16 Mayıs 2019

İşsizlik tehdidi giderek büyüyor

Önemli olan tepe noktasına ulaştıktan sonra işsizliğin önceki krizlerin aksine hızla düşüşe geçmeyecek olması

TÜİK dün Ocak-Şubat-Mart ortalaması olan Şubat dönemi işgücü rakamlarını açıkladı. Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı bu kez 0,3 yüzde puan artarak yüzde 15,5’den 15,8’e, tarım dışı işsiz sayısı da 4 milyon 193 binden 4 milyon 307 bine yükselerek 114 bin arttı. Merak edenler için tarım sektörünü dâhil ederek genel işsizlik oranının da yüzde 13,3’den 13,6’ya. işsiz sayısının da 4.304 binden 4.417 bine yükseldiğini belirtelim.

İşsizlikte gidişatın güncel dinamiklerinin tarım dışına odaklanarak izlenmesi gerektiğini yaklaşık 25 yıldır savunuyorum. Böyle yapmaya devam edelim. Bir şeyler kaçırmaya çalışmadığımı göstermek için bu sefer genel işsizlik rakamlarını da paylaştım. Gördüğünüz gibi işsiz sayısındaki artış esasen tarım dışında yaşanıyor. Bilginiz için tarım kesiminde işsiz sayısının yaklaşık 100 bin civarında olduğunu ve ekonomik konjonktürden etkilenmediğinden bu seviyede seyrettiğini, yapısal nedenlerle tarım istihdamının sürekli azaldığını not olarak düşelim.

Şubat döneminde işsizlik neden arttı? Önceki üç dönemde işsizlikteki güçlü artışın temel dinamiklerini hatırlatmakla başlayalım. Ekim döneminden Ocak dönemine üç ay gibi kısa bir sürede tarım dışı işsizlik oranı yüzde 13,7’den 15,5’e tam 1,8 yüzde puan arttı, İşsizler ordusuna da 464 net giriş oldu. Bu baş döndürücü artışın başlıca nedeni tarım dışı sektörlerde gerçekleşen 536 binlik muazzam istihdam kaybıdır. Normalde işsizlikte daha yüksek bir artış beklenirdi. Ancak tarım dışı işgücünün bu süre zarfında 163 bin azalması fren işlevi gördü.

Geçen ayki işsizlik yazımda (“İşsizlik nereye koşuyor?”) işgücünde gözlemlenen bu sıra dışı azalışın nedenleri üzerinde ayrıntılı olarak durmuş ve geçici olduğunu savunarak “işgücünün yapısal atışı er geç kendini gösterecektir” diyerek de bir öngörüde bulunmuştum. Türkiye’de işgücü deviniminin tunç yasasının sabrı taşmış olmalı ki “ben buradayım” demekte gecikmedi. Şubat döneminde tarım dışı işgücü 204 bin arttı. Tarımı dışı istihdamda uzun süredir ilk kez 90 binlik bir artışın ortaya çıkmasına rağmen işgücündeki güçlü artış sonucu işsizlik oranı 0,3 puan, işsiz sayısı da 114 bin arttı.

Yukarıda sözünü ettiğim yazımda “işsizlik birkaç ay içinde tarihini rekorunu kırabilir” demiştim. Rekor yüzde 16,9 ile Nisan 2009’da kırılmıştı. Şubat döneminde rekora biraz daha yaklaştık; 1,1 yüzde puan kaldı. İşsizlik artışının devam edeceği aşikâr ama önceki yazımda da belirtiğim gibi bu hızda artmasını beklemiyorum. Nitekim Ekimden Ocağa sırasıyla 0,5, 0,7 ve 0,6 puan artan işsizlik oranı Şubatta 0,3 puan arttı. Bundan sonraki artış temposu işgücü artışlarına, özellikle de istihdam artışlarına bağlı. İstihdam da ekonomik büyümeye.

Ekonomik büyüm cephesinde görünüm özetle şöyle: Bu yılın ilk çeyreğinde krizin dip noktasına gelindiği kanaatindeyim. Gerekçelerim bu yazının konusu değil. Sadece Mart ayı sanayi endeksinin yukarı yöneldiğini not etmekle yetineyim. Ayrıca sanayide son istihdam rakamı (- 4 bin) bu sektörde istihdam kaybının durduğu izlenimini veriyor. İnşatta kanama devam ediyor (- 14 bin) ama hız kaybettiği görülüyor. Hizmetlerde ortaya çıkan 108 binlik sürpriz artışın kalıcı olup olmadığını ise önümüzdeki aylarda anlayacağız.

Kritik nokta önceki krizlerde olduğu gibi yüksek büyümeye dönüşün bu sefer mümkün olup olmadığı. Bu konudaki görüşümü pek çok kez ifade ettim. Sadece ben değil pek çok meslektaşım yüksek enflasyon, yüksek faiz, kredi çarklarının durması ve en önemlisi içerde ve dışarda ekonomi yönetimine duyulan derin güvensizlik gibi nedenlerle bu kez krizden çıkışın çok yavaş cereyan edeceği görüşünde.

İşsizliğin geleceği açısından bu hayati bir öngörü. Gerçekleşirse düşük kalan büyüme işgücü artışlarını karşılayacak miktarda istihdam artışı sağlayamayacak demektir. Bu koşullarda işsizlik yavaş bir tempoda da olsa artmaya devam eder. Tarihi rekoru kırılır mı, bilmiyorum. Umarım kırılmaz. Zaten bunun bir önemi de yok. Önemli olan tepe noktasına ulaştıktan sonra işsizliğin önceki krizlerin aksine hızla düşüşe geçmeyecek olmasıdır.

Bu öngörü gerçekleştiği takdirde tarihimizde ilk kez uzun süreli bir yüksek işsizlik ile karşı karşıya kalacağız. Ortalama işsizlik süresi ciddi ölçüde artacak. İşsizliğin yarattığı sosyal ve psikolojik travmalar daha önce hiç görülmediği kadar yoğun yaşanacak. Bu Türkiye tarihinde ilk kez deneyimlenecek bir tehdit.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum