Son zamanlarda doğumların sezaryenle değil “normal” olarak tanımlanan yoldan yaptırılmasının istendiğini belirten demeçler, futbolculara bu konuda bez pankart taşıtmağa kadar varan gösteriler dikkati çekmektedir.
Kamuoyuna böyle seslenmeden ve hekimlere bu konuda bazı kısıtlamalar getirmeye kalkmadan önce daha derin, daha ayrıntılı düşünülmesi gerekir. Bu şekilde davranıldığında varılacak sonuç farklı olacaktır.
Serebral palsi, doğumda beyin hasarı ile sonuçlanan ve doğan bebekte hareket, duruş, kas kontrolü gibi motor becerileri etkileyen kalıcı bozukluklara verilen addır. Belirtileri beyindeki hasar oranında farklılık gösterir ve büyüme sürecinde daha belirginleşebilir. Bu hastalarda, görme, işitme ve dokunma duyusunda da sorunlar bulunabilmektedir.
Zamanında doğmuş bebeklerde bu hasarların belirme olağanlığı her 1000 canlı doğumda 1.0 ile 1.7 arasında değişmektedir.
Türkiye’de açılmış olan tıbbi malpraktis yani meslek hatası davalarının çoğu -yüzde 16,82- kadın hastalıkları ve doğum alanındadır. Malpraktis oranın diğer tıp dallarına kıyasla çok daha fazla olmasının yanı sıra, davaların neredeyse tümü (yüzde 96) doğum ve doğuma bağlı aksilikleri kapsamaktadır. (1) Malpraktis konusunda 2004 yılında yayınlanmış bu oranlar hem ülkemizde hem de başka ülkelerde bu konuda geçerli oranlarla çelişmemektedir.
Normal doğumlarda yenidoğanda görülebilen ciddi sorunlara yol açan olaylar konusunda özellikle son yıllarda edinilen bilgileri gözden geçirdiğimizde halen yürürlükte olan birçok klasik doğum yaptırma yönteminin değiştirilmesi yoluyla bu olumsuz sonucu büyük çapta engelleyecek yeni bir paradigmanın geliştirilebileceğine inandığımızdan Dr. Elif Işık ile “Miadında Doğumda serebral palsiye Yol açan ..Risk Faktörlerine yaklaşımın yeniden değerlendirilmesi” başlıklı bir makale yazmıştık. (1) Doğumlarla ilgili bazı güncel açıklamalar, bu makalede dile getirdiğimiz görüşlerin önemini sürdürdüğünü yansıtmaktadır.
Bahis konusu makalede, normal olarak tanımlanan doğumlarda bebekte serebral palsi olasılığına yol açabilen işlemleri irdelemiştik:
Forseps ve vakum, doğmakta olan çocuğun başına uygulanan ve onun doğum kanalından çekilerek dünyaya getirilmesini sağlamak için kullanılan aletlerdir. Yenidoğan beyinlerinin incinmiş olduğu vakaların doğumlarının yüzde 80’inden fazlasında doğumu sağlamak için yapılan bu tür uygulamaların gerçekleştirilmiş olduğu saptanmıştır.
Makat Doğumları yani bebeğin doğum kanalına başı değil kıçı önde olarak inmesi halinde yapılması gereken bazı girişimlerin betin hasarı olasılığını arttırdığı konusunda yayınlar vardır.
“Royal College of Obstetricians and Gynecologists’in tanımına göre klinik açısından elverişsiz çatı kemiklerinin ve 3 bin 800 gramdan büyük bir bebeğin var olması ve yeterince eğitimli klinisyenlerin bulunmaması durumlarında makat doğumlarını, normal olarak tanımlanan vajinal yoldan yaptırmak doğru değildir.”
Doğum süresi uzadığında normal doğumu gerçekleştirmek için yapılan bazı girişimler:
Bebeğin omuzları doğum kanalından geçemediğinde bebek irice olduğunda, anne obez olduğunda normal doğumu sağlamak için vakum veya forseps kullanımı bu tür olumsuzluklara yol açmaktadır.
B. S. Schifrin ve arkadaşları, zamanında doğmuş, ağır beyin hasarı geçirmiş olan 31 bebeğin doğumunda bebek kafasının tepe noktasının önde değil arkada olmasının olağanlığının yüzde 32 olduğunu bildirmişlerdir. Araştırmacılara göre bebek kafasının bu şekilde gelmesi, doğumun uzamasına, sonuçta bebeğin kalp atışlarında bozulmaların belirmesinde, bu nedenle müdahaleli doğum yapılmasının gereğine, böylece riskin çoğalmasına yol açmaktadır.
Uzamış doğumda anneyi kuvvetle ıkındırtmanın, bebeğin başına iletilen mekanik basıncı bazen tehlikeli boyutlara ulaştıran faktörler arasında yer aldığı belirtilmiştir. Annenin karnına basınç uygulayarak bebeği aşağı doğru itme gayretleri de sadece çocukta değil annede de ciddi hasara yol açabilmektedir.
Doğum sırasında sıkça başvurulan ve ”normal” doğumu gerçekleştirmek ya da hızlandırmak amacını güden birçok metot ve manevranın çocukta hasar olasılığını arttırdığını yansıtan çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Doğmakta olan bebeğin kafa kemikleri birbirleriyle henüz tam anlamıyla birleşmemişlerdir, aralarında mesafeler vardır. Anne dayını ıkındırmak, karnına bastırmak vb. gibi çeşitli uygulamalarda artan rahim içi basınç, bebeğin kafa kemiklerinin kapamadığı alanlardan kolayca beyne ulaşıp zarar verebilmektedir. Bu gerçeklerin ışığı altında doğumda bu risk faktörlerinin giderilmesi ya da en aza indirilmesi için neler yapılması gerektiğini düşünmeliyiz.
Doğum sırasında yapılması gerekebilecek bazı girişimler ülkemizin eğitim kurumlarının küçümsenemeyecek bir bölümünde kadın doğum uzmanı olacaklara yeterince aktarılamamaktadır.
Bu konuda deneyimleri kısıtlı uzmanlık öğrencilerinin ve yeterince donanımı olmayan mezunların her koşulda bebeği “normal” doğurtma konusunda zorlanması, doğumun belki normal yoldan gerçekleşmesine ama sonuçta bebeğin sakatlanmasına yol açabilir.
Şu halde kadın doğum uzman adaylarının eğitiminde yeterli düzey sağlanıncaya kadar, belli durumlarda çocukta bu tür hasarlar oluşmasına yol açabilecek işlemlere girişilmemesi, sezaryenle doğumun yeğlenmesi akılcı bir tutum olacaktır.
1.Büken E.,Büken NÖ, Büken B. Obstetric and gynecologic malpractice in Turkey:incidence, i mpact, causes and prevention .J.of Clinical Forensic Medicine 2004 ,11 16:56-63
2.Elif,I. Erez,S: Journal of medical Sciences 2021, 2(2) 11-17
Not: Aktarılan kaynakların tümü bahis konusu yayınımızda mevcuttur.