İnsanlara girişim kurmalarında yardımcı olan çok sayıda program olmasına rağmen gerek üniversitedeki yüksek lisans dersi alan öğrencilerimizle yaptığımız sohbetlerde gerekse mentorluk yaptığımız beyaz yakalı yönetici adayları ile olan görüşmelerde ve gerekse kariyer planlaması yapmak ve kariyer koçluğu almak için bize başvuran danışan profillerde yaptığımız seanslarda insanların iş olarak girişimcilikten ve özel sektörden ziyade devletteki güvenceli kadroları sıklıkla aradıklarını gözlemlemeye başladık.
Bir çok kişinin özellikle son dönemlerde özel sektörde yoğunlaşan kullan-at istihdamı ve güvencesiz işler nedeniyle güvenceli bir devlet kapısı arayışı başlattıklarını bu arada girişimcilik alternatifini de hiç dikkate bile almadıklarını anlıyoruz. İşe alımın donduğu (hiring freeze) dönemlerinde bu bakış açısının zirve yaptığını belirtmek yanlış olmaz.
Düzen ve güvenilirlik düşüncesi özgürlükten, hayallerinizden, insiyatif kullanmaktan ve kendi kararlarınızı almaktan vazgeçmekte olsa, genç insanların tercihi daha ziyade bu yönde seyrediyor. "Hayallerim benim için artık lüks" diyebilen bir çok genç insanın üzerini işsizlik korkusu karanlık bir şal gibi kuşatmış durumda. Sonuçta kriz dönemlerinde mutluluk; insanların özgürlük ve kendini gerçekleştirme eğilimini kucaklamıyor olduğu da ayrı bir realite. Oysa krizler fırsat-risk matriksinin bir arada çalıştığı ilginç dönemlerdir.
Güvenli işin sadece bir kaç yıl sonra oturmuş bir sıkıcılık ve sıradanlığın tülleri ile etrafımızı kuşatacağını ve her türlü potansiyel yaratıcılık ve insiyatifimizi boğmasının kaçınılmaz olduğunu da bildiğimiz halde.
Bu konular ne zaman beynime sıçrasa bu noktada hayvanat bahçesinde büyümüş olan aslanlar ile özgür av sahalarında kendi doğalarında bulunan aslanların arasındaki ayrıma bunu benzete gelirim.
Hayvanat bahçesinde aslanlara düzenli olarak yemek verildiği için avlanmalarına dahi gerek yoktur. Doğal ortamlarında onları bekleyen tehlikelerin yerine korunaklı şekilde büyürler. Veterinerler tarafından düzenli olarak muayene edilirler, gerektiğinde özel mamalar gerektiğinde ilaçlarla şifa bulurlar. Hatta kendilerine eş aramalarına bile gerek kalmaz ve yavruları da haliyle korunaklı ortamda büyürler. Her şeyleri vardır belki de özgürlük ve yaratıcılık dışında?
Özgürlük tehlike barındırır. Her gün yeni bir yaşam savaşıdır. Güvenin karşılığı da katı bir hayat planlaması içinde esir olmaktır. Güvenliğin bedelsiz olmadığını anlıyorsunuz. Bedeli de özgürlük ve yaratıcılıktan vazgeçmek.
Burada temel soru şu; hangisi daha mutlu? Güvence için özgürlüğünü kurban eden mi? Yoksa güvence altında olmaktan vazgeçerek bu şekilde kendisini daha fazla özgürlük ve şekillendirme imkanlarına açık tutan mı?
Aslanların fikrini almamız mümkün değil. Özgür av sahalarında 'daha mutlu' oldukları düşüncesi insani bir görüş. İnsanlarda ise durum farklı. Onlara dışarıdan bakarak değil içeriden bakarak irdeleyebiliriz ancak. Önemli olan iki yaşam arasında hiç birini tek doğru olarak görmememiz. İkisini de hayatımızda her an değiştirebileceğimiz "anlar" olarak görmek daha doğru olacaktır.
Mevcut misyonunuz "güvence" ise şüphesiz memur olarak kendinizi devlette konumlandırabilirsiniz. Sadece şunu unutmayın ki kimse ömür boyu sizi bu işi yapmaya zorlamıyor. Olur da bir gün gelir ve siz de hayalinizin ve tutkunuzun peşinden gitmeye karar verirseniz. Bunu mutlaka yapın! Asla geç değildir. "Çok geç" ya da "çok erken" anlayışı katı bir hayat duruşunun ifadesinden başka bir şey değildir. "Doğru zamanı" bir çizginin üzerine çizecek olsaydık, bu asla olmasını istediğimiz yerde olmayan bir nokta olurdu. Doğru zaman efsanesi sadece katı bir zaman duruşuna sahip konformist insanların hayatı kavrayış tarzıdır. Zira, onlar değişimden delice korkarlar, onlar için ihtimaller sadece risk, zorluklar ise ancak bir sorun olarak etiketlenir. Buna istinaden de sürekli yapamıyor olma duruşlarını savunula gelir, kaderden, şansızlıktan ve eksik imkanlardan dem vurup durulur. Oysa ki; gelecek hiç bir zaman gelecekte planlamaz. Gelecek, şimdiki zaman ile çok koreledir.
Steve Job'un başarısına, Dostoyevski'nin nasıl yazar olduğuna dair bir çok sebepler bulabilirsiniz. Ancak analiz ederken bir tek şeyi bulamazsınız. Bu insanlarda analize somut olarak yansımayan başarma isteklerine yani tutkularına.
Korkularınız tutkularınıza galip gelirse konfor alanında bulunduğunuz kabın şeklini alarak hayatınızı geçirmeye devam edersiniz.
Tutkularınız korkularınızdan daha güçlü olduğunda ise; konfor alanınızın dışına çıkarak, gerçek bir öz ve sosyal farkındalıkla kendi liderliğimize soyunarak yeni ufuklara yol alabilirsiniz.
İhtiyaç duyduğunuz kaynakların hepsi içinizdedir.
Kendinize inanın!
Sadece iki şeye inanmayın.
1 - Başarınıza engel olan, gerçek yeteneğinizi görmeyen başkalarının olduğuna
2 - Sadece doğru zaman olmadığına
Amerika arayışı için yola çıkmadan önce Kolomp'a derler ki "Havaya ve denize güven olmaz. Yolculuk boyunca karayı ya sağına ya da soluna almalısın" O ne yapar? Dikine gider ve Amerika'yı keşfeder.
Sartre'ın dediği gibi bizi biz yapan seçimlerdir.
İnsan kendini seçer.
Belki de aslansınız.
Ama nerede aslansınız?