26 Mart 2025

Sonsuz bir aşk, sahnede yeniden yazılıyor: Romeo ve Juliet

Ricardo Amarante: Küçük kararların bir hayatın akışını nasıl sonsuza dek değiştirebileceğini düşünmelerini istiyorum

Kimi zaman hayatın akışı içinde sanatın sesi duyulmaz olur; sessizce kenarda kalır. Oysa tarihin her döneminde sanat, sessizce ruhlara dokunmuş, insanların iç dünyalarına incelikle sızarak yaşamanın güzelliğini hatırlatarak umut aşılamayı başarmıştır.

Bazen bir bakışla başlar her şey… Ne sözler edilir, ne cümleler kurulur. Sadece bir bakış... Ve ardından müziğin sesi duyulur. Çünkü bazı hikâyeler, kelimelerden fazlasını hak eder.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin prömiyerini gerçekleştirdiği ve uzun zamandır heyecanla beklenen Prokofyev’in “Romeo ve Juliet” Balesi, geçtiğimiz günlerde Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu’nda 15 Mart’ta sanatseverlerle buluştu.

William Shakespeare'in yüzyıllardır eskimeyen hikâyesi, Prokofyev'in unutulmaz notalarıyla buluşan bu ölümsüz trajedi, Brezilyalı Ricardo Amarante'nin güçlü ve özgün koreografisiyle izleyicilerden büyük alkış aldı. Biz de bu vesileyle anlatıya yön veren Brezilyalı koreograf Ricardo Amarante ve başrolleri canlandıran değerli dansçılar Berfu Elmas ile Batur Büklü’ye sorularımızı iletme imkânı bulduk.

Ricardo Amarante

Shakespeare'i kıskandırabilecek parça: Şövalyelerin dansı

- Sayın Amarante merhaba. Öncelikle bizi bu ölümsüz hikâye ile yeniden buluşturduğunuz için teşekkürler. Sahnede Shakespeare'in sözleri yok ama Prokofiev'in notaları var. Sizce müziğin hangi bölümü Shakespeare'i sahnede kıskandıracak kadar güçlü?

Ricardo Amarante: Romeo ve Juliet'ten Shakespeare'i kıskandırabilecek bir parça varsa, o da Şövalyelerin Dansı'dır. Dünyanın en ünlü ve hemen tanınan bale müziği parçalarından biridir. Derin, dramatik gücü kaderin ağırlığını, Capulet dünyasının ihtişamını ve hikâyeyi ileriye taşıyan gerilimi mükemmel bir şekilde yakalar. Shakespeare'in en güçlü monologlarının kelimelerle yaptığı gibi, müziğin tek başına sahneye hükmettiği bir an. Sanırım Prokofiev'in müziğinin hikâyeyi en az şiiri kadar yoğun bir şekilde anlatabilmesine hayran kalırdı.

“Hareket, aşkın hassasiyeti kadar nefretin şiddetini de yansıtmalı”

- “Romeo ve Juliet” bir aşk hikâyesi olduğu kadar bir çatışma hikâyesidir de. Koreografinizde aşkı mı, çatışmayı mı daha güçlü ifade etmeyi tercih ettiniz?

R.A.: Her ikisi de gerekli. Bu hikâyeyi bu kadar güçlü kılan şey aralarındaki zıtlık. Aşk sahnelerinin gençlik tutkusuyla dolu olmasını istedim; saf, eğlenceli ve umut dolu. Ancak bu, çatışmayı daha da yıkıcı hale getiriyor. Hareket, aşkın hassasiyeti kadar nefretin şiddetli enerjisini de yansıtmalıdır.

- Aşk hikâyeleri genellikle umutla başlar. Sizin koreografinizde trajedinin gölgesi hangi andan itibaren sahneye düşmeye başlıyor?

R.A.: Trajedinin gölgesi her zaman var, ama bence Mercutio öldüğünde gerçekten baskın olmaya başlıyor. Bu kırılma noktası. Öncesinde, hala işlerin yoluna girebileceğine dair bir his var. Ama o andan itibaren kader devreye giriyor ve her şey felakete doğru sürüklenmeye başlıyor.

“Aşk değişebilir ama duygular zamansızdır”

- Shakespeare bugün hayatta olsaydı, Romeo ve Juliet'i hala yazmaya değer bulur muydu? Yoksa sizce aşk Tinder'da sağa kaydırdığınız bir şeye mi dönüştü?

R.A.: Aşk bazı yönlerden değişmiş olabilir, ancak insani duygular aynı kalır. Romeo ve Juliet tutku, dürtü, aşk ve nefretin sonuçları hakkında; bunlar zamansız şeyler. Shakespeare modern ilişkiler karşısında şaşıracaktı ama inanıyorum ki aşkı, kalp kırıklığını ve trajediyi evrensel kılan duyguların derinliğini yine de görürdü.

- Klasik bale diline eklediğiniz ya da çıkarmayı göze aldığınız bir sahne var mıydı? Hangi detay seyirciyi şaşırtacak?

