16 Eylül 2020

Herkes AKP'ye üye olmak için yarışıyor!

Demokrat Parti iktidarının "Vatan Cephesi" yani kendilerine katılan yeni üyelerini radyoda saatlerce saydırttığı kampanya uzun süre bıkkınlıkla, zamanla mizah konusu olarak izlenmiş, beklenen sonucu sağlamamıştı

Dünya Tıp Talebe Dernekleri Federasyonu’nun kongresi 1954 yazında İstanbul’da toplanacaktı. Aralarında bulunduğum düzenleme kurulu her gün bir araya geliyor, yapılanları tartışıyordu. Otellerde yer ayrılmış, çevirmenlerle anlaşılmıştı. Bütün bunlar Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir sene önce ayrılacağı sözü verilen ödenekle gerçekleştirilecekti. Ancak, kongrenin açılış gününe birkaç hafta kalmış olduğu halde Bakanlık'tan ses çıkmıyor, ödenek gönderilmiyordu. Müsteşar’ın sekreteri, her arayışımızda "Notunuzu ileteceğim", "Size döneceğim" diyordu ama dönen olmuyordu.

Kongreye yedi gün kala Bakanlık'tan telefon edildi, düzenleme kurulu üyelerinin ertesi gün İstanbul’a gelecek olan iktidar yani Demokrat Parti’li üç milletvekiliyle görüşmeleri istendi.

Vekillerle buluştuğumuzda amacın ne olduğunu anladık. Vekillerden biri, ödeneğin Demokrat Parti’nin Vatan Cephesi’ne kaydolursak verileceğini, aksi takdirde bunun ödenmeyeceğini söyledi.

O sıralarda Demokrat Parti rejimi gittikçe faşistleşiyordu. Bir süredir radyodan günde birkaç kez partilerinden olmayan vatandaşların kitleler halinde gelip kendilerine katıldığı anlatılıyor ve o gün katılanların adları okunuyordu. Arada ölmüşlerin adlarının da okunduğunu, birçok "katılan"ın tehditle, şantajla listeye yazıldığını biliyorduk.

Tartıştık:

- Bu durumda kongre toplanmaz, biz de yola çıkmış olan çok sayıda katılımcıya kongrenin neden iptal edildiğini anlatırız.

- Bu iş öyle basit değil! Hakkınızda Türkiye’yi küçük düşürme nedeniyle dava açılır. Cezası -herhalde bilmiyorsunuz- ağırdır!

- Biz bu kongreyi sizin verdiğiniz söze güvenip düzenlemiştik.

- Belgeniz var mı?

- Yok!

- Öyleyse yetkiniz olmadığı halde uluslararası kongre düzenlemiş ve Türkiye’yi rezil etmiş olursunuz ve cezasını çekersiniz.

Biz oradan ayrılırken vekillerden biri kartını verdi, "Yerinizde olsam bu inattan vaz geçerim" dedi. "Beni ararsanız meseleyi düzeltiriz."

Adamı aramadık, Vatan Cephesi’ne katılmadık, gelenleri en ucuz Sirkeci otellerinde ve bir tanıdığın okulunun yatakhanesinde yatırdık. Toplantıları, otel salonları yerine Talebe Federasyonu’nun Cağaloğlu’ndaki binasında yaparak geçekleştirdik kongreyi. Tabii ki bu durumun nedenlerini de gelenlere tüm ayrıntılarıyla anlattık.

Bunları neden hatırladık?

AKP'nin yüz bin yeni üye kampanyası girişimini öğrendiğimizde ve İstanbul İl Başkanı'nın "AKP gibi bir yuvası, Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lideri olanlar için, her gün, yeni bir dirilişin, yeni bir şahlanışın adıdır" dediğini duyduğumuzda anımsadık Vatan Cephesi kampanyasını. Hem "Yeter, söz milletindir!" sloganıyla hem de adıyla demokrasi vadederek iktidara gelmiş ama demokrasinin en hafifine bile tahammül edememiş olan Demokrat Parti iktidarının "Vatan Cephesi" yani kendilerine katılan yeni üyelerini radyoda saatlerce saydırttığı kampanya uzun süre bıkkınlıkla, zamanla mizah konusu olarak izlenmiş, beklenen sonucu sağlamamıştı.

Cumhurbaşkanının 2023 yılı için 15 milyon yeni üye hedefini koymuş olduğunun da belirtildiğine göre biz uzunca bir süre yüzbinlerce vatandaşımızın ekonominin perişanlığına, her alanda tuttuğumuzun elimizde kalmasına rağmen AKP'ye üye olmak için nasıl yarıştıklarının öyküsünü dinlemeye devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Uyuşturucu alışkanlığının ilacı bulundu mu?

Yıllardır alınagelen sosyal, siyasal, polisiye, tıbbi, velhasıl tüm önlemlere rağmen konu çözülememekteydi

Gülen neler düşündürür?

İnsanlar kritik düşünemediklerinde, mensup oldukları dinin, tarikatın başında bulunanlara kayıtsız şartsız baş eğdiklerinde, başka ülkelerin çıkarlarına bazen de hem başka ülkelerin çıkarlarına hem de hesabı, kitabı öz-çıkarlarına denk düşmeyen yerel politik gruplara alet oluyorlar

Kralın yalakaları

Maliye Bakanı basın toplantısında “darbe” lafının duyan gazetecilerin merakı üzerine, “Yanlış anladınız. Darp etmek, vurmak demektir, eğlenirken üstüne vurulan çalgı aletine “darbuka” deriz. İşte biz bu vergiyi, çalıp oynamayı yani neşeli bir şeyin habercisi olacağı için böyle adlandırdık” dedi.

"
"