28 Ekim 2021

Sınavlarda kopya çekmek

Covid salgını  nedeniyle  uzaktan eğitim,  uzaktan sınav yapmak yaygınlaşınca kopya çekenler  çoğaldı, sayıları baş edilmesi güç boyutlara vardı; bazı ülkelerde sınavlara cevap yetiştiren birçok çevrimiçi şirket gelişti. Ayda 9,95 dolara akıllı telefon aracılığıyla gönderilen soruları  yanıtlayan ve  çözüm sağlayanlar var.

Başarılı bir iş adamı olan bir okul arkadaşım var. Yaşam öyküsü alabildiğine ilginç, yayınlamayı düşünüyor. Öykünün bir yerinde yatılı öğrenciyken okulun öğretmenler odasına nasıl girdiklerini, sınav sorularını nasıl yürüttüklerini, arkadaşlarına nasıl dağıttıklarını ayrıntılarıyla anlatıyor.

Bunları okuduğumda, bildiğim okulların hiç birinde kopya çekmenin öğrenciler arasında ayıplanmadığını, hatta  övünme konusu olduğunu anımsadım; sadece panik atağı olanlar kopya çekmezlerdi. Asla kopya çektirmediğini iddia eden hocanın dersinde kopya çekmiş olmanın zevki bambaşkaydı. O yaşlarda böyle bir tehlikeyi göze almak ve  başarıyla sıyrılmak,bizlere  paraşüt sporu, bungee jumping denemek kadar heyecan sağlar, kıvanç verirdi.

Kopya çekmenin başka nedenleri de vardı: Yaşamda hiçbir şeye yaramayacakları kesin bilgilerin kafamıza kakalaklandığı dersleri öğrenmek, o zamanki deyimle hafızlamak yerine bunları kopya kağıtlarına öğretmeyi yeğlerdik. Okulu bitirdikten yıllar sonra bile  askerlik derslerinde, “Atom bombası kaç kilometre çapında bir yerde taş üstünde taş bırakmaz ?” gibi zırva-sapan soruların kopyalarını hazırlamaları için kızlarıma zevkle yardım etmişimdir.

Yunanlı ahbaplarıma “Sizde nasıldır?” diye sorduğumda gülerek,”Aynen sizdeki gibidir!”  demişlerdi. “ABD’de, sonra Avrupa’nın başka bölgelerinde yaşayanlar, herhalde pek  yapmazlar” diye düşünüyordum; halbuki  2002-20015 yılları arasında ABD'de yapılan bir incelemede, öğrencilerin  % 95'inin kopya çekmiş oldukları saptanmış.

Kopya çekmenin bu çapta yaygın olduğu anlaşılınca eğitimciler, nedenlerini araştırmaya koyulmuşlar: Ergenlik çağındaki öğrencilerin sonu belirsiz işlere, bu ara kopya çekmeye daha  yatkın oldukları, riski, kendilerinden yaşça büyük olanlardan daha kolay  göze aldıkları belirlenmiş.

Covid salgını  nedeniyle  uzaktan eğitim,  uzaktan sınav yapmak yaygınlaşınca kopya çeken  çoğalmış, sayıları baş edilmesi güç boyutlara varmış. Bu sırada “Ev ödevinize yardım edelim” (anlamı = “biz yapalım”)  diyen internet siteleri çoğalmış.

Öğrencilerin, belli bir ücret karşılığında uzman yanıtları için sorular göndermelerine olanak tanıyan web siteleri, geçtiğimiz yıl milyonlarca yeni kullanıcı kazanmış..  

 Bu sırada Chegg ve Course Hero gibi ev ödevlerine, sınavlara cevap yetiştiren birçok çevrimiçi şirket gelişti. Ayda 9,95 dolara akıllı telefon aracılığıyla gönderilen soruları  yanıtlayan ve  çözüm sağlayanlar da  var.

Chegg veya benzeri hizmetleri sağlayan şirketlere  kaydolunurken okul e-posta adreslerinin kullanmaması isteniyor.  Böylece  hile yapanları yakalamak  güçleşiyor.

Çevrimiçi kopyanın gelişmesi, başka bir sektörün oluşmasına yol açmış:  Öğrencilerin evlerinden girdikleri sınavlarda kopya çekmemeleri sağlayacak  çevrimiçi gözetmenler sağlayan şirketler  belirmiş. Profesyonel  gözetmenler hem öğrencinin kamera görüntüsünden kaybolması veya cevapların kaçırılması gibi şüpheli davranışları kaydetmekte, hem de olağan dışı hareketleri kontrol etmek için yüz hareketlerini algılayan yazılımlar kullanmaktalar.

Arizona, Scottsdale merkezli Proctorio Gözetmen Şirketi, 2019 yılında dünyanın çeşitli ülkelerinde 21 milyon sınavı gözetlediğini açıklamış.

Eğitim kurumları  yaygın olarak kopya çekilmesini engellemek için ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar:

Auckland Üniversitesi'nden Dr. Jason Stephens'e göre öğretmenlerin, öğrencilere ahlaki değerler ve sorumluluk duygusu aşılamaları gerekiyor. 

Böyle düşünenler var ama  bu kadar yaygın bir akımın, vicdanlara seslenilerek, sorumluluk duygularını yüceltmeye çalışılarak engellenmeye çalışılması gerçekçi değil. Öyleyse?

Başka yollar bulunmalı: Öğretim ve öğrenileni değerlendirme yolları tamamen değiştirilmeli!

İnsanın işittiğinin  yüzde onunu, okuduğunun yüzde yirmisini, gördüğünün ise yüzde seksenini hatırladığı anlaşıldığına göre sınıflarda ya da uzaktan eğitimde klasik tarzda ders anlatan öğretmenlerden dinlenen derslerin yerini, ders boyunca sürekli olarak öğrenciyle konuşulan, onun düşüncesinin sorulup dinlendiği interaktif söyleşilerle sürdürülen, öğrencinin öğretmene ders sırasında soru sorabildiği bir ders verme şekli almalı. 

İnsan aslında dinlediği, okuduğu ve gördüğünden çok üzerinde düşünme fırsatı bulduğu, tartıştığı konuları öğrenir. Anlamlı soruları, katkıları ile derse aktif olarak katılan öğrencilere , bu nitelikteki her girişimlerinde final sınavlarında alacakları notlara eklenecek bir-kaç puan vermek, onları konuyla ilgilendirmekte, mesele üzerinde derinine düşünmelerine yol açmaktadır. Ben, Bilgi Üniversitesi’nde vermekte olduğum “Yaratıcılık” dersinde böyle davrandığımda öğrencilerin konuyu nasıl zevkle dinlediklerini görmekte, her derste öğrencilerin -fırsat verildiğinde- ne akla yatkın, ne insanın içini açan aydınlık düşünceler sergilediklerini izlediğimde ne kadar keyiflendiğimi anlatamam.

Bugünkü haliyle sınavlarda gerçek bilenle bilmeyenin ayırt edebildiğine inanmamaktayım. Eğitim bu şekilde tasarlandığında notların çoğu derslerde edinileceğinden sınavların  önemi çok azalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir

Hiç sevmediklerimize de “sayın” dememiz gerekir mi? 

Kelimeler zamanla normal anlamlarını yitirip kötü anlamlar bürünüyor, o zaman yerlerine yenileri kullanılmaya başlanıyor. Tabii bunların da ömürleri sınırlı

Üniversite eğitimi konusunda bilmediklerimiz

Ne yapmalı? Özerklik, her konuda gerçek değerden başka bir şeyi kıstas kabul etmeyecek bir atanma ve seçim sistemi gerektiğini biliyoruz