1949’da Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra imparatorların Semavi Sarayı halka açılmış. O günden beri yerli-yabancı herkes girip çıkar, edebince gezer.
1420'den 1912'lerin ortalarına kadar, 500 uzun yıl imparatorluk sarayı olarak kullanılan, izin almadan hiç kimsenin giremediği Tian An Men Meydanı civarındaki Yasak Şehir Semavi Saray kompleksi şimdi herkesin keyfince gezebileceği bir müze. Yılda 14 milyon civarında ziyaretçisi varmış. 1987'den beri de Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde.
Darısı Beştepe’deki Saray Külliyesi’nin başına. Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan bey, Allah kendisine uzun bir ömür versin, burayı uzun vadede, torunlarının çocukları için saklamayı düşünmüyordur. Sanmıyorum, nihayet kendisi, halkın oyları ile cumhurbaşkanı seçilmiş bir kişi. İktidarı da irsi değil, ömür boyu değil, sülaleye de geçmiyor, ancak seçimden seçime yenilenebiliyor.
Bir noktada Saray Külliyesi Türkiyeli hepimize, gelecek kuşakların tümüne devredilecek.
Orası hepimizin.
Öte yandan Türkiyeli halkın yüzde 95’inin altın kıvrımlı bardaklarda su içip, altın kenarlıklı rokoko koltuklarda oturmaya meraklı olabileceğini de pek sanmıyorum. Şahsen benim zevkime hiç mi hiç uymaz.
(İçinde kimsenin yaşayanları rahatsız edemeyeceği, çocuk sayısına göre 2-3 oda, temiz bir mutfak, bir de tertemiz tuvalet olsun yeter. Tuvalet de, lütfen, alafranga denen cinsten olmalı. İnsan yaşlandıkça bunun kıymetini daha iyi anlıyor: İki büklüm eğilip def-i hacet etmek epey zorlaşıyor. Yaşlanan bilir.)
Hatta, ben Beştepe Saray Külliyesi’nin uzun vadede, olduğu gibi kalmasını değil, tekrar, insanlar dahil tüm hayvanların özgürce dolaşabildiği yeşil çayırlı, bol ağaçlı, göllü, çocukluğumun çiftliğine, daha da iyisi, doğal bir yaşam alanına, bir Milli Park’a dönüştürülmesini isterdim.
Zaten hükümranlıklarının sonunda, krallar, prensler, asilzadeler ve diğer yöneticiler bile saraylarını, şatolarını terk ediyor, mekanlar da zamanla, insanların keyfince gezmesi için halka açılıyor.
Yasak Şehir gibi, sadece turistik hayranlığa, gezilere, günün belli saatlerinde açık bir ziyaret mekanı yerine, herkesin, her daim cümbür cemaat gelip, dostlar ve insanlar ve diğer hayvanlarla bulaşabileceği bir koca doğal alan olsun. Hatta içinde bir ufak piknik alanı da oluşturulabilir; yeter ki çöpler civara değil, çöp tenekelerine atılsın. Ateş yakmak da hayvanlar ve ağaçlara zarar verebileceği için yasak olsun.
Külliye’nin bazı bölümleri de talep olursa herkesin makul fiyatlarda yemek yiyebileceği lokantaya dönüştürülebilir.
Nasıl ki Sayın Erdoğan Mustafa Kemal’in yemek yediği Merkez Lokantası’nın restorasyonu ile “Ata Salonu” adı verilen kısmını devlet protokolü, için ayırtmış ise ona benzer bir şekilde, ama “herkese açık” ... 2013’te kapatılan lokanta, Kaşıbeyaz Lezzet Grubu tarafından, içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve devlet protokolünü ağırlamak için yapılan özel odayla yakında yeniden hizmete gireceği belirtilmişti.
Gazetede haberini okurken aklıma gelenler bunlar.
1912’ye kadar Yasak Şehir’deki Semavi Saray’da 24 Çin imparatoru yaşamış. Gelmiş... ve geçmişler...
Ama Beştepe’nin doğal hali saray değil, koca bir çiftlik.
Piknik yaparak, orada yaşayan hayvanları gözleyerek ailem ve arkadaşlarımla nice mutlu saatler geçirdiğim AOÇ’nin, daha da doğal kocaman bir Milli Park’a dönüşmesini isterdim.
Sanırım bu sadece benim değil, Ankara’da doğan/yaşayan ve oralara turistik seyahat yapan, gezen her çocuğu mutlu edecek bir dönüşüm olacaktır.
Bekleyebiliriz.