R.A.: Klasik baleye saygı duyuyorum ama aynı zamanda onu taze ve canlı hissettirmeye inanıyorum. Duyguları farklı şekilde vurgulamak için zamanlama ve beklenmedik müzikal vurgularla oynadığım anlar var. Ayrıca Mercutio'nun mizah ve öngörülemezlikle dolu benzersiz bir hareket tarzına sahip olmasını istedim ki öldüğünde kaybı daha da büyük hissedilsin.

“Tek bir jest sahneyi baştan sona değiştirebilir”

- Dansçıların performanslarındaki detayların seyirciye ne kadar yansıdığını düşünüyorsunuz?

R.A.: En küçük ayrıntılar her şeyi değiştirebilir. Tek bir jest, bir bakış ya da hareketteki bir duraklama bir sahnenin duygusal ağırlığını değiştirebilir. Örneğin Juliet'in tepkisinin zamanlamasındaki küçük bir değişiklik, onun daha çaresiz ya da kaderine daha boyun eğmiş görünmesini sağlayabilir. Bu ayrıntılar karakterlere gerçek anlamda hayat verir.

En büyük engel: “Kaderlerini kontrol eden güçlerden kaçamamak”

- Sizce Romeo ve Juliet'in bugün karşılaştığı en büyük engel ne olabilir? Sosyal medya mı, aile baskısı mı, yoksa ekonomik kriz mi?

R.A.: Nerede yaşadıklarına bağlı. Bazı kültürlerde aile baskısı hâlâ büyük bir faktör. Diğerlerinde ise sosyal medya ilişkileri bozuyor, her şey çok hızlı gerçekleşiyor ve derin duygulara yer kalmıyor. Ama sonuçta en büyük engel hala aynı: kaderlerini kontrol eden güçlerden kaçamamak.

- Romeo ve Juliet'e mutlu bir son vermek zorunda olsaydınız, hikâyeyi hangi noktada değiştirirdiniz?

R.A.: Keşiş Laurence'ın mektubu Romeo'ya zamanında ulaşsaydı, her şey değişebilirdi. Bu küçük hata trajediye yol açan şeydir. Ama o olmasaydı, Romeo ve Juliet hâlâ o kadar güçlü olur muydu? Emin değilim.

“Aşk ve nefret, aynı madalyonun iki yüzü”

- Performans sonrası izleyicinin en çok ne düşünmesini istiyorsunuz? Kader mi, aşk mı, pişmanlık mı?

R.A.: Hepsini hissetmelerini istiyorum; aşkı, kaderi, pişmanlığı ve karakterlerin yaptığı her seçimin ağırlığını. Tiyatrodan ayrılırken aşk ve nefretin çoğu zaman aynı madalyonun iki yüzü olduğunu ve küçük kararların bir hayatın akışını nasıl sonsuza dek değiştirebileceğini düşünmelerini istiyorum.

Berfu Elmas ve Batur Büklü

- Merhaba, öncelikle tebrik ederim. Romeo ve Juliet’i izleyen herkes performanslarınızdan hayranlıkla söz ediyor. İlk olarak şunu merak ediyorum, Romeo ve Juliet olarak sahneye ilk çıktığınızda, karakterin gerçekliğini hissettiğiniz o ilk an hangisi?

Berfu Elmas: Balo salonunda Romeo ile karşılaştığım an. Çünkü bütün olayların başlangıç anı. 

Batur Büklü: Sahneye o anda âşık olduğum karakteri Rosaline’i düşünerek koşarak giriyorum ve karakterime bir aşık gibi devam ediyorum; sadece aşkım değişiyor ve büyüyor.

- Sizce Romeo ve Juliet’in yaşadığı ilk görüşte aşk mı, kader mi, yoksa gençlik hevesi mi?

B.E: Hepsini barındırıyor. Gerçekten kader barındıran kuvvetli bir aşk. Gençlik hevesi kısmını da şöyle açıklayabilirim: Evet, belki Juliet yaş olarak daha büyük ve geçmişteki ilişkilerinden kendine savunma sistemi kurmuş olsaydı böylesine büyük trajedi olmazdı (gülümseyerek). Ama en güzel tarafı da bu sanırım eserdeki bütün duygular saf bir yerden geliyor. Bu yüzden çok etkileyici.

B.B: Kader diyebilirim çünkü onlar birbirlerine ölümüne âşık oluyorlar.

“Bu eser için daha iyi bir müzik yapılamazdı”

- Sahnedeyken Prokofyev’in müziği sizi daha çok motive mi ediyor, yoksa duygusal olarak yoruyor mu?

B.E: Çok etkileyici. Hayatımda sahne üzerinde bu kadar keyif aldığım olmamıştı. Her duyguyu o kadar güzel veriyor ki müzik. Üzerine düşünmeye bile gerek kalmıyor.

B.B: Bu eser için daha iyi bir müzik yapılamazdı ikisi de benim için bir bütün birbirinden ayrılamazlar Romeo ve Juliet gibi…

-  Balkon sahnesi romantizmin zirvesi; peki sizin en sevdiğiniz sahne gerçekten burası mı, yoksa başka bir favoriniz var mı?

