Erkekler televizyona çıkar ama kadınlar televizyona düşer, değil mi?
Erkekler sokağa çıkar, kadınlar sokağa düşer hatta kötü yola düşer, değil mi?
Mutlu Kaya şimdi sayenizde yoğun bakıma düştü! Yaşam ya da yaşamama savaşı veriyor!
Mutlu Kaya ‘sesi güzel’ adlı bir ses yarışmasına Sibel Can tarafından seçildi ve televizyona çıkıp şarkı söyledi. Dikkat çekici Allah vergisi bir güzelliğe sahipti (büyük suç!), sesi güçlü (terbiyesizlik), yorumu etkileyici (ahlaksızlık), içten ve temizdi (namussuzluk). Çok yoksul bir ailenin 8. Kızı olarak tüm aile bir odada yaşıyordu. Ve şarkı söyleyene kadar sülalesinin namusuna hiçbir şey olmuyordu! Mutlu Kaya televizyona çıkıp ya da televizyona düşüp şarkı, türkü söyleyince birilerinin namusu lekelendi, mahremlerine göz değdi, katli vacip oldu ve başından vuruldu. Ancak ülkemizde kadına dair ne varsa kapatılarak, bastırılarak, örtülerek ve buna sözde ‘namus’, ‘mahrem’ filan gibi izahı zor, kaygan, her istediğin yere uyan kısacası işine göre kullanabileceğin mis gibi bir alan olduğunu unutmuştu. Sülalesi tehdit ederek hatırlattı, genç kız korktu ama vazgeçmedi. Kadının görünmeden, görmeden, göstermeden suçlu veya yasaklı gibi kısacası günah, ayıp, tehlike gibi yaşaması gerektiğini bile bile televizyona çıktı/düştü.
Mutlu Kaya ne yapmalıydı? Göze görünmeden ailesine destek olmak için çalıştığı okul kantininde başı önünde evinden işine, işinden evine gidip gelmeliydi. Evde temizliğini, yemeğini ve hizmetini sessizce yapmalı ve vakti zamanı gelince telli duvaklı gelin olmalıydı. Belli etmeden çalışmasında, sefalet çekmesinde ve köle gibi hizmet etmesinde namus ve mahremiyet açısından sorun yoktu çünkü. Maşallah ama namus da pek uyanık, çok menfaatçi ve direkt birilerinin hizmetinde çalışıyordu… Aslında şaşıracak bir şey yoktu çünkü bu toprakların en büyük icatlarındandır ‘namus’ ve ‘mahremiyet’. Ne de olsa pek çok dilde tam karşılığı olmayan ve tanımlamak için kitap yazdıran iki kelimemiz var. İşte bu iki kelime yüzünden Mutlu Kaya vuruldu.
Bazılarının namusu kurtuldu yani! Mutlu’da görünmeden var olmaya çalışmak çilesinden kurtuldu denilebilir. Var oluşunu inkâr ederek, yeteneklerini dizginleyerek, güzelliğini kapatarak ve sesini yutarak ancak her türlü sömürülerek yaşamaktansa bir kere televizyona çıkıp hepsinden kurtulmak belki de iyi olmuştur. Evet birilerinin namusunun lekesi kanla pırıl pırıl temizlenmiştir ve Mutlu Kaya da ömür boyu yaşamaktan kurtulmuştur.
Çünkü buralarda pek çok kadının ömür boyu yaşama çarptırılması ne demektir, çeken bilir!
Yaşamak için ne kadar çok yaşamamak gerektiğini aklınız almaz!
Kadınsanız içinizde bir karakter yaşatmanın yükünü taşımanın imkânsızlığını bilemezsiniz!
En baştan ‘bacaklarınızı kapatmanız’, ‘edepli oturmanız’, ‘sesinizi kesmeniz’, mümkünse tavşan gibi doğurup, eşek gibi çalışıp ve köpek gibi itaat etmeniz gerekir. Bu da yetmez ve yaşamak için tüm bunları zevkle, şevkle ve aşkla yapmalısınız. Zordur yani ama başaran da çoktur. Erkekler de pipilerini teyzelere, amcalara göstererek başladıkları yaşamlarında göstere göstere yaşarlar ve namus kilometreleri devamlı işlediğinden pas tutmaz, ışıl ışıl ışıldarlar.