27 Mart 2022

Aydın Abi'yi iyi ki tanımışım...

Ruhun şad olsun Aydın Abi, seni iyi ki tanımışım.. Her şey için teşekkürler..

Telefondaki ses, Aydın Engin'i kaybettiğimizi söylediğinde kulaklarıma inanamamıştım.

Son zamanlarda yazıştığımız Aydın Abi'yi geçtiğimiz aralık ayında yakından tanımış ve etkilenmiştim.

O zamana kadar kendisini sadece yazılarından, hakkında anlatılanlardan tanıdığım Aydın Abi, kendisiyle yaptığım söyleşide bana gerçek gazetecilerin hâlâ hayatta bulunduğunu anımsatmış ve umutlanmıştım.

Umutlanmıştım çünkü, bana basın dünyası hakkındaki düşüncelerini sıraladığında gazetecilik temel ilkelerinin uygulanacağı günlerin tekrar yaşanacağı hakkındaki inancının ne denli kuvvetli olduğunu hissettirmişti bana.

Doğan Akın ile yakından tanışmamı ve T24'e yazı yazmaya başlamamı sağlayan Aydın Abi'nin acı kaybı ile ilgili yayımlanan haberler, gazeteciliğin en zor zamanlarında -sürgün, hapis dahil- her aşamasından geçtiğini, gereğinde gurbette şöförlük yaparak hayatta tutunmaya çalıştığını yeniden aklımıza getirdi. Benzeri durumların bir an önce sona ermesi, erdirilmesi için mücadeleye devam ilhamını uyandırdı.

Aydın Abi T24'ün çalışma salonunda çaylı, kahveli sohbetimizde "eski tüfek" gazetecilerin, hâlâ mücadele içinde bulunduğu pes etmeye niyeti olmadığı, hatta pes etmemesi gerektiği gerçeğinin canlı bir örneğini oluşturuyordu.

Ruhun şad olsun Aydın Abi, seni iyi ki tanımışım.. Her şey için teşekkürler...

Söz basından açılmışken...

Geçtiğimiz hafta Türk TV kanallarının Ukrayna'daki muhabirleri, Türkiye'den Ukrayna'ya gönderilen ve üzerinde "ilk önce insan" yazılı kantin tipi araçlardan bombardıman altındaki Ukraynalılara ücretsiz yemek dağıtılmasının Türkiye için ne denli gurur verici olduğunu hararetle anlatıyorlardı.

Ancak aynı gün, dünya basını ve TV kanalları Türkiye'nin Ukrayna'ya gönderdiği insani yardımı değil, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verilmesini ön plana çıkarmakta ve "Türkiye'de insan haklarının ihlaline devam edildiği" gibi haber başlıklarına geniş yer ayırıyordu.

Ukrayna'daki savaştan söz açılmışken...

Yunanistan 25 Mart günününde, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanmasının 201. yıldönümünü kutladı. Askeri geçitlerin yapıldığı dünyanın sayılı ülkeleri (Türkiye dahil) arasında yer alan Yunanistan'da 25 Mart günü vesilesiyle düzenlenen resmi (askeri) geçit törenine Yunanistan Cumhurbaşkanı ve Yunanistan Savunma Bakanı'ndan başka, Yunanistan'a Rafale tipi savaş uçakları ve Belh@rra tipi savaş gemileri satan Fransa Savunma Bakanı da hazır bulundu.

Yanıbaşımızdaki Ukrayna'da düşürülen uçakların, havaya uçurulan tankların, yakılan savaş gemilerinin, kentleri yok edercesine yağdırılan top ve füzelerin hiçbir hasar gömemiş, gıcır gıcır benzerleri Atina'nın geniş caddelerinde ve semalarında halka gösteriliyordu.

Resmi geçiti izleyenlerin çoğunun aklına "Zamanı mıydı şimdi bu geçitlerin, bu güç gösterilerinin?" sorusu geliyordu.

İnsanları ve insanlığı perişan hale getiren bu savaş araçlarının insanları nasıl öldürdüklerini, nelere mâl olduklarını, nasıl vurdukları ve vurulduklarında ne hale geldiklerini görmek için gerçek savaşı hemen her gün TV kanallarından canlı yayınlarla evlerimizin ekranlarından seyretmemiz mümkün.

Ne oldu pu partiye?

Geçtiğimiz hafta Türkiye'den Atina'yı ziyaret eden bir avukat arkadaşım, "Yahu Yunanistan'da radikal bir sol parti vardı. SYRİZA'mıydı adı neydi. Lideri Aleksis Tsipras vardı Başbakan olmuştu. Ne oldu bunlara? Hiç haberleri filan çıkmıyor." diye sormuştu.

Kendisine 2015-2019 yılları arasında iktidar olan bu partinin şimdi ana muhalefet partisi olduğunu ve aynı Türkiye'deki muhalefet partileri gibi "erken seçim" talebinde bulunduğunu anlatmaya çalıştım.

Söz SYRİZA'dan açılmışken...

Avukat arkadaşıma, SYRİZA'nın Yunanistan'da 2015 seçimlerinde ve ekonomik kriz ortamında, iktidara gelmeyi başaran ilk radikal sol parti olması itibariyle ilk yapacağı işlerin arasında "faşizmi simgeleyen askeri geçitlere son verileceğini" açıklamıştı. Ama yapamadı. Avrupa Birliği'ne de kafa tutmuştu ama onu da yapamadı, gibi merak ettiği soruları yanıtlamaya çalıştım.

Peki şimdi neler oluyor?

Yerine gelen muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi, AB ve ABD'nin çizdiği yolda ilerlemekte. 2020'de Türkiye ile yaşanan Meriç sınırı ve doğu akdeniz krizlerinden sonra, Ukrayna'daki savaşın getirdiği karanlık bulutların altında -Türkiye'nin de isteğiyle- Türk - Yunan anlaşmazlıklarının buzdolabına girmesini kabul etti. Ama her şeye rağmen "ne olur ne olmaz" gerekçesiyle savunmasına ağırlık vermeye devam ediyor. Bunu da resmi geçit törenlerinde gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Her yerde bayram var...

Miçotakis, Paskalya'dan sonra Ankara yolcusu, ana muhalefet lideri Kasselakis askerde...

Amerika'ya büyük bir memnuniyetle milyar dolarlar verilirken, halklar hayat pahalılığından kıvranıyor

Bu konuda her iki ülkede yayınlanan haberler, fotoğraflar ve grafikler birbirine o kadar benziyor ki, zannedersiniz iki ayrı dili konuşan tek bir halk var ve en büyük sorunu geçim sıkıntısı...