21 Nisan 2016

İnsanlık bombalardan güçlüdür

Yolculuk: Konuşulmayı, izlenmeyi kısacası yaşatılmayı hak ediyor…

Kana, kıyıma, şiddete ve cehalete giden yolun tohumları en masum kurum olan aile de atılıyor yine! Rakel Dink ablamız "Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim..." derken hepimizi gözyaşlarına boğmuştu.

Yolculuk filminin kahramanı Mehmet geleneksel kutsal aile yapısında baskı ve şiddet içinde büyütülen milyonlardan biri! Her türlü muhafazakarlığın kalesi olan aile mitine hapsedilen Mehmet’in çıkış arayacak bir adres bulamaması ne yazık ki çok acı bir gerçek! Mehmet’i karanlığa iten birkaç sahne gerçekten unutulmaz. Örneğin muhafazakarların ritüeline dönüşen kurban kesme sahnesi şiddeti içselleştirmenin ve kitabına uydurduktan sonra doğmamış kuzuyu yiyip yememenin olağanlaşmasını gayet ağır akan bir aksiyonla seyirciye nakşediyor.

Hem İslami hem de eril zihniyetin arasında sıkışan ve her iki kurumu da içselleştirdiği için sorgulamaya dahi yeltenmekten kaçan kahramanın yolculuğu elbette sert ve üzücü virajlarla doluyor. (Bu nokta da Çoğunluk filminin benzer aile yapısından çıkan başka türlü arazlı kahramanına selam olsun…) İlahi kader olarak dayatılan buyrukçu, otoriter ve acımasız muhafazakarlık kahramanın tüm çıkış kapılarını tek tek kilitliyor ve teslimiyetten başka bir yol bırakmıyor.

Babanın temsil ettiği zorba ve nobran iktidarda çok hasarlı bir kimlik inşa eden Mehmet hoşlandığı kızla elbette sağlıklı bir ilişki kurmayı beceremez. Kaldı ki babasından kaçıp sığındığı örgüt, İslami yaşam ve fıtrata dönülmesi konusunda büyük baskı kurmuş ve artık Mehmet’in canlı bomba olup kendini ve etrafını kana bulaması gerektiği konusunda azılı alacaklılar gibi iddialıdır. Mehmet’e Müslümana yapılan uygulamalar karşısında yaşamının hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı dikte edilir. Kendini değerli hissedebileceği bir amaç için harcamaya hazır hale getirilen Mehmet itaat ettiği örgütün vahşeti karşısında sorgulama yapmaktan kendini alamaz. Başta kendisinden, annesinden, ağabeyinden ve ilk aşkından vazgeçen Mehmet sığınmayı planladığı kutsal dinin kutsal amaçlarının kutsiyetinden şüpheye düşer ve kimsenin günahına girmek istemeyince ortalık iyice karışır... İşte belki de Yolculuk filmini en değerli kılan özlerden biri insanoğlunun iyiliğine duyduğu sonsuz inançtır. Tüm karamsar yapıya karşın insanlığın bombalardan güçlü olduğuna dair atılan umut tohumları anlatıyı romantizme kaydırmadan sağlam bir temelde sabitliyor.

Mustafa Kenan Aybastı’nın senaryosunu yazdığı ve yönettiği Yolculuk her şeyden önce cesareti ve ilk kez işlenen konusu nedeniyle kaçırılmaması gereken özel bir film! Oyuncu kadrosu çok zengin ve değerli bir ekipten oluşuyor. Cezmi Baskın her zaman ki gibi muhteşem bir performansla sevgisiz, duyarsız, çıkarcı babayı ve dolayısıyla erki canlandırırken kendisinden nefret ettirmeyi başarıyor. Sadece babayı izlemek için bile seyredilir bu film! Semir Aslanyürek filmin nefis sürprizlerinden biri olarak öyle fetva veriyor ki seyir zevkine doyum olmuyor. Bedia Ener kusursuz ve isabetli anne performansıyla ‘keşke daha uzun sahneleri olsaydı’ dedirtiyor. E tabii yine Cansu Fırıncı rolüne can verirken kendi zengin malzemesiyle karakterine mükemmel ve bol katmanlı bir gerçeklik kazandırıyor. Başroldeki Beran Soysal ise yeni bir karakter ve star doğuşunun müjdesi gibi! Cidden döktürüyor… 

Kısacası bu Cuma vizyona giren Yolculuk seyircisini şaşırtacak ve mutlu edecek farklı bir film! Konuşulmayı, izlenmeyi kısacası yaşatılmayı hak ediyor… Çünkü gerçekten insanlık bombalardan güçlüdür. 

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"