Çocuk işçiler meselesi evrensel bir mesele ve bizim ki gibi hak, hukuk ve denetimin olmadığı coğrafyalarda ise çocuk şarkıcı, çocuk gelin, çocuk işçi, çocuk suçlu, çocuk terörist, çocuk katil ve çocuk kurban olmak çocukluğunu yaşamaktır. En iyisi hiç yaşamadan ölmek bile olabilir çocuksanız… Çünkü çocuklara kendi rızasıyla sıkça ve yaygın olarak tecavüz etmekte kanun hükmündedir. Tüm bunları yaşamayan bir avuç azınlık çocuk ise direkt ‘şımarık’ olarak yaşamlarına başlarlar ve şımarıklık da şartlar gereğidir. Artık yapsa da yapmasa da fark etmez, şımarıktır işte!
Öyle ki sadece 9 yaşındaki Emir Berke Zincidi için ‘huylu huyundan vazgeçmez’ diyerek kapris yaptığı yönünde haberler yapmak ahlaka ve vicdana sığar. Hatta o kadar çok kapris yaptığı için kimse babasını oynamak istemiyormuş diye yazılır çizilir, televizyonda gerçek babasına canlı yayında bağlanılır, ifadesi alınır. Yahu karşınızdaki 9 yaşında çocuk, böyle bir haberi yaparken insanın kalemi titremez ve vicdanı sızlamazsa iyi ahlaktan bahsedilebilir mi? Gerçi barış için ölen çocukların haber olmadığı televizyonları izliyoruz zaten. Uçurtması tele takılan ve başı toprağa düşen evlatlarımızı, kokmasın diye buzluğa konulan çocuklarımızı, daha ipad ya da bisiklet alınacak diye beklerken öldürülen ciğerlerimizi ekranda göremiyoruz. Mezarlıklar da görüyoruz. Ekranda gördüğümüz sadece Emir Berke Zincidi gibi çocuk starlara da ancak bu kadarını yapabiliyoruz. Yoksa elimize geçirsek yapacağımızı biliyoruz!
Dizi mecrası ve set şartları büyükleri bile isyan ettirecek ölçüde zorlayıcı ve insanlık dışıysa çocuklar bu koşullardan ‘star’ olunca şikayetçi olmaz mı, olma hakları yok mu? Ve bu çocuklar ne olursa olsun mum gibi durmalı, çok akıllı konuşup uslu uslu oturmalı ve bir çocuk ne olursa olsun şımarmamalı mı? Mütevazi çocuk olur mu? Terbiyeli mi terbiyesiz mi? Çorba mı bu çocuklar? Ahlaklı mı ahlaksız mı?
Nietzche’ye göre sağlıklı yaşam, içgüdülere dayalı yaşamdır. Kişi kendine ters başkalarının yararına göre yaşıyorsa ona ‘erdemli’ deriz. Oysa doğal yaşam perspektifinden bu ‘hastalık’ belirtisidir.[1] Yani çocuklarımızı, star olanlar dahil hasta ediyoruz, hasta olmaya zorluyoruz ve buna ahlak diyoruz.
Hele de çok para kazanırken susup şükretmeyen çocuğa demediğimizi bırakmamak hakkını kendimiz de iyi ahlakımızdan dolayı buluyoruz. Kaldı ki çocuklar zaten fazla konuşmamalıdır, ne de olsa su küçüğün söz büyüğündür. Ama para kazanırlar değil mi? Hatta daha çok kazansalar daha da iyi olur ve bunda hiçbir sakınca yok mudur? İyi ahlakımız buna ters düşmez! Buralarda çocuk işçi, çocuk star, çocuk gelin, çocuk terörist, çocuk mahkum, çocuk kurban, parçalanmış çocuk cesedi olunabilir ama çocuk olmak imkansızdır vesselam. Evvel Allah öldüremediklerimizi de doğduğuna pişman ederiz. Haberiniz bile olmaz çünkü haberlere de çıkarmayız…
[1] Friedrich Nietzsche. Putların Alacakaranlığı. Çev. Mustafa Tüzel. Türkiye İş Bankası Yayınları.