B.E: Balkon gerçekten içimize işliyor. Ama onun dışında son sahne… Provalarda bile o sahneyi oynadıktan sonra yarım saat kimseyle konuşmadan oturmak istiyorum kendime gelebilmek için.

B.B: Bu eserde hiçbir yeri favori olarak seçemem. Başından sonuna bu eserde dans etmek bana minnet veriyor.

“Romeo ve Juliet geçmişe değil, insana ait bir eser”

Romeo ve Juliet bugün sosyal medyada tanışsaydı, ilişkilerinin sonu yine bu kadar dramatik olur muydu sizce?

B.E: Olmazdı demek istemem. Çünkü Romeo ve Juliet geçmişe ait bir eser değil. Tamamen insanın en içten duygularına ait bir eser. Tabii hiçbir şey bu kadar dramatik olmamalı. Ama doğru incelendiğinde şu an günümüzde aynı duygular yaşanıyor sadece artık toplum olarak bunları göstermeyi güçsüzlük olarak görüyoruz.

B.B: Onlar bugün yaşasaydı yine aynı trajedi için ellerinden geleni yaparlardı.

“Birbirlerine sonsuzlukta kavuşmaları bana huzur veriyor”

- Mutlu sona ulaşsalardı yine bu kadar etkileyici olur muydu?

B.E: Olamazdı maalesef. En baştan en sona hiçbir noktası değişmemeli bu eserin. Bütün olaylar ve duygular birbirini tamamlıyor.

B.B: Bence bu hikâye mutlu sonla bitiyor. Birbirlerine sonsuzlukta kavuştuklarını düşünmek bana huzur veriyor.

- Size göre onların aşkını ölümsüz yapan şey trajik sonları mı, yoksa masumiyetleri mi?

B.E: Masumiyetleri. Asla trajik sonları değil. Belki ilk bakışta trajik sonları gibi gözüküyor ama biraz içine girince en saf haliyle yaşandıkları için dokunulmaz ulaşılmaz ve sonsuz olduğunu anlıyorsunuz.

B.B.: Bu hikâyeyi ölümsüz yapan bence kesinlikle birbirleri için kendilerinden vazgeçmeleridir.

Ricardo Amarante’ye, Berfu Elmas’a ve Batur Büklü’ye içten yanıtları ve sahne üzerindeki büyüleyici anlatıları için teşekkür ederiz. Perde her açıldığında ilhamınızın artarak çoğalması dileğiyle.


İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği Sergey Prokofyev’in “Romeo ve Juliet” balesi, ünlü koreograf Ricardo Amarante imzasını taşıyor. Eserde, Orkestra Şefi: Zdravko LazarovKostüm Tasarımı: Tuba KılıçDekor Tasarımı: Tayfun ÇebiIşık Tasarımı: Aydın Kıvanç tarafından gerçekleştirildi. Oyuncu kadrosunda ise başrollerde Berfu Elmas (Juliet) ve Batur Büklü (Romeo) yer alıyor. Bu güçlü kadroya eşlik eden İstanbul DOB sanatçıları, Shakespeare'in ölümsüz metnini dansla yeniden yazıyor.

“Romeo ve Juliet” balesi, 26, 27 Mart  / 2, 3, 16, 22, 29 Nisan’da sahnelenmeye devam edecek.

Sümeyra Gümrah kimdir?

Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.

Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.

2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.

Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

'Gilgameş’ operasının rejisörü Caner Akın: Besteci hayatta değil ve hiç prodüksiyon yapılmamış, el yazması notalardan yola çıkarak hazırladık

"En zorlayan yanı hayatta olmayan bir besteci var ve hiç yapılmamış bir prodüksiyon var. Dünyada ilk kez sahnelenecek ve o sırada gözünüzü kapatıp Ahmed Adnan Saygı'nın hem libretosunda yazdığı için acaba burada ne hissetti, neyi vurgulamak istedi, neyi göstermek istedi, neye dokunmak istedi bunları keşfetmeye çalışmak..."

Piazzolla’nın tek öğrencisi Marcelo Nisinman, topluluğuyla ilk kez İstanbul’da: Tango, çalınan ve dans edilen hüzünlü bir duygudur

Bir şehrin ruhundan doğup dünya sahnelerine yayılan, hem kaybı hem arzuyu aynı anda fısıldayan bir müzik... Buenos Aires’in uykusuz gecelerinden çıkan bu duygusal hafıza dili, şimdi beş farklı kültürden gelen beş müzisyenin ellerinde yeniden şekilleniyor

Cazla düşünen, Balkanlarla konuşan müzik filozofu Vasko Atanasovski: Geleneksel müzik bana nasıl boyun eğmemem gerektiğini öğretiyor

Vasko Atanasovski: “Modern müzikal mitin kahramanları, yalnızlığa çekilmek yerine topluluğa can vermeye çalışan cesur ruhlardır”

"
"