şoför bir yandan söylenmeye başladı, bir yandan gaza basıyor, bir ara 150'yi gördüm kadranda. Slalom yapıyor, makas atıyor. Sesimi çıkartamıyorum adamın dikkati dağılmasın diye. Yeşilköy - Ataköy arasını 6 - 7 dakikada aldık. Beni bırakıp tekrar sıraya girecek. Araçtan inerken "Şoför bey dedim, size bir kartımı vereyim". "Neden" derken dik dik suratıma bakıyor. "Ben beyin cerrahıyım da, bu gidişle sizin bana ihtiyacınız olacak, büyük ihtimal bana ulaşamadan öbür dünyayı boylarsınız ama yine de ben elimden geleni yaparım sağ kalırsanız" deyip indim arabadan.
Gelelim taksi şoförü arkadaşların söylediklerine. Önce 6 bin yeni taksinin sahaya çıkmasına karşı çıkanların argümanları. Belirtmem lazım ki benim mini kamuoyu yoklamamda bu arkadaşlar bayağı azınlıkta. Bir kısmı koyu reisçi. Mesele reisin sevmediği birinin yapıp edecekleriyse, baştan ona karşılar. Bu ekip Ekrem İmamoğlu ağzıyla kuş değil, timsah falan tutsa ona yine de karşılar. Partici olmayan ama ekmek parası derdinde olduğu belli olan bazı arkadaşlar, "Önce korsanı çözsünler", ya da "Zaten iş bulamıyoruz, pandemi bize darbe vurdu, bir de 6 bin taksi çıkarsa aç kalırız" demekte.
Benim anketimde belediyenin yeni taksi çıkartmasına olumlu bakanların söyledikleri ise şunlar:
"Abi taksici olacaksan bunun iki yolu var; ya günlük kiralayacaksın ya da yıllık anlaşma yapıp aylık ödeme şeklinde. Günlükte 12 saat için 250 lira veriyorsun, 80 lira da mazot koyarsın, 30 lira da sigorta, yani eksi 360 lira ile işe çıkarsın. Onun üstünde kazandığın senin olur. Yıllıkta ise bugün için aylık 9 bin 500 lira civarında. Bir yıllık kontrat yapıyorsun aydan aya ödüyorsun. Kontrat yenilenmesinde her yıl 10 bin TL de hava parası. Arabanın arızası, kazası sana ait. Plakaların çoğu Otocenter'daki birkaç kişide. Plaka sahipleri de onlara veriyorlar, Otocenter'dakiler işletiyor. Bir ay hastalandın çalışamadın ya da Koronavirüs nedeniyle işler düştü, bu ay kiramı eksik ödeyim desen hiç gözünün yaşına bakmazlar. Getir arabamı o zaman derler. Otocenter'dakiler mafyalaşmış. Belediye başkanını bile tehdit ediyorlar."
"Eğer belediye taksi çıkartırsa, maaşımızı biliriz, sekiz saat çalışırız, sigortamız olur ya da belediyeden arabayı kiralayıp daha iyi şartlarda çalışırız. Bizim gibi plaka sahibi olmayan şoförlerin hemen hepsi ister yeni taksi çıkmasını."
Peki diyorum bazı arkadaşlarınız istemiyor, karşılar; ben soruyorum her bindiğim taksiye.
İşte aldığım cevaplar:
"Onlar ya AKP'lidir, ya plaka sahibidir ya da hırsız uğursuzdur. Sultanahmet'te, Taksim'de bekleyip de turisti kazıklayan onlardır. Bazısı uçağa götürürken ıssız yolda duruyor, 50 - 100 Euro istiyor, vermezsen indiririm diyor. Paranın üstünü eksik veren, bir önceki müşterinin bakiyesi üzerinden yola devam eden, hatta yolcusunu soyan şoför var. (Buna şahitim, 3 yıl önce Dünya Beyin Cerrahisi Kongresi'ni yaptığımızda, Avrupa Beyin Cerrahisi Derneği'nin başkanını havaalanına götüren taksi şoförü hocayı soymuştu, rezil olmuştuk.)"
Benim anladığım plaka sahibi küçük bir azınlığın dışında belediyenin 6 bin yeni taksiyi İstanbul caddelerine çıkarmasından rahatsız olan pek yok. Vali (epeydir devletin değil partinin valisi gibi davranıyorlar), hükümet tarafı, yani iktidar neden rahatsız olur bu işten bilmem.
İki nedenden biri olmalı: Ya İstanbul halkının ve çoğunluk taksi şoförünün isteği hilafına adım attıracak kadar güçlü bir Otocenter lobisi söz konusu ya da Ekrem Başkan, Mansur Başkan, Tunç Başkan… seçildiğinden beri izlediğimiz film tekrarlanıyordur. "Biz bunlara iki kazı güdemez diyorduk ama bayağı iyi belediyecilik yapıyorlar, yapacakları hayırlı işlere baştan mani olalım da, ne olur ne olmaz önümüzdeki seçimlerde" durumları.
Not: Taksi kiralamayla ilgili rakamlar, farklı şoför arkadaşların söylediği rakamların ortalaması. Ancak arada büyük oynamalar yok. Beş aşağı beş yukarı birbirine yakın rakamlar.